Pandemi, çalışanların ulaşılamama hakkını elinden mi aldı?

Tarık Güleryüz

Avukat

Tüm dünyanın yaşadığı pandeminin etkisi ile ortaya çıkan sosyal izolasyon gerekliliği yeni dünya düzenini de beraberinde getirdi. Bu süreçte iş yerleri faaliyetlerini sürdürebilmek ve verimliliklerini artırabilmek adına, teknolojiye yatırım yaparak faaliyetlerinin neredeyse tamamını dijital iletişim kanallarıyla gerçekleştirmeye başladı. Yine bu dönemde başlayan evden /uzaktan çalışma şekli ise pek çok sektörde artık kalıcı hale geldi.

Ulaşılamama Hakkı (bağlantıyı kesme hakkı) nedir?

Ulaşılamama hakkı kısaca, bir çalışana mesai saatleri dışında e-posta veya işle ilgili diğer elektronik iletişim kanalları aracılığı ile ulaşılmak istendiğinde, çalışanın herhangi bir kaygısı olmaksızın, söz konusu mesajlara veya çağrılara cevap vermeme hakkını ifade etmekte.

Pandemi sebebi ile iş yerine dönen evler ve bu durumun mesai saatlerinde yarattığı esneklik, çalışanın dinlenme hakkını da elinden almaya başladı. Dijital cihazların yaygın kullanımı, çalışanların sürekli erişilebilir olmaları yönünde bir baskı oluşturuyor. Gece geç saatlerde gelen acil olmayan maillere veya telefonlara dönmek zorunda olduğunu düşünen çalışan, her daim hazır olma beklentisi ile sağlığı açısından da potansiyel bir tehlike yaşıyor. Yani iş hayatı ile özel hayatı arasındaki sınırın bulanıklaşması, çalışanın dinlenme hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerinin korunması gerekliliğini ortaya çıkarıyor.

“Mesai saatleri dışında ulaşılamamak fesih sebebi olamaz”

Ulaşılamama Hakkı, Türkiye’de henüz doğrudan mevzuatta yer almasa da dinlenme hakkını düzenleyen Anayasa’nın 50. maddesi ve Medeni Kanun’da kişilik hakkını düzenleyen 24. maddesi ile doğrudan ilişkili.

İş Kanunu’nun çalışma saatlerine ilişkin hükümleri ile de mesai saatleri ve özel durumlar dışında çalışanın çalışmama özgürlüğünün olduğu kabul edilmektedir. Bu kapsamda, bir çalışan dinlenme süreleri içerisindeyken ulaşılabilir olmasına ilişkin yazılı onay vermedikçe, ulaşılamadığı durumlarda işverenin feshi konusunda haklı bir gerekçesi olamaz. Mesai saatleri dışında, ertelenemeyen durumlar hariç, çalışanın tümüyle ulaşılabilir olmasını bekleyen işyerlerinin, çalışanlardan yazılı olarak izin alması kanunen zorunludur. Bu ayrım katı bir ayrım olmayıp, dinlenme süresi içerisinde çalışanın kendi iradesi ile iş görme eylemini sürdürmesi durumunda, herhangi bir hak ihlali söz konusu olmamakta.

‘Ulaşılamama Hakkı’ nasıl ortaya çıktı?

Ulaşılamama hakkı benimsenmediğinde ve uygulanmadığı takdirde insanın en temel hak ve özgürlüklerine karşı bir risk oluşturmakta.

Ulaşılamama hakkı ilk olarak Fransız yargıtayının 2004 yılında bir ambulans şoförünün öğle arası dinlenmesindeyken işvereni tarafından yapılan çağrıya yanıt vermemesi üzerine, iş sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açılan davada tartışılmaya başlandı. Fransız Yargıtayı, ambulans şoförünün ara dinlenmesinde ulaşılamama hakkı olduğunu ve böylelikle yapılan feshi haksız olarak değerlendirdi. Bu dava sonrasında, dönemin Fransız Çalışma Bakanı Myriam El Khomri’nin öncülüğünde, dijital dönüşümün işçi haklarına etkilerinin iyileştirilmesi amacıyla reform çalışmaları yürütüldü. Bu kapsamda, taslak kanun değişikliklerinin oluşturulabilmesi için birçok kurumun hazırladığı uzman raporları değerlendirildi. Yürütülen çalışmalar neticesinde “İş, Sosyal Diyaloğun Modernizasyonu ve Profesyonel Kariyerin Güvence Altına Alınmasına Dair Kanun” ile birlikte Fransız İş Kanunu’na ulaşılamama hakkına ilişkin hüküm getirilerek, bu köklü değişiklikler 1 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe girdi. Fransa’nın öncülüğünde, İtalya, İspanya, Belçika gibi diğer Avrupa ülkeleri ve son olarak Kanada’nın Ontario eyaleti ulaşılamama hakkına ilişkin reformlar yaptı ve bu hakka mevzuatlarında yer verdiler.

Avrupa Birliği Parlamentosu’nun halihazırda hazırladığı ve 21 Ocak 2021 tarihinde yayımladığı ulaşılamama hakkına ilişkin yönerge tasarısı kapsamında, Avrupa Birliği’nde yer alan tüm ülkelerin işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi adına kendi yasalarına entegre edeceği minimum standartları getirmelerini öngören çalışmalar yürütülmeye başlandı. Türkiye’de ise henüz doğrudan mevzuatta yer almasa da, bu hakkın anayasal koruma altındaki temel hak ve özgürlükler ile birlikte dinlenme hakkının bir uzantısı.

‘Dinlenme Hakkına’ dair dünyadan son gelişmeler

Yeni tartışma iş günlerinin azaltılması

Mesai kavramının giderek belirsizleşmesiyle birlikte çalışma verimindeki düşüşün önüne geçmek için ulaşılamama hakkından sonra yakın zamanda gündeme gelen bir başka tartışma da iş günlerinin azaltılmasına ilişkin. Yakın geçmişte sosyal medyanın gündemine oturan Belçika Hükümeti’nin haftanın 4 günü ile sınırlı mesai politikası esasen yine dinlenme hakkıyla yakından ilişkili. Bu yöntem ile çalışanların aile yaşamına daha fazla zaman ve alan sağlayarak daha az stresli ve kaliteli bir hayat sürdürmeleri hedeflenmekte. Sadece çalışanlar açısından değil, işyerleri bakımından da çalışanın bu 4 günde çalıştığı saatler içerisinde iş verimini ve işyerine kattığı değeri artırması amaçlanıyor. Belçika’nın bu uygulaması ile diğer ülkeler de iş modellerini sorgulamaya başlamakla birlikte, az mesai kavramına bazı büyük ölçekli şirketler tarafından sıcak bakılmadığı ve desteklenmediği de bilinmekte. Yeni sistemin Belçika tarafından test edilmesi ile bu konudaki gelişmelerin artacağı şüphesiz.

Tüm yazılarını göster