Pazar yazısı

Hasan ARDIÇ Dünyada Ekonomi

Aşağıdaki yazıyı bundan yaklaşık 20 yıl, hattâ belki de daha önce yazdım. Pazar yazısı kapsamında 20+ yıl sonra yayınlamaya karar verdim; noktasına, virgülüne dokunmadan.

20+ yıl öncesi ile bugün arasında çok büyük bir değişiklik yok, tabii bazı farklar olsa da benzerlikler çok daha fazla… Yazılanların bugün ile alâkası yok, ya da ne kadar var… Bu kararı siz verin.

Bakalım beğenecek misiniz? Bu yazım önümüzdeki aylarda yayınlanacak “Çaya Çorbaya Limon” kitabımda da yer alacak.

SIKILDIM ARTIK…

Aynı kişiye, aynı şeyi kırk kez anlatmaktan sıkıldım…

Adı spor olan TV programlarında futbol yorumladığını sananlardan sıkıldım…

Trafikte; yaya olsun, sürücü olsun kural tanımayanlardan sıkıldım…

Defile haberlerinde, “... falanca manken yürekleri hoplattı…“ lafından sıkıldım…

Milletvekili dokunulmazlığını ilk fırsatta kaldıracaklarını söyleyen politikacılardan ve onların bu söyleminden sıkıldım…

Yolsuzluklardan sıkıldım…

 Avrupa Birliği’ne girme yolunda attığımız söylenen adımlardan sıkıldım…

Sokak hayvanlarına acımasız davranıldığı haberlerinin olmasından sıkıldım…

Yabancı bir dilde, bildikleri toplam kelime sayısı onu, ya da on beşi geçmeyenlerin, biyografilerinde falanca dili bilir yazmasından sıkıldım…

Gece-gündüz, her zaman ve özellikle gece geç saatlerde korna çalınmasından sıkıldım…

Akşam saat ondan sonra çalan ev telefonlarından sıkıldım…

 “ Bize de bekleriz”  lerden sıkıldım…

İçki içmediği halde içki içmekten anladığını söyleyenlerden, içtiği halde de içki içmekten anlamayanlardan sıkıldım…

Çok çalıştığı için yorulduğunu herkese, her fırsatta söyleyenlerden sıkıldım…

“ Nasılsınız?” ı “ Koşturuyoruz”, “ Hoş geldiniz “ i “ Teşekkür ederim “ şeklinde yanıtlayanlardan sıkıldım…

Kaset (Şimdilerde CD, klip çekimi vb…) çalışmalarının nasıl gittiğine dair sorulardan da, onun “ Çok yoğun “ şeklindeki cevabından da sıkıldım…

Sarı ışıkta korna çalanlardan, yeşil ışıkta hareket etmeyenlerden, kırmızı ışıkta da durmayanlardan sıkıldım…

Aynı haberi okumaktan da, dinlemekten de, izlemekten de sıkıldım…

Dışişleri bakanlarına, meslektaşı falanca ülke dışişleri bakanı denmesinden sıkıldım…

Günde hiç olmazsa en az bir gazeteden bile ülke ve dünya haberlerini okumayanların fikir beyan etmelerinden, yorum yapmalarından sıkıldım…

Bilgisi olmadan fikri olanların varlıklarından çok sıkıldım… Bunların sayılarının gün geçtikçe artıyor olmasından ayrıca sıkıldım…

Ülkemizin tanıtımına ilişkin aynı söz kalıplarının yıllardır değişmemiş olmasına rağmen sanki yeni bir şeymiş gibi sunulmasından sıkıldım…

Cola’nın limonlu servis edilmesinden sıkıldım…

Ter kokanlardan sıkıldım… 

Demokrasiyi işine geldiği gibi kullananlardan ve buna kananlardan sıkıldım…

Ufak farklar dışında, neredeyse tamamı aynı olan yerli TV dizilerinden sıkıldım…

Her pazar günü merak ve istekle beklediğim TRT 2 deki Resim Sevinci isimli programın, her Pazar günü ve önceden haber vermeksizin değişik saatlerde yayınlanması dolayısıyla programı kaçırmaktan sıkıldım…

LCV  ve  “ Sizi arayacağız “ lardan sıkıldım…(Aslında LCV değil, BSA ; (‘Biz Sizi Ararız’ olmalı bu coğrafyada)

Kendisini sanatçı ve manken sananlardan ve onların sevgililerinden ve bunların medyada çokça yer almalarından sıkıldım…

