Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, alışkanlıklarımızı, günlük rutinlerimizi yeniden şekillendirirken, müşteri-marka ilişkisini yeniden tanımlıyor. Bu süreçte markaların sorumlu olması, sosyal faydaya odaklanması büyük önem taşıyor.
Arçelik Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Yalım Uzun’a koronavirüs günlerini nasıl yönettiklerini sordum. “Pandemiden sonra iş yapış biçimlerimiz ve stratejilerimiz kökten değişecek” diyen Uzun, Arçelik’in yaklaşımı hakkında şu bilgileri paylaştı.
Bu dönemde markalara ne tür bir sorumluluk düşüyor?
“Markalar müşterilerini evde kalmaya davet ederken kişisel hijyen, ev temizliği ve sağlıklı beslenmeyi destekleyen kampanya ve mesajlarıyla virüsün yayılmasını engelleme çabalarına katılarak, toplumsal sorumluğun önemli bir parçası oluyorlar. Ayrıca müşterilerinin evde kaliteli zaman geçirmelerini sağlayacak öneriler getiriyorlar.
Şirketlerin ve markaların bu dönemde temel çabası müşterilerinin yanında olduğunu hissettirmek ve ihtiyaçlarını doğru adreslemek oldu. Hem kampanyalarda hem de iletişimde ihtiyaçlar doğrultusunda sosyal fayda yaratmaya odaklanıldı. Farklı alanlarda faaliyet gösteren şirketler/markalar fabrikalarını acil ihtiyaçların üretimine açtı, bağış kampanyalarına katıldı. Projelerini ihtiyaca göre yeniden şekillendirdi.“
Pazarlama stratejilerinde neler önemli?
“Krizin de gösterdiği gibi üretimde olduğu kadar pazarlama stratejileri konusunda da çeviklik kritik önem taşıyor. Kriz döneminde paydaşlarıyla şeffaf, samimi iletişim kurarak güven sağlayan; müşteri davranışları ve ihtiyaçlarını doğru analiz eden markaların başarılı olacağı görüşündeyim. Önümüzdeki dönemde sosyal sorumluluğu içselleştirmeyen, değişime ayak uyduramayan markaların gücünü yitireceğine şahit olacağız.”
Siz Arçelik olarak neler yaptınız?
“Biz Arçelik olarak hem Türkiye’de hem de faaliyet gösterdiğimiz diğer ülkelerde hastanelere ürün bağışı kampanyaları yaptık. Beko markamızla çocukları sağlıklı beslenmeye teşvik etmek amacıyla dünya çapında sürdürdüğümüz “Eat Like a Pro-Şampiyonlar Gibi Beslen” kampanyamızı, sağlık çalışanlarına duyduğumuz minnet ve onlara desteğimizi anlatmak üzere bu süreçte “Stay at Home, Live Like a Pro” sloganıyla dönüştürdük.
Türkiye’de Arçelik markamızla, yüksek risk taşıyan ve Türkiye’de sokağa çıkma yasağına tabi olan 65 yaş üstü müşterilerimizin servis taleplerine öncelik verdiğimiz “Önce Büyükler” kampanyamızı başlattık. “Her Nefeste Umut Var” diyerek salgınla gelen değişim ve belirsizlik yüzünden zaman zaman karamsarlığa kapılsak da aslında umut edecek çok şeyimiz olduğunu ve yalnız olmadığımızı vurgulayan “Amade” filmimizi yayına aldık. “
Pandemi sonrasında neler olacağını tahmin ediyorsunuz?
“Dünya genelinde sarsıcı sonuçlara yol açan koronavirüs pandemisinin sona ermesinin ardından iş yapış biçimlerimiz ve stratejilerimiz kökten değişecek. Sürdürülebilirlik odağı markalar ve kurumlar için bir tercih değil, zorunluluk haline gelecek. Topluma ve çevreye fayda yaratacak girişimlerde hem özel sektör-kamu hem de marka iş birlikleri artacak.”
Dijital dönüşümün etkileri ne olacak?
“Pandemiyle dijital dönüşüm daha da hızlanarak devam edecek. Pazarlama iletişiminde dijital kanallara daha da fazla yatırım yapmaya başlayacağız. Çalışma ve eğitim hayatının, alışverişin, kültür-sanat faaliyetlerinin hızla dijitalize olduğu bu dönemden sonra yeni iş modelleri ve yaklaşımlarla çalışmaya başlayacağız. Post pandemi döneminde, değer yaratmaya odaklı, sorumlu ve duyarlı markaların geleceği tasarlamada önemli sorumluluklar üstleneceğini söyleyebiliriz. “
Hayvanseverler eve kapanınca, Ekol sokak hayvanlarına sahip çıktı
13 ülkede 6 bin aracıyla Avrupa’nın önde gelen lojistik sağlayıcıları arasında yer alan Ekol Lojistik, koronavirüs salgınında da süreçlerini mükemmel bir biçimde yönetmeyi başarıyor. Çalışanlarının ve müşterilerinin sağlığını korumaya yönelik gerekli tüm önlemleri hızla alan kuruluş, toplum için çalışmalara büyük kaynak ayırıyor.
