8 Aralık 2015’de Fransa’nın başkenti Paris’te, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı’nda 195 ülkenin imzalamasıyla kabul edilen Paris Anlaşması, bu yıl beşinci yaşını kutluyor. Küresel ısınmayı endüstrileşme çağı öncesine oranla en fazla iki dereceden daha aşağı çekmeyi amaçlayan Paris Anlaşması, iklim değişikliğine karşı küresel çapta verilen mücadelede tarihsel bir dönüm noktası niteliğinde.
Anlaşma, aynı zamanda 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi çerçevesinde, daha istikrarlı, daha sağlıklı bir gezegen, daha adil toplumlar ve daha canlı ekonomilerin olduğu bir dünya bırakmak adına da önemli bir fırsat anlamına geliyor. Paris Anlaşması’ndan bu yana, tüm dünyada düşük karbon emisyonlu çözümlere yatırımlar artıyor. Bu yatırımların 2020 sonrasında büyümeye devam edeceği; 35 milyon civarında yeni istihdam yaratacağı; hatta COVID-19 sonrası ekonomik toparlanmanın, “yeşil” olacağı ifade ediliyor. Fakat buna rağmen, dünya genelinde iklim değişikliğiyle mücadele ülkeler arasında homojen şekilde gerçekleşmiyor. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan İklim Değişikliği Performans Endeksi, ülkelerin Paris Anlaşması’nın hedefleriyle uyumlu bir yolda ilerlemediklerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Öyle ki endeksin ilk üç sırasında hiçbir ülke yer almıyor. Türkiye, Paris Anlaşması’na imza atan ancak anlaşmayı onaylamayan 8 ülkeden biri. Anlaşmayı onaylamayan diğer yedi ülke Angola, Eritre, Irak, İran, Libya, Güney Sudan ve Yemen. Türkiye’nin 2015’ten bu yana CO2 emisyonu yüzde 3.5 artmış durumda.
ABD’nin darbesi zarar veremedi
Dünyanın en büyük ekonomisi ve en büyük ikinci kirleticisi konumunda olan ABD ise, Koyoto Anlaşması’nda yaptığı gibi, Paris Anlaşması’nı da sabote etmekten çekinmedi ve Donald Trump geçtiğimiz kasım ayında ülkesinin Paris Anlaşmasından çekildiğini duyurdu. ABD böylece, anlaşmaya dahil olmayan tek ülke oldu.
Her ne kadar Trump, Paris Anlaşması’na darbe vuracağını sanmış olsa da, diğer ülkeler onun arkasından gitmemeyi tercih ettiler. Hatta bazıları, çok daha iddialı taahhütlerde bulundular. Bunların başında, ilk günden bu yana küresel ısınma ile mücadeleye liderlik eden Avrupa Birliği ve dünyanın en büyük kirleticisi olan Çin geliyor. Çin Başkanı Xi Jinping ülkesinin 2060 yılından önce karbon nötr olacağını açıklayarak adeta ABD’ye kafa tuttu. ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden ise, Paris Anlaşması’na geri dönüş sinyallerini çok net bir şekilde verdi.
Bir yanda umut…
2015 yılında Paris’te gerçekleşen toplantıya liderlik eden grubun içinde yer alan, bugün ise Fransız Kalkınma Ajansı CEO’luk görevini sürdüren Remy Rioux, Paris Anlaşmasına katılan ülkelerin toplam küresel emisyonların yüzde 97’sini temsil ettiğini söylerken, devletler dışında, iş dünyasının, yerel yönetimlerin ve finans kurumlarının da anlaşmaya büyük bir destek verdiklerini ifade ediyor. Rioux, “Anlaşma dayanıklılığını, kapsayıcı yapısından alıyor; bu nedenle iklim aciliyeti karşısında çok güçlü bir umut mesajı veriyor” diyor.
Diğer yandan başarısızlık…
Fakat, yaşanan tüm olumlu gelişmelere rağmen Paris Anlaşması’nın “başarısız” tarafları da var. BM Çevre Programı (UNEP) verilerine göre, 2015 yılında 50 milyar ton olan karbon emisyonları, 2019’da 55 milyar tona yükselmiş durumda. Fosil yakıt üretiminin de her yıl yüzde 2 oranında artmaya devam edeceği öngörülüyor.