Müzelerimizin bakımsızlığından sıkıldım…

Borcunu ödemekte gecikenlerden ve ödemeyenlerden sıkıldım…

Yerken ağız şapırdatanlardan, içerken höpürdetenlerden sıkıldım…

Daracık sokaklarda yük indirme yapanları beklemekten sıkıldım…

Hak etmeden bahşiş bekleyenlerden sıkıldım… 

ÖSYM, ÖSS, YÖK vb haberlerinden sıkıldım… 

Türban konusundan sıkıldım… Türbanın konu yapılmasından da sıkıldım…

Hâlâ birkaç yüzyıl geride düşünebilen yöneticilerden sıkıldım…

Reklâmların önemli bir kısmından, terlik reklâmlarının tamamından sıkıldım…

En gerekli olanın arandığında “Henüz tükenmiş” olmasından sıkıldım…

Bomboş bir restorana girerken rezervasyonumuzun olup olmadığının sorulmasından sıkıldım… 

İstikrarsızlıklardan sıkıldım…

IMF karşıtlığını milli mesele yaparak sunanlardan sıkıldım…

Bir … olmadıkları halde kendilerini nimet sayanlardan sıkıldım…

Taksitli satışların avantajlarını anlatanların arttığını görmekten sıkıldım…

Yapılan her türlü seçimin yeni bir umut olmasının fos çıkmasından, her seçimin kaybedenlerce ertesi gün yenilenmesini savunanlardan sıkıldım…

Şaraptan bir nebze bile anlamayanların şarabı biliyormuşçasına tadım yapıyor görünmelerinden ve böyle davranmalarından sıkıldım…

Boş konuşmalardan sıkıldım…

Konuşup da hiçbir şey söylemeyenlerden, bunu üstelik de marifet sananlardan sıkıldım…

Internet kullanımında, aradığını dahi bulamayacak kadar beceriksiz olanların çağdaşlıktan ödün vermez konuşmalarından, lisan bilmediği aşikâr olduğu halde Türkçe sözcükler arasına birkaç yabancı kelime sıkıştırarak konuşanlardan sıkıldım…

Gülüyormuş gibi yaparak konuşanlardan ve onların bu kibarlıklarına (!) inananlardan sıkıldım… 

Sözünü tutmayanlardan, tutamayacağı aşikâr sözleri verenlerden sıkıldım…

Türk Lirasının sürekli değer kaybetmesinden sıkıldım…

Sporun sadece futbol, biraz da basketbol olmasından sıkıldım…

İbrahim Beyin bilmem kaçıncı sevgilisini dövmesinden ve bunun haber olmasından sıkıldım…

Trafik sıkışıklığından, özellikle yazın sıcağında onarım dolayısıyla iptal olan yol şeritlerin fazlalığından, esasen yirmi dakikalık yolu iki saatte alabilmekten sıkıldım…

Fallardan ve bugün doğanların astrolojik beklentilerinin sanki şartmışçasına bütün gazetelerde yayınlanmasından sıkıldım…

İyi ve yararlı işler yapanların duyurulmamasından, buna karşılık boş işlerle uğraşanların muteber sanılmasından sıkıldım…

Turizmin bu yıl patlayacağına dair beklentilerin yaşanan bütün olumsuz deneyimlere rağmen bitmemesinden sıkıldım…

Rakı, şiş kebap, Boğaziçi, sakallı ve bıyıklı turizm elçileri (!) ile yapılan turizm tanıtımlarından sıkıldım…

Boğaz trafiğinde kılavuz kaptan kullanılmamasından kaynaklanan kaza haberlerini öğrenmekten sıkıldım…

Her yaz, orman yangınları için önlem alınmamasından, gelecek yıl yaz yangını olmayacağına ilişkin adeta söz verircesine bu yılı atlatmaya çalışan yetkililerden sıkıldım… 

Sorumsuz yetkililerden, yetkisiz sorumlulardan sıkıldım…

Kardeş olduklarını iddia edenlerin birbirlerini dolandırmalarından sıkıldım…

Biz zaten aynı gemideyiz diyenlerden sıkıldım…

Sekreterlerin, ya da daha fazla kullanılan deyimiyle asistanların yöneticileri için “ Toplantıdalar efendim. “ yanıtlarından sıkıldım…

 Telefonun yanında kâğıt-kalem bulunmamasından sıkıldım…

 Türkçe’ nin yanlış kullanılmasından sıkıldım…

Tüm yazılarını göster