Para politikası riski

Şant MANUKYAN Ekofobi

Brexit görüşmelerinin bir türlü sonlanmaması ve İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrıl(a)ması neticesinde İngilizceye “Brexiting” kelimesi eklendi. Anlamı herkese hoşça kal dedikten sonra partide takılmaya devam etmek. Cümle içinde kullanmak gerekirse “Şant, az önce partiden çıkıyorum dememiş miydi? Evet, Brexitliyor.” Sanırım ABD-Çin arasında süregelen birinci faz görüşmelerinin akıbeti de aynı olacak. Kasım ayında imzalanması beklenen 1. faz önce aralık ayına ertelendi, dün de 2020’ye kalabileceğine dair haberler sızdı. Yüksek gıda enflasyonu yaşayan Çin ve tarım sektöründe desteği yüksek olan Trump açısından bu faz üzerinde uzlaşılması en kolay ve mantıklı olan aşama. Dahası anlaşma olmaması durumunda 15 Aralık’ta devreye girecek olan yeni vergiler artık ABD tüketicilerini doğrudan etkileyecek ürünleri ilgilendiriyor. Bu nedenle birinci fazın imzalanacağını ancak asıl sorunların orta ve uzun vadede çözülemeyeceğini düşünüyorum. Faz 1 konusundan daha büyük bir tehlike ABD Senatosu’ndan sonra Temsilciler Meclisi’nin de Hong Kong’a yönelik tasarıyı kabul etmesi. Trump’ın kararı bu makale yazıldığı sırada netleşmemişti, ancak siz bu yazıyı okuduğunuzda netleşmiş olabilir. Söz konusu yasa Hong Kong’un özel statüsünün yıllık bazda gözden geçirilmesini ve gerektiğinde Çinli yöneticilerin hak ihalelerinden sorumlu tutulmasını ön görüyor. Hong Kong finansal akımlar açısından Çin için hala çok önemli bir merkez ve Çin’i finansal açıdan zor duruma düşürecek bir adım tüm piyasaları etkileyecektir.

Öte yandan Fed, tutanaklarında da gördüğümüz üzere FOMC katılımcıları ekonomiye yönelik risklerin devam ettiğini düşünüyor. Medyada herkesin sık sık bahsettiği bu riskler neler? Ticaret savaşı, Brexit belirsizliği, enflasyonun düşük işsizliğe rağmen hedeflerin altında kalması vs. Geçtiğimiz günlerde açıklanan finansal stabilite raporunda da en büyük risk ticaret savaşı olarak paylaşılmış. Ama 2. sıradaki risk pek duymuş olduğunuza ihtimal vermediğim bir konu: “ABD ve diğer gelişmiş ülkelerin uyguladığı para politikalarının etkinliği.” Yani para politikasının kendisi bir risk olarak görülüyor! “Buna bağlı olarak bazı katılımcılar negatif faiz politikasına sahip yabancı merkez bankalarının –dönüş seviyesine- çok yakın olduğunu ifade etti. Buna göre eksi faizler olumlu değil, olumsuz etkilerde bulunuyor ve düşen finans sektörü karları ile artan tasarruf oranları verilebilecek örnekler.”

ABD özelinde ise faiz oranlarının eksiye geçmesi para piyasası fonları ve belediye bono piyasasını çok negatif olarak etkileme potansiyeline sahip. Hemen bu noktada 3. sıradaki riski söylersem anlamlı olacak: piyasa likiditesi. Sorun piyasada likidite olmaması kadar bankaların bu likiditeyi paylaşmak istememesi. Ekim ayında yaşanan repo krizi Fed’in gecikmeli müdahalesi ile sona ermiş görünse de henüz bitmedi ve dolar likiditesinin yetersiz kaldığını önümüzdeki dönemde sık sık duyacağız. Çarşamba akşamı açıklanan tutanaklarda Başkan Trump’ın arzusunun aksine, tüm Fed üyelerinin eksi faize karşı olduğunu gördük. Bu doğru bir yaklaşım olsa da bir başka soruyu akla getiriyor. Faizler eksiye geçmeyecekse Fed önümüzdeki resesyonda nasıl bir politika izleyebilir?

Tüm yazılarını göster