Sohbetimize katılan dostlarımızdan birisi, geçen hafta yayınlanan “Müşteriyi Bulduk ya Sonra” başlıklı sohbetimiz üzerinden bir hatırlatma yaparak, teklifte yer alan önemli bir noktaya dikkatimi çekti.
Sanayici dostumuz, teklifini hazırlamış ve biraz da risk alarak “Mal Mukabili” ödeme şeklini kabul etmiş. Şaka yollu ifade edersek, müşterisinin kendisine önerilen “Gönder gelsin, sonra bir gün ödensin” şeklinde bir ödeme konusunda da mutabakat sağlanmış. Sözleşme çerçevesinde de ödemenin, malın yüklenme tarihinden itibaren kırk beş gün içerisinde yapılması öngörülmüş.
Bu teklifin müşteri tarafından kabul edilip onaylanmasından sonra da malı üretip yüklemesi yapılmış. Yüklemenin ardından geçen kırk beş günlük sürenin sonunda beklenen “Paranız Gelmiş” haberi bankadan geldiğinde de herkesin keyfi tepe noktaya çıkmış.
Ancak, gelen paranın beklenenden yüzde otuz kadar eksik olması işletmede ciddi bir telaş yaratmış. Müşteri ile yapılan iletişimde de paranın tamamının ödendiği haberi gelince, bankaya giderek yüz yüze görüşme yapmak ihtiyacını hissetmişler.
İşte o zaman da şaşkınlığın en büyüğünü yaşamışlar...
Çünkü ABD doları olarak ödenmesini bekledikleri fatura karşılığı gelen para, Avustralya doları olarak gönderilmiş. Doğal olarak, ABD doları ile Avustralya doları arasındaki kur farkı da firmanın Türk lirası ödemesine yansımış.
Müşteri ile telefon görüşmesi yaptıklarında da müşterileri, ihracatçı firmanın kendilerine verdiği teklife uygun olarak ödeme yaptıklarını belirtmiş. Firmaya da işin en başında verilen ve kabul edilen tekliflerine bakmalarını tavsiye etmiş.
Üretici ihracatçı da teklifine baktığında orada teklifin dolar olarak verildiğini söyleyerek, aradaki farkın kendilerine ödenmesi konusunda ısrarcı olmuş.
Yurt dışındaki müşteri de kendilerinin Avustralya firması olduklarını ve kendi para birimlerinin de dolar olduğunu söylemiş. Ayrıca aldıkları teklifte de fiyatın sadece dolar denilerek verilmesi ve ABD doları ayırımı yapılmamış olması nedeniyle kendi paraları olan Avustralya doları üzerinden ödeme yapıldığını belirtmiş.
Mesleğe ilk başladığım yıllarda rahmetli babamın bana yaptığı ilk uyarılardan birisi de para birimlerine çok dikkat etmem gerektiği olmuştu. Özellikle o yıllarda Fransız, İsviçre ve Belçika frankları arasındaki kur farkları nedeniyle oluşabilecek zararlara dikkatimi çekerek uyarıda bulunmuştu.
Sonraki yıllarda ister inanın ister inanmayın amma bu şekilde zarara uğrayan ihracatçıları gördüğümde hep babamı hatırlamışımdır.
Çünkü söyledikleri kafama mermere kazınmış gibi yerleşmişti.
Geçen hafta da söyledim, yine söyleyeceğim belki de birçok kez yineleyeceğim.
“Fiyat çok şeydir amma teklif her şeydir.”
Teklif verirken dikkat edilmesi gereken her nokta, bizi daha sonra önümüze çıkabilecek olan sıkıntılardan uzak tutacaktır. Anlattığımız bu gerçek olaydaki sıkıntı da teklif hazırlarken dikkatten kaçan amma sonra önümüze dağ gibi düşen bir sıkıntı.
Sektörünüz, ürününüz, pazarınız ne olursa olsun elinizde sağlıklı bir teklif örneği ve kontrol listesi olsun. Yoksa sonraki göz yaşları çözüm getirmez.