Şirketin kurucusu Ahmet Musul, önce sınırlarda günlerce bekleyen TIR şöförlerine kamyonlar dolusu yiyecek ve içecek gönderdi. #evdekal çağrısı sonrasında hayvanseverlerin dışarı çıkması mümkün olmayınca, bu kez sahipsiz hayvanlara destek olma kararı verdi.
Sahipsiz hayvanlar için mutfağını mama yapımına açan Ekol, ilk aşamada 3 bin 400 kilogram mama hazırlayıp, İstanbul ormanlarında yaşam mücadelesi veren hayvanları besleyen 11 gönüllü gruba dağıttı. 23 kişiden oluşan gönüllüler mamaları hayvanlara ulaştırarak beslenmelerini sağladı.
Ekol, haftada iki kez mama yaparak elde edilen 7 ton mamayı ormanlarda hayatını sürdüren hayvanlara ulaştırmayı sürdürüyor. Mama dağıtımı, 50 kişilik gönüllü orman besleme grupları ile gerçekleştiriliyor.
Restoran ve kafelerin kapandığı, koronavirüs salgını endişesiyle insanların evlerinden çıkamadığı bir dönemde sokakta yaşayan can dostları da unutmayan Ekol, başlattığı sosyal medya kampanyası ile “Sokaktaki arkadaşlarımız için de kapınızın önüne bir kap su ve bir kap mama bırakır mısınız?” çağrısı yapıyor.
Akhisar Ticaret Borsası’ndan çok güzel hareketler
Zeytin hasadı için defalarca gittiğim ve çok sevdiğim Akhisar, korona günlerinde örnek atılımlar yaptı. Akhisar Ticaret Borsası Başkanı Alper Alhat’tan bu çalışmalar hakkında bilgi aldım. Kendisini ve ekibini kutladım.
19 Mart’ta sağlık çalışanlarına destek amaçlı başlatılan “alkış” hareketinin çok güzel ama yeterli olmadığını gördük. Mutlaka başka bir şeyler daha yapmalıydık. Zaman, verme zamanı. Bununla ilgili Akhisar, Soma, Kırkağaç ve Gölmarmara hastanelerinin başhekimleri ile iletişime geçip, taleplerini dinledik, neler yapabileceğimizi kararlaştırdık. İlk etapta ihtiyaçları olan maske, bone, eldiven ve tulumların tedarikini sağladık.
Daha sonra üretime geçtiniz…
Evet, bu işin sürekliliğini sağlamak için çeşitli yerlerden kumaşlar aldık. Akhisar’da Organize Sanayi Bölgesi’nde fabrikası bulunan, Türkiye genelinde toplam 2000 çalışanı olan TYH Tekstil üretim yapmaya aday oldu. Tüm personel maske yapımını gönüllü olarak üstlendi.
Kaç maske üretiliyor?
Günde 15 bin adet maske üretiliyor. ve hastanelere gönderiliyor. Ayrıca, gıda yardım paketleri hazırlatıyoruz. Biz Borsa olarak elimizdeki imkanları kullanıyoruz ve sonuna kadar da kullanmaya da kararlıyız. Tüm bu çabalarımız diğer kurumlara da örnek oluyor. “İyilik bulaşıcıdır” derler. Şu sıralar bulaşmasının istediğimiz tek şey “İYİLİK”Gücümüzün yettiğince, elimizden geldiğince devam edeceğiz.
Yerli, milli ve doğal bir markanın başarı öyküsü
1965 yılından beri Isparta’da parfüm ve kozmetik üreticilerine gül yağı, gül konkreti ve gül absolütü ham maddelerini tedarik eden bir ailenin kızı olan Gülşah Gürkan, 2011’de bu mirası daha da ileriye taşıyacak bir adım attı. Gülsha adıyla bir doğal kozmetik markası yarattı. Geçtiğimiz dokuz yıl içinde, doğru bir stratejiyle ilerleyen Gülsha markası farklı coğrafyalarda kendisine yer açtı.
Korona döneminde hedeflerinin bir kısmı ertelenmiş olsa da, Gülşah Gürkan çalışmalarına devam ediyor. Yeni ve inovatif ürünlerle “post-corona” dönemine hazırlık yapmayı sürdürüyor. Gülşah Gürkan’la markasının gelişimi ve hedefleri hakkında sohbet ettik ve hedeflerini dinledik.
Dokuz yıl içinde neler oldu?
2011 yılında, doğal içerikli ürünlere karşı artan bir talep gözlemledik ve trendi izleyerek Gülsha yolculuğuna başladık. Bu tarihten beri gülden gelen faydayı ürünlerimizle birlikte markamız çatısı altında tüketicilerle buluşturuyoruz. Fransız cilt bakım uzmanlarıyla çalışıyoruz. Onların bilgi ve birikimler sonucunda ortaya çıkan Gülsha cilt bakım serisinde yer alan ürünlerimiz Fransa'da formüle edildi. Testleri de Fransa’da yürütüldü. Üretim ve şişeleme işlemlerini Türkiye’de yapıyoruz.
