Özilhan daha ne desin!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Özilhan'dan mevcut ekonomik tabloyu, yapılan yanlışları ve daha önemlisi önümüzdeki dönemde karşımıza çıkacak sorunları tüm açıklığıyla ortaya koyan bir konuşma ve iktidarla muhalefete önemli bir çağrı:

"Görüş ve hedefleri gerçekçi bir şekilde duymak istiyoruz; ama hamaset, karşılıklı suçlamalar ve altı doldurulamayacak iddialar değil!"

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi’nin Ankara’daki toplantısında konuşan Başkan Tuncay Özilhan güncel ekonomik konuları ele alırken iktidar ve muhalefetten olan beklentileri dile getirdi ve ekonominin yakın zamanda karşı karşıya kalabileceği önemli sorunlara dikkat çekti.

Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Özilhan'ın hem konuşmasını dinledim, hem de toplantıyı izleyen arkadaşım Mehmet Kaya'nın haberinden yararlandım.

Dün bu köşede sanayi üretimindeki artışın hız kestiğinden ve önümüzdeki dönemde çok daha büyük belirsizlikler olduğundan söz etmiştim. Özilhan bu belirsizlikleri öyle güzel ve detaylı olarak sıraladı ki, bu konuşmaya ayrıca yorum yapmaya doğrusu pek gerek kalmadı. O yüzden bu konuşmadan bazı bölümlerini aynen aktarmakla yetineceğim.

Ekonomimiz yavaşlıyor

■ Başlıca gelişmiş ülkelerde enflasyonun bu sene sonunda ortalama yüzde 7’ye ulaşacağı tahmin ediliyor. Enflasyondaki artış karşısında merkez bankaları para politikasını sıkılaştırmaya gitti. Bu durum tüm dünyada ekonomik aktiviteyi yavaşlatıyor. Ekonomik daralmanın en belirgin olduğu yerlerden birisi de bizim en büyük ekonomik ve ticari partnerimiz olan Avrupa.

■ Bu tablo içinde bu yılın ilk yarısında göstermiş olduğumuz yüzde 7.5 büyüme performansı bizi rahatlatmıyor. Çünkü ekonomimiz hızla yavaşlıyor. Oysa önemli olan yüksek büyümeyi sürdürebilmek. Ekonomi politikasının da esas hedefi yüksek büyümeyi sürekli kılmak üzere bünyeyi güçlendirmek olmalı.

■ Ekonominin temelleri dışarıdan gelecek şoklara karşı yeterli ölçüde dayanıklı olmayınca, olumsuz etkiler kaçınılmaz oluyor. Nitekim, yüksek büyüme hızı gerileyerek üçüncü çeyrekte yüzde 4’ün altına indi. 2023 tahminlerini açıklayan birçok kuruluşa göre gelecek sene en fazla yüzde 3 büyüyebileceğiz.

■ Son ihracat rakamları dünya ekonomisindeki özellikle de Avrupa’daki yavaşlamanın, bizi de olumsuz etkilemekte olduğunu gösteriyor. İhracat yavaşlarken, başta enerji olmak üzere yükselen hammadde fiyatları nedeniyle ithalat hızla artmaya devam ediyor.

EKONOMİNİN YUMUŞAK KARNI, CARİ AÇIK

■Cari açık ve açığın finansmanı dün olduğu gibi bugün de ekonomimizin yumuşak karnı olmayı sürdürüyor. Cari açık ise üretim yapısından kaynaklanıyor. Bu yapıyı dönüştürmeden, yüksek teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli bir ürün desenine geçmeden, sadece kurun yarattığı ucuzlatma etkisiyle cari açık sorunu çözülmüyor. TL’nin yüksek değer kaybına rağmen dış açık vermeye devam ediyoruz.

■Küresel likiditenin daraldığı ve pahalandığı bir ortamda cari açığın finansman yolları da sınırlı.

■Ekonomideki belirsizliklerin, sene başından bu yana sayısı 200’ü aşan mevzuat değişikliklerinin doğurduğu tedirginliklerin yanında hukuk ve adalet sistemine ilişkin sıkıntıların da etkisiyle yabancı sermaye yatırımları gelmiyor. Gelen de yeni üretim yatırımlarına değil gayrimenkule geliyor.

■Enflasyon-faiz makasının hiç olmadığı kadar açılmış olduğu bir ortamda, üstelik birçok merkez bankası faiz oranlarını artırıyorken, yurtdışından sermaye girişinin de zemini olmuyor. Bu koşullar altında cari açığın finansmanı için elde Merkez Bankası rezervleri, bazı ülkelerin sağladığı imkanlar ve kaynağı belirsiz net hata ve noksan kalemi kalıyor. Bu tür finansmanın devam edip etmeyeceği ekonomi ile ilgili değil. Bu nedenle önümüzdeki aylarda cari açığın finansman koşullarının ne olacağını bilemiyoruz. Ama, hammadde fiyatları yüksek seyrederken yavaşlayan ihracatın cari açığa yol açacağını ve eğer cari açığın finansmanında sorun yaşanırsa ithalat yapmakta zorlanacağımızı biliyoruz.

