İş insanı Osman Şahin’in düzenlediği, Fiba Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Murat Özyeğin’in konuşmacı olarak katıldığı toplantıya davet edildim. Toplantıda yaklaşık 30 iş insanı ve bazı akademisyenlerle Düzce Belediye Başkanı (eski sanayi ve teknoloji bakanı) Faruk Özlü de vardı. İş insanlarının ve Habertürk Sunucusu Ela Rümeysa Cebeci’nin sorularını yanıtlayan Murat Özyeğin, hem Hüsnü Özyeğin gibi duayen bir iş insanının oğlu hem de Türkiye-ABD İş Konseyi Başkanı olarak çok ilginç bilgiler aktardı.
Sohbet Çin ile başlayınca Nobel Ekonomi Ödülü kazanan Daron Acemaoğlu’nun ‘demokrasi ve kalkınma arasındaki pozitif ilişki teorisi’ ile Komünist Parti tarafından yönetilen Çin’in kalkınma başarısı arasındaki çelişki üzerine sözler söylendi. Sonuçta çoğunluk, ‘demokrasili kalkınmanın’ en doğrusu olduğunda buluştu. Masada Çin varsa mutlaka ABD de olur. Murat Özyeğin’e, seçilmiş ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘ikinci döneminde’ ABD ile ilişkilerin nasıl şekilleneceği soruldu. Özyeğin görüşlerini şöyle özetledi:
“İlişkilerimizde bir süredir iyileşmeler oluyordu. Fidan-Blinken Pozitif Ajandasıyla ‘yaptırımlardan işbirliğine’ geldik. Eski ABD Büyükelçisi Jeff Flake’in de çok olumlu katkıları oldu. Trump’ın Dışişleri Bakanlığı için aday gösterdiği isimle daha önce (Mart ayında) tanışmıştık. ABD’deki son toplantılarımızda müttefikimizin bize bakış açısının olumlu yönde değiştiğini de gördük. Türkiye de bölgesel ilişkilerini çok geliştirdi ve artık çok fazla dostları var. Trump, seçimi kazandıktan sonra ‘savaşları bitirmeyi’ vaat etti ki umarız bunu yapar. İki ülke arasında 100 milyar dolarlık dış ticaret hedefi vardı, bu konuda çok yol alındı. Daha da iyisini yapmak istiyoruz. S-400 krizinde Biden’ın son önerilerine, ülkemizin yakın durduğu söyleniyor. Bütün bunlar, ABD ile ilişkilerin daha iyi olacağına dair umutlarımızı artırıyor. Bu arada Mehmet Öz’ün önemli bir göreve gelecek olması da ilişkilerimiz açısından çok olumlu. Öz ile çok sayıda ortak dostumuz var. Türkiye’yi de çok seviyor.”
Babam ‘işi bırakıyorum’ deyince ne yaptım?
Murat Özyeğin’in, babası Hüsnü Özyeğin ve FİBA Group’ta yaklaşık dört yıl önce gerçekleşen yönetim değişikliği hakkında anlattıkları ‘aile şirketlerindeki kuşak geçişleri’ için çok kıymetliydi. Şöyle konuştu: “Babamın girişimciliğe adım atış hikâyesi çok ilginçtir. Yapı Kredi Bankası’nın Genel Müdürüyken, banka mevduatta ve kredilerde Türkiye’nin en büyük bankasıydı. Çok da kârlı hale getirmiş ve M. Emin Karamehmet’e ‘Bu yılın kârının yüzde birini bana vermelisiniz’ demiş. Karamehmet, ‘Hüsnü sana bunu verirsem, Pamukbank ve İktisat Bankası genel müdürleri de ister, veremem’ demiş. Babam bunun üzerine koltuğu bırakmış ve ‘iki dairesini satıp sermaye yapmış’ 1987’de kendi yoluna çıkmış. Babam neyi bildiğini de neyi bilmediğini de bilir, ekibini ona göre kurardı. Bana ve kız kardeşim Ayşecan’a iş anlatmayı çok severdi. Sonra tüm yetkileri bize devretti. Bunu da ani bir kararla yaptı. Bir gün odasına çağırdı ve ‘Murat, karar verdim yönetim kurulu başkanlığını sana devrediyorum’ dedi. Çok şaşırdım ve ‘baba iyi misin, bilmediğimiz bir problem mi var’ dedim. ‘Sağlığım, keyfim yerindeyken sizlerin işleri yürütebildiğinizi görmek istiyorum’ diye yanıtladı ve ‘ben 30 yaşımda Pamukbank’ın, 35 yaşımda Yapı Kredi’nin Genel Müdürü’ydüm. 40 yaşımda kendi bankamı kurdum, sen 44 yaşındasın, devirde geç bile kalmışım’ dedi. ‘Dur baba’ dedim ve kız kardeşim Ayşecan ile bir danışman bulduk. Harvard’da eğitimlere katıldık, anayasamızı yazdık ve babama sunduk. O, Mart ayı başında ‘bırakıyorum’ demişti, Ekim ayında devraldık. Biz yine de kendisine bir ofis hazırladık ama kabul etmedi.