Dolayısıyla tüm sektörlerde daha büyük çaplı bir sistematik değişim ihtiyacı olduğu ortada. IPCC raporu, Paris Anlaşması ile uyumlu bir gelecek için, emisyonların 2030 yılına kadar yüzde 45 azaltılması gerektiğini vurguluyor. BM Eski Genel Sekreteri Ban Ki-moon ve aslında 17 yaşındaki iklim aktivisti Greta Thunberg’in de dediği gibi, “Çok fazla zaman kaybettik. Dünya liderleri büyük vaatler verdiler, fakat harekete geçmekte yetersiz kaldılar.”
Ormanları yok etmeye, sulak alanları kurutmaya, okyanusları kirletmeye de devam ediyoruz. 2020 yılının dünya tarihinin en sıcak yılı olması bekleniyor.
Ama sonuçta büyük bir çaba…
Ama yine de Paris Anlaşması’nı bir başarısızlık olarak nitelendirmek, gösterilen büyük çabaları ve elde edilen olumlu sonuçları hiçe saymak olur. En önemli gelişme ise, Uluslararası Enerji Ajansı’nın açıkladığı gibi, 2020’de yaratılan yeni enerji kapasitesinin yüzde 90’ının yenilenebilir enerjilerden elde edilmiş olması. 2025’te yenilenebilir enerjilerin, kömürü geride bırakıp, dünyanın en büyük enerji kaynağı olması bekleniyor.
Hedef belli, önemli olan harekete geçmek
Dünyanın artık yeni bir hedefi var: Net sıfır emisyon. Dünya genelinde çok sayıda ülke bir biri ardına net sıfır emisyon hedeflerini açıklıyor. Tabii ki bu noktada önemli olan hedef açıklamaktan çok, bu hedefleri hayata geçirecek politika değişikliklerini gerçekleştirmek. Gelecek sene İngiltere’nin ev sahipliği yapacağı COP26 çok önemli bir test niteliğinde. Beşinci yaşını dolduran Paris anlaşması, iklim krizinin yol açacağı en kötü yıkımlarından kaçmak için hala en iyi umudu sağlıyor. Asıl soru şu: Ülkeler bu umudu daha fazla sıcak hava ile yok mu edecek; yoksa kararlı eylemlerle destekleyecek mi?
FRANSA’NIN ANKARA BÜYÜKELÇİSİ HERVE MAGRO:
Türkiye’nin sıra dışı, doğal ve çok zengin mirasının korunması önemli
Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği, Paris Anlaşması’nın 5. yılı dolayısıyla “Biyoçeşitlilik, İklim ve Çevre: Nasıl Seferber Oluruz?” konulu bir yuvarlak masa toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Herve Magro, Türkiye’nin; sıra dışı, doğal ve çok zengin bir mirasa sahip olduğunu belirterek, “Bu mirasın korunması önemli” dedi. Fransız Kalkınma Ajansı (AFD) aracılığıyla Türkiye’de iklim değişikliğine karşı çeşitli desteklerde bulunduklarını ifade eden Magro, ormanlarda tehlike altındaki türlerin korunması amacıyla faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına destek verdiklerini aktararak, biyoçeşitlilik, iklim ve çevreye ilişkin hedeflerin yerine getirilmesinde kolektif çalışmanın önemine vurgu yaptı. Magro, “Glasgow’da 2021’de düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 26. Taraflar Konferansı (COP26) son derece önemli bir zirve olacak; çünkü bu zirvede önümüzdeki on yıllar için iklim hedeflerinin daha da yukarıya çekilmesinin kabul edilmesi bekleniyor. Burada kalkınma modelimizin de dönüştürülmesi söz konusu” dedi.
DUVARA DAYANDIK AMA “İŞ İŞTEN HENÜZ GEÇMEDİ”
Fransa’nın çevre alanında Büyükelçisi Yann Wehrling ise, “Bir bakıma duvara dayanmış durumdayız. Önümüzdeki dönemde mutlaka harekete geçmemiz lazım. Bilim insanları ‘iş işten henüz geçmedi’ diyorlar. Evet, henüz iş işten geçmedi, hala harekete geçebiliriz” yorumlarını yaptı.