Bu haftanın en önemli kararları Merkez Bankası faiz kararlarıydı.
Çarşamba akşamı Amerikan Merkez Bankası Fed’in faiz kararını, dün de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası faiz kararını sırasıyla takip ettik.
Fed, piyasanın beklediği üzere dört yıl aradan sonra ilk defa bu yıl eylül ayında faiz oranlarını indirdi. Karar öncesinde piyasa, 25 - 50 baz puan faiz indirimi beklentisi konusunda yarı yarıya ayrılmıştı. Fed faiz indirim kararını, daha önceki açıklamalarından bir miktar saparak, 50 baz puan düşüş yönünde almış oldu.
Fed’in noktasal grafiğine bakacak olursak 2024 yılının geri kalanı için toplam 50 baz puan, 2025 yılı içinde toplam 100 baz puanlık bir faiz indirimi olmasını öngörüyor. Öte yandan Fed’in büyüme, enflasyon ve işsizlik görünümünde fazla bir değişim olmadı. Bu çerçevede Fed’in önümüzdeki süreçte ekonomik koşulları bağla olarak “kademeli faiz indirimi” patikasına devam edeceğini anlıyoruz.
Şu aşamaya kadarki gelişmeler, Fed’in para politikasını etkin bir şekilde kullanarak “ekonomide yumuşak iniş” senaryosuna göre enflasyon sürecini başarıyla yürüttüğünü gösteriyor.
Şimdi gelelim yurt içine…
TCMB’nin Eylül ayı Para Politikası Kararı, piyasa beklentilerine paralel bir şekilde oldu ve Merkez Bankası politika faiz oranını %50 ile sabit tuttu. Hatırlayacak olursak Merkez Bankası’nın yayınlamış olduğu piyasa katılımcıları anketinde de tüm katılımcılar eylül ayında faiz oranının sahibi tutulacağı konusunda hemfikirdi.
Önümüzdeki sürece bakacak olursak, Merkez Bankası para politikası kararlarında daha şahin bir patika izleyeceğini anlıyorum. Merkez Bankası faiz kararı açıklama metninde, ağustos ayında, aylık enflasyona dair göstergeler bir bütün olarak incelendiğinde, ana eğilimin belirgin bir değişim sergilenmediğini değerlendiriliyor. Hizmet enflasyonundaki iyileşmenin son çeyrekte gerçekleşmesi bekleniyor—yani daha beklemeye devam edeceğiz. Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ettiği kaydediliyor.
2024 yıl sonunda, enflasyonun %40-45 bandında kapatması maalesef bir başarı olmayacaktır. Esas süreç 2025-27 yıllarında yavaşlayan ekonomi, artan işsizlik ve düşen toplumsal refaha karşın enflasyonun tek haneye düşürülüp düşürülemeyeceğidir.
Önümüze baktığımızda; bir yandan reel sektörde artan sorunlar, diğer tarafta henüz kontrol altına alınamamış fiyatlama davranışları ve beklentiler, dezenflasyon sürecinin tek ayaklı ekonomi politikasıyla, yani faiz/vergi artışıyla, yürütülemeceğini bizlere gösteriyor. Mali, idari ve yapısal politikaların para politikasını desteklemesi ve toplumsal refahı göz etmesi gerekiyor.