Bal Ülkesi (Honeyland) Kuzey Makedonya yapımı bir belgesel film. Filmde Avrupa'da yabani arı yetiştiriciliğiyle uğraşan son kadın olduğu bilinen 50 yaşındaki Hatice Muratova’nın hikayesi anlatılıyor. Film, 92. Akademi Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Film ve En İyi Belgesel olmak üzere iki dalda Oscar adayı gösterildi. ABD’de Sundance Film Festivali'nde “Uluslararası Belgesel Film” dalında üç ayrı ödül almasıyla birlikte dikkati çeken film, çevre koruma fonları ile fi nanse edildi.
Filmin hikayesi oldukça ilginç… Makedon yönetmenler Tamara Kotevska ve Ljubo Stefanov, ülkenin dağlık bir bölgesinde kısa bir doğa belgeseli için araştırma yaparken bir kayanın arkasındaki arı kovanlarını fark ediyorlar. Bu, onları bal hasat etmek için nesiller boyunca aktarılan eski yöntemleri kullanan Hatice Muratova'ya götürüyor ve belgesele bir tesadüf ile karar veriliyor.
Hatice’nin, annesi ve doğa ile ilişkisinin anlatıldığı filmde, geleneksel yöntemlerle yapılan arı yetiştiriciliği ile doğanın döngüsü tamamen doğal sürecinde aktarılıyor. Bal Ülkesi belgeselini “derin insan hikâyesini anlatan nadir bir doğa belgeseli” olarak tanımlayanların yanında, “bu dünyadan tamamen uzak destansı bir hikâye” ya da “doğaya saygının bir manifestosu” olarak ifade edenler de var; “kısmen antropoloji kısmen ekolojik hikaye”, “dengede ve dengesiz yaşam hakkında bir benzetme” diyenler de… “Bir yaşam dersi” olduğunu söyleyenler de…
Bal Ülkesi, aslında bir ekosistemin hikâyesi. İklim değişikliği, doğal kaynakların kullanımı, geleneksel yöntemlerin doğayla uyumu, biyolojik çeşitlilik ve insanın doğayla ilişkisi birlikte ele alınıyor. Belgeselde hem unutulmuş yöntemlerle arıcılık yapan bir kadın portresi, hem de doğanın dengesinin açgözlülük ve sınırsız tüketim ile nasıl yok edilebileceği vurgusu var. Hatice, arılardan bal alırken aynı zamanda onların üretim döngülerinin sürekliliğini sağlamaya özen gösteriyor. Bu belgeselin en çarpıcı kısmı, arılardan balın tamamını almadan her zaman onlara da yetecek kadarını bırakıyor Hatice; “hem size hem bize, yarısı sana yarısı bana” diyerek arıların hakkı olan balı onlarla paylaşıyor. Filmin yönetmeni Stefanov, “Arılarla ve doğa ile paylaşmak onun hayatta kalmasının anahtarıdır” diyor. Tüm bunları anlamlı ve dokunaklı kılan, gerçekliği ve yaşamın bir parçası olması.
Türk asıllı olan, kendisine “Yörük” yerine “Eski Türk” denilmesini tercih eden Hatice Muratova, filmin çok sayıda başarı elde etmesinin ardından hediye edilen yeni evinde mutlu bir şekilde yaşıyor. Film ekibi aynı zamanda Hatice’nin filmden sonraki hayatını da düşünmüşler. “Film unutulduktan sonra Hatice’ye ne olacağından korkuyorduk” diyen görüntü yönetmeni Samit Ljuma, onun için beş sinemacının bir araya gelip bir vakıf kuracaklarını belirterek Hatice’nin çocuklara çevre eğitimi vermesini, onun değerlerinin başkalarına da geçmesini istediklerini ifade ediyor.
Belgeselin ana mesajı evrenin dengesini bozmamamız gerektiği. Bunun için Hatice’nin değerlerini herkese aktarılabilmek lazım.