Nasrettin Hoca’nın dediği gibi “Hazır parayı gördün, gülersin tabii köftehor…” Son günlerde yabancı sermaye girişi başlayınca, bizde de yüzler gülmeye başladı. Son bir ayda ekonomiye 30 milyar dolar civarında para girdiği tahmin ediliyor. Ancak bu para bizim sıcak para dediğimiz türden gelen para.
Keşke sıcak değil de soğuk olanından gelseydi ama gelmiyor. Kendi tasarruflarımızı kullanarak ve uzun vadeli yabancı doğrudan yatırımcıları çekerek ekonomiyi çevirebilecek durumda değiliz. O yüzden sıcak paracılara kaldık. Onlar soğuk paracılar gibi değiller. Faizin yüksek olması ve önümüzdeki dönemde TL’de hızlı bir değer kaybı olmaması yeterli. Düşük maliyetlerle buldukları fonlarla yüksek getirili piyasaya girerler. Ama aynı zamanda çok ürkek oldukları için risk gördüklerinde hemen çıkıp giderler; arkalarında finansal bir çalkantı bırakırlar. Daha kalıcı ve faydalı olan doğrudan yatırımcı ise bir ülkeye girerken sadece getirinin yüksekliğine değil o ülkedeki hukuki, kurumsal ve ekonomik altyapı gibi başka şeylere de bakar.
Tercih yapacak durumda değiliz. “İster sıcak olsun ister soğuk olsun, isterse ılık olsun fark etmez para gelsin de nereden gelirse gelsin” noktasındayız. Geçen yıl ortasından bu yana uygulanan programın başarılı olmasının önemli bir şartı dışarıdan sermaye girişinin olmasıdır. Bu sayede kurda istikrar sağlanacak, Merkez Bankası’nın tükenmiş rezervleri güçlenecek, büyüyebilmek için verilmek zorunda olunan cari açık finanse edilecek; kısacası ekonomide çarklar dönebilecektir.
Eğer bir iç ya da dış şok olmazsa bu modelde önümüzdeki görünür gelecekte faizler beklenen enflasyonun üzerinde seyredecek. Yani yerli tasarruf sahiplerini TL’ye çekecek reel bir getiri olacak. Yine bu dönemde kur artışı ise beklenen enflasyonun altında kalacak. Yani yabancı kısa vadeli yatırımcıyı TL’ye çekecek reel bir TL değerlenmesi yaşanacak.
Bu model dezenflasyon sürecini destekler, ekonomiye kısa dönemli soluk aldırır. Ancak uzun vadede yeni sorunların kapısını da aralayabilir. Yoğun kısa vadeli yabancı sermaye girişleri, özellikle bizim gibi yapısal dönüşümünü gerçekleştirememiş ekonomilerde dış kaynak bağımlılığı yaratır. Ekonomi bu bağımlılık nedeniyle dış şoklara daha açık ve kırılgan hale gelir. Unutmamak gerekir; sıcak para girerken büyük coşku yaratır, ama bir kriz anında hep beraber çıkarken arkasında kaos bırakır.
Kısacası; faize ve borsaya gelecek sıcak para ekonomiye soluk aldıracak, enflasyonun daha makul seviyelere çekilmesine katkıda bulunacak ama Türkiye’nin yapısal sorunlarına çare olmayacaktır.