Hükümetin ve para otoritelerinin “makro ihtiyati tedbirler” adı altında düzenlemeleri aralıksız devam ediyor. Öyle ki hafta sonlarında bile Resmi Gazete’de düzenlemeler yer alıyor.
Gerçekten çok sıkıntılı bir konjonktür var. Özellikle Hükümetin işi çok zor, hak vermemek de mümkün değil. Çünkü;
- Bir yandan dünya ekonomisindeki gelişmeler ve dışa bağlı etkilenmeler,
- Hükümetin borçlanma faizlerini değil ama TCMB gösterge faizini indirme çabaları,
- En önemlisi seçim ortamına hızla gidilmesi,
- Ekonomideki önemli kesimlerin kendileri açısından yaşadıkları zorluklar.
2022 ile birlikte para otoriteleri kesimlere yönelik terbiye edici kararlar aldı
- Hükümet, geçtiğimiz yılın sonunda 21 Aralık 2021 tarihi itibariyle “Kur Korumalı Mevduat” (KKM) hesabına geçerek öncelikle ve özellikle hane halkının dövize olan talebini kırmak istedi. Bunun için döviz kurlarına endeksli ve yüksek getirili en az 3 ay vadeli mevduat hesapları oluşturdu. Bu hesaplar baştan yatay seyretti, sonra çok hızla artmaya başladı.
- Hükümetin Mart 2022 ayından sonra aynı uygulamayı şirketlere de yaydı. Şirketlerin de aktiflerinde bulunan dövizleri KKM’ye çevirerek yüksek gelir elde etmelerinin ve bu kazançlarından vergi ödememelerinin önünü açtı.
- Daha sonra BDDK’nın 24 Haziran 2022 tarihli duyurusu devreye girdi. Bağımsız denetime tabi, yabancı para varlıkları 15 milyon liranın üzerinde olan, yabanca para varlıkları toplamı aktif toplamı ile satış tutarından büyük olanın yüzde 10’unu aşan şirketler için Türk Lirası cinsinden her türlü nakdi ticari kredi sınırlama kapsamına sokuldu. Yani döviz varlığı olan şirketlerin Türk Lirası nakdi kredi kullanımları durduruldu.
- Nihayet geçen hafta Merkez Bankası gösterge faizini yüzde 13’e indirerek aldığı makro ihtiyati tedbirleri 20 Ağustos 2022 cumartesi günü basın duyurusuyla açıkladı. Bu tedbirler ile de bankaların uyguladığı ticari kredi faizlerini sınırlandırma mekanizması getirdi. Bankaların ticari faizlerinin en fazla yüzde 22.85 ila yüzde 29.38 arasında oluşması yönünde karşılık oranlarını ve menkul kıymet tahsisini düzenleme yaptı.
Yapılanların tercümesi veya özeti şu. Kamu otoriteleri ani kararlarla;
- Önce hane halkı dövizden uzaklaştırmak üzere KKM düzenlemesi yapılmış,
- Sonra da şirketlerin döviz varlıklarına bir yandan KKM havucu gösterilirken bir yandan da ticari kredi almalarını önleyici fren konulmuş,
- Üçüncü aşamada da özellikle şirketlerin bankalara yönelik şikayeti üzerine ticari kredi faiz oranlarını kısıtlayıcı tedbirler alınmış.
Peki, şimdi ne yapılmak isteniyor?
Sorun başka, çözüm bambaşka!...
Aslında sorun çok net ve belli, ülkenin döviz ihtiyacı ortada. Her yıl hem enerji ithalatı, hem yatırım malı ve ara mal ithalatı, hem de kamu, özel ve bankacılık kesiminin dış borç ödemeleri için çok ciddi döviz ihtiyacının olduğu biliniyor. Yıllık 160-180 milyar dolar döviz ihtiyacı var. Buna karşın döviz girişi daha sınırlı.
Açıkçası döviz talebi çok fazla, buna karşın döviz arzı yetersiz. Üstelik son dönemde hem Hükümet kararları ve hem de dış dünyanın tepkileri nedeniyle döviz girişi durma noktasında.
Gelelim Hükümetin “makro ihtiyati tedbirler” adı altında düzenlemelerine…
- Merkez Bankası PPK enflasyonu ıskalayarak güçlü büyümeyi öne çıkarıyor. Son çeyreğe girerken büyümede yaşanabilecek duraksamaların önüne geçmek adına faiz indirdiğini ifade ediyor. Demek ki Merkez Bankası’nın önceliği enflasyonu önleme ve fiyat istikrarını sağlama değil. Bunun da temel nedeni seçim ortamına girilmiş olması.
- Politika faizi ile kredi faizi makasının açılmasını önlemeyi hedefleyerek kredi faiz oranlarını daraltıcı karşılık ve menkul kıymet tesisi zorunluluğu getiriyor. Bankaların kredi plasmanları zaten daralmış iken yeniden kısma durumunda büyüme için şirketlerin ihtiyaç duyduğu gerekli kaynak karşılanamamış oluyor.
- Açıkçası şirketler tarafından finansa ulaşım zorlanmış oluyor.
- Bir yandan da devlet tahvili ve hazine bonosu gibi menkul kıymet tesisi yoluyla Hazine’nin daha rahat ve ucuz borçlanmasına imkan sağlandığı belirtiliyor.
- Bu arada zaten mevzuat gereği zorunlu olan Orta Vadeli Plan’ın Eylül ayında gündeme getirileceği ve yeni torba kanun hazırlıklarının olduğu duyuruluyor.
Sözün özü; bütüncül olmayan, yapısal düzenlemeler içermeyen perakende çözümlerle yol alınamayacak. Seçim arifesinde de zaten kolay değil. Tek çözüm, taze ve sıcak paranın bulunup bir an önce seçim salvosunu atlatmak olacak.