Yurt dışı çalışmalarınıza ne zaman başladınız?
İlk olarak 2011’de Uzak Doğu’ya giderek Hong Kong’taki Cosmoprof Kozmetik Ürünleri Fuarı’na tek ürünle katıldık. O gün fuarda çok büyük ve bildiğimiz bütün büyük markaları satan bir distribütör ile Uzak Doğu pazarı için anlaşma yaptık. Bu anlaşma sonrasında ürünlerimizin gördüğü yoğun ilgi, markamızı seven ve satın alan müşteriler sayesinde Hong Kong, Çin, Tayvan, Singapur gibi Uzak Doğu’daki önemli noktalara satmaya başladık.
Asya pazarında gösterdiğimiz başarıyı ABD’deki yatırımlarımız takip etti. New York merkezli C.O. Bigelow firması ile distribütörlük anlaşması imzaladık. Şu anda gerek Uzak doğu gerekse ABD’de binden fazla satış noktasında bulunuyoruz.
Eczanelerde de çok yaygın bir ağ oluşturdunuz..
Marka hikâyemizin Türkiye bacağı 2014 senesinde eczane kanalına girmemizle başladı. O sene tek eczaneyle başladık. 2020 itibarıyla 400’ü aşkın seçkin eczanede yer alıyoruz.
2015 yılından beri İstanbul Duty Free mağazalarında satış yapıyoruz. Hatta bu kanaldaki satışlarımızı üç yılda 8 kattan fazla arttırdık. Gösterdiğimiz başarı sayesinde Heinemann’da parfüm kozmetik kategorisinde satılan ilk Türk kozmetik markası olduk.
2015-2019 yılları arasında İstanbul, Ankara, İzmir, Dalaman, Bodrum, Medine, Tunus, Gürcistan havalimanlarında yerimizi aldık. Yeni yapılan İstanbul Havalimanı’nda ise 10 satış noktamızla tüketicilere ulaşıyoruz.
Kozmetik zincirlerinde yer alıyor musunuz?
2019’da ayrıca çok yeni ve güzel bir gelişme daha yaşadık. Global bir marka olan Sephora’nın Türkiye’deki mağazalarında satışa sunulan ikinci Türk markası olduk. Mayıs ayı itibarı ile sadece Sephora’larda satılan özel bir krem çıkardık;’’Gül Özlü Gençlik Kremi’’. Sephora mağazalarında yer alan stant’larımızda ve Sephora Türkiye online satış sitesinde tüm ürünlerimiz büyük ilgi görüyor. İkinci aşamada Sephora’nın yurt dışındaki mağazalarında da satışa çıkmayı hedefliyoruz.
Ürünlerimiz aynı zamanda Six Senses Kaplankaya, Ayada Maldives, Fairmont Quasar İstanbul gibi prestijli SPA otellerinde kullanılıyor ve satılıyor
Online kanallarda var mısınız?
Gülsha cilt bakım serimizle online kanalda da oldukça aktif faaliyet gösteriyoruz. Kendi online satış sitemiz var. Uluslararası siparişler için sitemizi ‘’worlwide shipping’’ olarak açtık.
Ürünlerimiz popüler online satış sitelerinde de satılmakta ve büyük bir ilgiyle takip edilmekte.
Görebileceğiniz üzere markamızı kullanmak isteyen tüm tüketicilere her kanaldan ulaşarak faaliyetlerimizi planlamaya gayret ediyoruz. Önümüzdeki dönem için de hem cilt bakım serimizde yenilikler yapacağız hem de portföyümüze yeni satış kanalları ekleyeceğiz. Bu sayede Türkiye’den çıkan global bir marka olma yolundaki hedefimize emin adımlarla ulaşmayı istiyoruz.
İhracat rakamlarınız nasıl?
Gülsha’da bitmiş ürün olarak ihracatın toplam satış içindeki payı 2019 itibarı ile %57. ABD, Çin, Hong Kong, Singapur, Malezya ve Tayvan’a ihracat yapıyoruz.
Yurt dışı pazarda ham madde tarafında %100 ihracat yapıyoruz. Pazarımızı kozmetik sektörünün kalbi olan Uzak Doğu, Amerika ve Duty Free mağazaları oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde, Almanya, Güney Kore, Japonya, Hindistan ve Vietnam’a girmeyi planlıyoruz. Distribütörlük ağı anlamında Almanya, Güney Kore ve Japonya’da var olmak istiyoruz.
Gelecek hedefleriniz neler?
Şu an dokuz üründen oluşan bir serimiz var. 2020 yılının sonuna kadar seriye yeni ürünler ekleyeceğiz. Ancak özünde butik bir seri olarak kalmaya devam edeceğiz.