'İş insanımızın güçlü yönü belirsizlikle mücadelede'
Murat Özyeğin, Türk girişimcilerinin güçlü nitelikleri konusunda “Bence iş insanlarımızın en güçlü kası ‘belirsizlikle mücadele etme’ yeteneğidir. Düşünsenize başımıza gelmeyen kalmadı, pandemi, savaşlar, depremler vs. 15 gün sakin geçse şaşırır olduk. Türk insanı üretken, girişimci ve çalışkan, bu nedenle şartlar uygun olsa tabi ki çok daha iyisini yapabiliriz” dedi. Enflasyonla mücadele süreciyle ilgili olarak da “Bazen ne yazık ki kendi yarattığımız sıkıntılar da olabiliyor. Ancak her şeye rağmen kredi notumuz neden bu kadar düşürüldü? Aklım almıyor. Rezervlerimiz yükseldi, risk primimiz düştü, kredi notlarımız kademe atlayarak düzeliyor. Uygulanan ekonomik program çerçevesinde altı ay daha sabretmeliyiz. Bu program başarıya ulaşmalı ve iş dünyası programın arkasında durmalı, kenetlenmeli.”
Romanya’da nasıl yatırımcı olduk?
Babamın başarısındaki en önemli sırlardan biri de sahada olmayı çok sevmesidir. Bankacı olarak Anadolu’yu çok gezerdi, fabrikalara gider, ne yapıyorlar bizzat incelerdi. Yatırımcı olarak da sahadaydı. ‘kimi tanıdığın neyi bildiğinden daha önemlidir’ der ki Romanya’da ilk yatırımcılardan biri olmamızın hikâyesi buna iyi örnektir. Dönemin iş insanlarından Bayındır Holding’in patronu Kamuran Çörtük, Romanya’da iş yapıyormuş. Bükreş’te iki arsa varmış ve ihale ile satılacakmış. Kamuran Bey bizim şirketi arıyor, ‘Uçak tuttum ve yarın gidiyorum. Sizin GİMA var, market işinden anlarsınız. Bir arkadaş yollarsanız gelsin, baksın arsaya market olur mu’ demiş. Babam ‘Kamuran Bey, ben geliyorum’ demiş ve ertesi gün gitmişler. Kamuran Bey arsalardan birini alacakmış. Babam ‘Gel, yüzde 50 ortak olalım, ikisini de alalım’ demiş ve arsaları almışlar. Romanya’nın ilk ve en iyi AVM’sini yaptılar. Bayındır, zora düştüğünde, Kamuran Bey hisselerini bize teklif etti, aldık. Rusya’da da bir hikâyesi var babamın. Rusya’da bankacılık yapmak istiyor ama bir türlü izin alamıyor. Rusya’da en güçlü, en geniş network sahibi Türk iş insanı kim? Şarık Tara. Gidiyor, ona anlatıyor. O da Rusya Merkez Bankası Başkanını yakından tanıyormuş. 1,5 ay içinde izni alıyor. Babamın bu girişimciliği bize de yansımış olmalı ki ben de Kumport işinde inisiyatif aldım. 2015’te girdik ve üç yıl sonra çok başarılı bir rakamla da çıktık. Ben alalım dediğimde babam ‘benden betersin, biz bu işi bilmiyoruz’ demişti. Sonuçta Çinlilere 1,4 milyar dolara sattığımızda o yıl Türkiye’ye giren en büyük doğrudan yatırım olmuştu.”