Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi (COP25) pazartesi günü Madrid’de başladı. İki hafta boyunca sürecek zirve, Paris Anlaşması’nın uygulanmaya başlayacağı yıl olan 2020 öncesinde düzenlenen son iklim zirvesi.
Paris Anlaşması imzalanırken ülkeler, sözleşmenin bilimsel kuruluşu olan IPCC’ye üç konuda rapor hazırlama yetkisi vermişti. Bu konular, 1.5°C ısınma için yapılması gerekenler, iklim değişikliği ile toprak ve arazi kullanımı arasındaki ilişki ve iklim değişikliği ile okyanuslar arasındaki ilişki olarak belirlendi. Madrid’te yapılan zirve, bu raporların tamamlanmasından sonra düzenlenen ilk resmi zirve olması açısından önem taşıyor.
Zirve aslında, Şili’nin başkenti Santiago’da yapılacaktı, ancak ülkede devam eden karışıklıklardan dolayı, Şili Devleti’nin zirveyi yapamayacağını bildirmesi üzerine, İspanya ev sahipliğini üstlendi.
Zirvenin gündemi yoğun: Ülkelerin sunacağı iklim planları ve giderek derinleşen iklim krizinin yanı sıra, yaşanan ekonomik ve sosyal kayıp-zarar ile karbon piyasalarına yönelik düzenlemeler masaya yatırılacak konuların başında geliyor. Delegeler, desteğe ihtiyacı olan ülkeler ve coğrafyaların iklim krizi karşısında direncini artırmak için, Varşova Uluslararası Kayıp Zarar Mekanizması’nı uygulamaya başlamanın yollarını arayacak.
2018’de Katowice’de düzenlenen zirvede kabul edilen Paris Anlaşması’nın kural kitabının önemli başlıklardan biri de Karbon Piyasaları’ydı. Fakat bu konu da henüz çözüme kavuşturulamadı. Dolayısıyla nasıl bir küresel emisyon ticareti sistemi kurulacağı ve ne şekilde uygulamaya konacağı da COP25’in önemli tartışma başlıklarından biri olacak.
Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylamayan tek ülke
Türkiye, diğer ülkeler gibi zirvede üst düzeyde temsil edilecek. Türkiye, Rusya’nın Eylül ayında Paris Anlaşması’nı onaylaması ile G20 üyeleri içerisinde bu anlaşmayı onaylamayan tek ülke konumunda. Türkiye’nin anlaşmayı onaylayıp onaylamayacağına dair pozisyonunda şu an için herhangi bir değişiklik yok. Anlaşma çerçevesinde iklim finansmanına erişebilmeyi ve gelişmekte olan ülke olarak yeniden sınıflandırılmayı talep eden Türkiye, zirve öncesinde taleplerinin tartışılmasının gündeme girmesini istedi. Ancak, geçmiş yıllarda da olduğu gibi bu talebin kabul edilmesi ve Türkiye konusunun zirvenin resmi gündemine girmesi beklenmiyor. Türkiye’nin anlaşmanın dışında olduğu mevcut durumda bir değişiklik olmaz ise Paris Anlaşması, Türkiye taraf olmadan uygulanmaya başlayacak.
Belediyeler değişim yaratabilir
Bu arada, Türkiye’nin anlaşmayı imzalamamasına rağmen, Türkiye’deki belediyeler iklim değişikliği konusunda giderek artan bir biçimde harekete geçmeye başladı. İklim değişikliğinin Türkiye için de büyük bir sorun olduğunun farkına varan belediyeler, emisyonlarını azaltmak ve kentlerini iklim krizinin yıkıcı etkilerine karşı korumak için 3-5 Aralık’ta İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenecek İklim için Kentler Çalıştayı ve İklim Eylem Planı Eğitimi’nde bir araya gelecek. Eğitim kapsamında iklim değişikliğine dair kentlerin uygulayabilecekleri pratik çözümler, belediyelerin kendi eylem planlarını hazırlayabilmeleri için temel bilgiler sağlanacak. Eğitim sonrasında ise katılımcı belediyelerin iklim değişikliğine karşı ortak bir deklarasyon yayınlayarak; iklim değişikliği ile mücadelede kararlı olduklarına yönelik niyet beyanında bulunmaları hedefleniyor.
Düşük karbonlu kalkınmanın 2050’ye kadar şehirlerde 24 trilyon dolar net fayda sağlayacağı ve sera gazı emisyonunu ise yüzde 90 azaltacağı hesaplanıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, geçtiğimiz ay Kopenhag’da düzenlenen C40 Belediye Başkanları Zirvesi’nde C40 Deadline 2020 Programı’nı imzalayarak 2050’de sıfır karbon bir kent olmayı taahhüt etti ve çok önemli bir adım attı. Sıra diğer belediyelerde…