DÖVİZ SORUNUNU ÇÖZMEK GEREKİYOR

■Üretim yapısını değiştirmeden, ithalata bağımlılığı azaltmadan, ihracatın katma değer içeriğini yükseltmeden, yüksek teknolojili ürünlerin payını artırmadan döviz sorununu çözemeyiz. Döviz sorununu çözemezsek enflasyonu düşüremeyiz. Enflasyon bir ekonomideki bütün parametreleri bozan en büyük sorundur. Enflasyonu düşüremezsek, öngörü ufkunu uzatamaz, yatırım ortamını iyileştiremeyiz. Enflasyonu tek haneli düzeylere indiremezsek büyümeyi kalıcı olarak hızlandıramayız. Enflasyon sorununu çözemezsek, istihdam yaratamayız; refah artışı sağlayamayız, gelir adaletsizliklerini düzeltemeyiz. Bu nedenle ekonomi politikasının bir numaralı önceliği enflasyonun kalıcı olarak tek hanelere indirilmesi olmalı.

■Yüksek enflasyon tüm dengeleri bozuyor. Yüksek enflasyon ortamında tasarrufların hızla eriyecek olması insanları tüketime yönlendiriyor.

■Bankacılık sektörüne dönük yoğun regülasyonlar reel sektörün finansmana erişimini güçleştiriyor. Kredilerin vadesi kısalıyor. En olumsuz etki yatırım kredisinde ortaya çıkıyor. İş dünyası çıkartılan çok sayıda düzenlemeyi takip etmekte, anlamakta ve uyum göstermekte zorlanıyor. Krediye ulaşmaktaki zorluklar, üretimi etkiliyor. Böyle giderse üreticiler ithalat yapamaz, üretemez hale gelecekler.

■İzlenmekte olan para politikasının piyasalar üzerindeki etki gücü zayıfken, kullanılabilecek ekonomi politikası araçları da hızla daralıyor. 2001 krizinden sonra makroekonomik istikrarımızın en önemli bileşeninin mali disiplin olduğunu hatırladığımızda, kamu harcamalarındaki artış konusunda ihtiyatlı olmakta çok büyük yarar görüyoruz.

PİYASA EKONOMİSİ, KÖTÜNÜN İYİSİ!

■Bundan yaklaşık 75 yıl önce Winston Churchill “Hiç kimse demokrasinin mükemmel olduğunu iddia edemez, yine de diğer tüm yönetim biçimleriyle karşılaştırıldığında en iyisi” demişti. Benzer biçimde, piyasa ekonomisi yaklaşımının da birçok zayıf noktası var. Yine de diğer tüm alternatifler karşısında elimizdeki en iyi yaklaşım bu. Diğerleriyle belki kısa süreler için başarılı sonuçlar alınıyormuş gibi görülebilir ama bozulan dengeler zamanla daha büyük bedellerin ödenmesiyle sonuçlanır. Çünkü ekonomik sistem birbiri ile bağlantılı işleyen alt sistemlerden oluşur. Bir yerdeki sıkıntı ister istemez diğer alanlara taşınır. Piyasanın işleyişine yoğun ve uzun süreli müdahale yapılması, makroekonomi yönetiminin yerini mikro düzeyde yönetimin almasına yol açar. Bu durum bir sonraki aşamada daha büyük krizlerin tohumlarını eker.

■Türkiye’de ne zaman serbest piyasa ekonomisinden sapıldıysa her seferinde sonuç sıkıntılı olmuştur. Ekonomiyi canlandırmak için, döviz kurunu tutmak için, faiz oranlarını bastırmak için serbest piyasanın dışına çıkarak alınan önlemler iki şeye yol açar:

■İlk olarak, güven azalır. Piyasanın olağan akışının dışına çıkılması, artık bilindik kuralların çalışmadığı bir düzen yaratır. Kuralsızlık, belirsizlik ve güvensizlik, riski büyütür. Artan risk tüm dengeleri daha fazla bozar.

■İkinci olarak, serbest piyasanın dışına çıkılması hiçbir zaman bir tek alanla sınırlı kalmaz. Piyasa dengelerinden herhangi birine iradi müdahale yapılması, zincirleme etki yaratır ve başka sorunlara yol açar. Çünkü ekonomik sistem birbiriyle bağlantılıdır. Bir yerden başlayan iradi müdahale ekonomik sistemin geneline yayılır.

YARAYA BANDAJ ÇARE DEĞİL

■Ekonomide yaşanan sıkıntıları çözmenin en iyi yolu görünürdeki yarayı bandajlamak değildir. Esas çözüm bünyeyi güçlendirmektir; görünür sıkıntıların altında yatan sorunları ortadan kaldırmaktır. Buna da güveni yeniden sağlayarak başlamak gerekir.

■Kurumlara, kurallara ve politikalara güveni sağlamakta en önemli unsur kadrolarıdır. Liyakat sahibi kadrolar, şeffaf bir iletişim ve hesap verebilirlik, politikaların da etki gücünü artırır.

İKTİDAR VE MUHALEFETE ÇAĞRI

■Önümüzdeki görev, ülkemizin, yüksek potansiyelinin işaret ettiği yere gelmesi için hep beraber harekete geçmek. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına bu hedef etrafında birleşerek girmek istiyoruz. Önümüzdeki seçimlere hazırlanırken iktidar ve muhalefetten de beklentimiz ülkemizin, yüksek potansiyelini nasıl gerçekleştirebileceği konusundaki görüşlerini kamuoyu ile paylaşmaları. Siyasi partilerden duymak istediklerimiz:

■Kişi başı gelir itibariyle zengin ülkeler arasına girmek, dijital devrimi yakalamak, net sıfır emisyona dönüşümü tamamlamak, toplumsal gelir adaletini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için hangi hedefleri koydukları ve bu hedefleri gerçekleştirmek için hangi politikaları önerdikleri; hamaset, karşılıklı suçlamalar ve altı doldurulamayan iddialar değil.

 

Tüm yazılarını göster