Üç domates yolda yürüyormuş. Birincisi demiş ki; “benim önümde hiç domates yok, arkamda 2 domates var.” İkincisi; “benim önümde 1, arkamda 1 domates var.” Üçüncüsü; “benim önümde 2, arkamda 2 domates var.”
Peki, bu nasıl olur? Dilediğiniz kadar düşünün ve işin içinden çıkmaya çalışın. Oysa cevap bazen çok basit olabiliyor; “üçüncü domates gerçeği söylemiyor.” Hele ki “yerliyim, milliyim” diyorsa…
Nasıl mı? Anlatayım: TOHUM dövizle, TRAKTÖR dövizle, MAZOT dövizle, PULLUK dövizle, ÇAPA dövizle, İLÂÇ dövizle, GÜBRE dövizle, HASAT makinesi dövizle, soğuk hava YAZILIMI dövizle, LOJİSTİK dövizle, KAMYON yakıtı dövizle, PLASTİK kasası dövizle…
Hal böyle iken domatesimiz “YERLİ&MİLLİ” olduğunu söylüyorsa, bilin ki DOLAR’ın EURO’nun oyuncağıdır. Son olarak SOĞAN ve PATATES ihracatını bakanlık iznine bağlamak zorunda kaldık.
Bakan; “yaşadıklarımızdan ders aldık” diye gerekçelendiriyor. Sorun şu ki yarışta olduğumuz ülkeler ileri teknolojiyi stratejik sayıp ihracatını izne bağlıyor. Biz ise patates ile soğanı…
Misal ABD’li bir şirket, Kuzey Kore’ye füze satamaz. Ya da bir İngiliz firma, İran’a bilgisayar ihraç edemez. Zira bu ürünleri stratejik sayarlar. Biz ise patates ve soğanı stratejiğe bağladık. Strateji; imkân&kısıt dengesini kurmak ve bizi istediğimiz sonuca götürecek yol ve yöntemde ayrışmaktır.
İstediğimiz sonuç, patates ve soğanı yüceltmek mi? Yoksa onu stratejik ürün tanımına dâhil ederek izne bağlayarak, teknoloji evreninin taşrasına düşmek mi? Düşünmeye değer…
DOLAR EKERSEN SORUN BİÇERSİN
Gıdamızı dahi dolar ile yetişiyor bu cennet vatanda. Her şeyi dövize bulamış olmak, kasamızı, kesemizi, filemizi yönetmekte zorlayacaktır bizi. Nitekim zorluyor da…
Patates ve soğanda ithalata karşı tedbir alırken, stratejik üretim odağını kaybetmeyelim. Eskiden patates soğanda “kendimize yeterliydik” demek, çıkmaz sokaktır. Sürekli geçmişiyle övünenler, patatese benzer; iyi tarafları toprağın altında kalmıştır.