2020 yılında patates arzı ve talebi arasında denge kurulamayınca çiftçinin elinde stok kaldı. Devlet bu defa atak davrandı. Toprak Mahsulleri Ofisine (TMO, 2002’den önce kurulmuş olup halen satılmayan ender kurumlardan biridir) fazla ürünü almasını ve bunu da halka dağıtmasını istedi. Dünya Başkenti, Büyük Finans Merkezi oldu denilen İstanbul’a gelen dört kamyon patatesi kentin Vali Yardımcısı törenle karşıladı bir de nutuk söyledi.
Nereden nereye geldik diye düşündüm, patatese tören yapılmasının şaşkınlığı için de bu yazıyı kaleme aldım. Önce biraz ansiklopedik bilgi verelim. Patates “patlıcangiller” (solanaceae) familyasından, Latincesi solanum tuberosum. Adı, Peru’da bir kabile dili Quechua’cadan geliyor. Patatesin vatanı Peru ve Bolivya ve yaklaşık 8000 yıllık tarihi var. Bilinen tüm kutsal dinlerden önce varmış. Patates nişasta yoğun bunun yanında içinde C, B₁ ve K vitaminleri, proteinler, çeşitli aminoasitler ve nikotinik asit barındıryor. Bu özellikleri nedeni ile patatese “halk doyuran” diyebiliriz. Üstelik patates hemen her yer de yetişiyor. Patatesin belalısı Phytophthora infestans (mildiyu) mantarı, eğer bir tarla/bölge bu mantarı kaptı ise ürünün tamamını yitiriyorsunuz.
Patates Amerika kıtasının keşfi sonrası 1534 Avrupa’ya gelmiş, önceleri pek beğenilmemiş, sonra hızla tüketilmeye başlanmış, 1590’da İsviçreli botanikçi Gaspard Bauhin Latince ismini vermiş. Bazı yerler de “İncil” de adı geçmiyor diye şeytan bitkisi olarak görülmüş ve lanetlenmiş. İskoçya da bu düşünce bayağı yaygınlaşmış. Buna karşın komşu İrlandalılar fakirliğin de etkisi ile patatesi çok sevmişler. Hatta XVII. Yüzyıl da İrlanda patates ülkesi haline gelmiş. Patates severlikte İrlanda yalnız değildir, Almanya, Fransa, Macaristan başı çekmiş, daha sonra tüm Avrupa patatesçi olmuş (Zolatan Fabri’nin Macarlar filmi hem faşizmi hem de patatesi anlamak açısından öneririm). Elbette bu eğilim bir nedeni var: Yoksulluk. Patates kolay ve düşük maliyetle yetiştirilmekte, üstelik de doyurucu. Halk bundan fazla ne ister ki, o yüzden de Patates dinciler rağmen adeta “kutsanmış gıda” olur.
Patates aynı zaman da politik bir sebzedir. İrlanda’nın 1844 yılında yaşadığı mantar hastalığı sırasında yaşanılanlar buna örnek gösterilebilir. Mantar, yoksul İrlandalıların elinden ana yiyeceklerini aldı. İrlanda açlığa mahkum oldu. 1847 yılına gelindiğin de patates üretimi yapılamadı. Açlık arttı. İrlandalılar Kraliçe Victoria yasaklasa da ülkeden kaçmaya başladılar, özellikle de ABD’ye gittiler.1870’lere gelindiğin de İrlanda nüfusu yaklaşık 3 milyon azaldı. İngiltere yardımda yavaş ve nekes davrandı. İrlandalılara yardım umulmayan bir ülkeden geldi.
Osmanlı İrlanda halkının yanında
Osmanlı Devleti Padişah Abdülmecid’in özel ilgisi ile İrlanda krizini takibine almıştı. Abdülmecid İrlanda’ya 10 bin Sterlin göndermek istedi, ancak bu kadar büyük yardımı İngiltere Kraliçesi bile yapmadığından buna izin verilmedi, bin Sterlin yardım yapılabildi. Buna rağmen 1847 de dört Osmanlı gemisi İrlanda’ya tahıl götürdü. İngiliz ablukası nedeni ile gemiler yüklerini Drogheda Limanı’nda boşalttı. Bu yardımdan dolayı halen Drogheda kentinin sancağında ay-yıldız bulunmakta.
Kaynak: https://data.tuik.gov.tr/Kategori/GetKategori?p=Tarim-111
Türkiye’ye patates 1800’li yılların sonunda geldi. Halk çok sevdi. Değişik adlar verildi. Örneğin İç Anadolu bölgesinde adı “gumpür dü”. Ekmekten sonra en çok tüketilen gıda oldu. Yıllar itibari le üretimi arttı, fazlası ihraç edildi. 2002 sonrası Tarım sektörü büyük ölçüde gözden düşürülünce patates de bundan payını aldı. Üretimi yerinde saydı, hatta kimi yıllar ithal ettik. 2002 yılında 2002’ye patates üretimi aynı kaldı. 5.200 bin ton. Benzer tablo halkın katık olarak gördüğü kuru soğan için de geçerli. 2002 yılında kuru soğan üretimi 2.050 bin ton iken 2020 de üretim ancak 2.280 bin tona ulaşabildi.
Halk patates soğan kuyruğundan memnundur. Hatta 2019 yerel seçimleri sırasında halkımız bu kuyrukları “varsıllığın göstergesi” olarak gördüğünü söyledi. Halk ne söylerse doğrudur popülizminin doruklarındayız. Üzüntüm Aşık Mahzuni Şerif’e dir. Işıklar içinde yatar iken bu türküyü boşuna mı yaktım diye düşünür mü diyerek.
Yiğit Muhtaç Olmuş Kuru Soğana şiirinden:
Milletin sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi.
Önerilen Kitaplar: R. Salaman, The History and Social Influence of the Potato.
Öner Günçavdı, Yolun sonu.