Fraternitas/Concordia –Kardeşlik/Harmoni- (karşılıklı) anla(ş)mayı zorunlu olarak içerir ve ondan türevlenir –agreement. Hervé Moulin’in unutulmaz sınıflamasına göre Fransız Devriminin Fraternité’si doğrudan (karşılıklı) anlaşma kipidir. Doğrudan (karşılıklı) anlaşma bize hem piyasa kavramının bir türünü verir, hem de bizi politik ekonomiye yönlendirir. Anlaşma için bir temsilci çerçeve mantıksal-matematiksel ve ekonomi kuramı aleti Francis Ysidro Edgeworth’un “çekirdek” –veya kalp; cœur, nucleo, Kern, core- kavramıdır. İnsanlar doğrudan masaya otururlar ve bir dağılım üzerinde anlaşırlarsa “çekirdek” boş küme olmaz. Bir kooperatif oyunun “çekirdeği” hiçbir katılımcı tarafından itiraz edilmeyen dağılımlar kümesi demektir. Bir piyasa kavramı gibi düşünülebilir fakat aslında doğrudan doğruya, söz konusu olan ekonomik mallar veya gelir bile olsa, politik bir dağılımdan bahsediyoruz.
Birden fazla anlamda politik: Hobbes Leviathan’da şunu yazar: “… A learned and uncorrupt Judge, is much Worth in time of Peace; but not so much in War. And as in other things, so in men, not the seller, but the buyer determines the Price. For let a man (as most men do,) rate themselves as the Highest Value they can; yet their true Value is no more than is esteemed by others.” Böylece insanın değerini piyasa ölçüsüne vurmuş olmanın ötesinde –ki bu var çünkü “işgücünün değeri nedir” sorusuyla “insanın değeri nedir” sorusu aynı düzleme gelmiş oluyor- statü ve dignitas konusunda da başkalarının size hangi değeri verdiği kıstas oluyor. Hobbes böylece insanın değerini göreceli bir (fiyat) rasyoya (ratio) bağlıyor: Tıpkı sokak isyanlarının ve barikatların yerini alan seçimlerde oyların “kâğıttan taşlar”, partilerin yarıştıkları siyasal platformların “politik piyasa” olması gibi. Bu yeni bir durumdur. Sheldon Wolin bu yeni durumda Amerika’da feodal bir geçmiş olmadığı için siyasetin “tarihsiz politika” olduğunu öne sürüyor. Bir ‘politik fiyat rasyosu’ belirleyici faktör ise politika artık tarihsizdir ve patikadan bağımsızdır çünkü feodalizm “tarihselleştirilmiş politikadır”. Karşılıklı anlaşma-pazarlık-doğrudan temas yoluyla hem politik sonuçlar hem de “işgücünün” ve sonuçta insanın diğer tüm ekonomik mallar gibi “değeri” (fiyatı) ortaya çıkacaktır. Aristokrasisi olmayan yerde insanın değeri de politikanın değeri de sadece bir “rasyo” olmasındadır; o kadardır.
Pekâlâ: Iustitia veya Fransız Devriminin Egalité’si bir adalet kuramı gerektirir: Neyin eşitliği? Neye göre eşitlik? Adaleti bir oyunun “çekirdeği” olarak tasarlamak güzel bir analitik temsil sunuyor. Acaba “çekirdek” boş küme midir? Elbette Iustitia bu kadar tekil bir belirlenime sığdırılamaz. Yine de eşitlik ve kardeşliğin kesişme kümelerinin ne zaman boş ne zaman dolu ve doluysa neyle dolu olduğunu sorgulamak zorunluluğu açıktır.
İkinci temel soru özgürlük ve kardeşliği ikili ele alarak sorulabilir. Libertas-Civitas nedir? Roma hukuku dikotomisi ve neo-Roman cumhuriyetçi kuram bize ilk olarak köle olmama durumu ve familia sahibi olma hakkı diyor. Ama toplum sözleşmesi kuramları bize sözleşmeyle bazı haklardan vazgeçildiğini bildiriyor. Libertas, anti Federalistlerin ve yerel hükümet/yerellik (subsidiarity) kuramcılarının görüşüne yakınsarsa o zaman desantralize bir karar alma ve malları/geliri bölüşme, kaynakları dağıtma hakkı anlamını ima eder. Bu da bizi “geniş ekonomilerin çekirdeği” konusuna götürüyor. Libertas ve Concordia/Fraternitas nasıl bağdaşacaktır? Yaşadığımız dünya bir ekonomi politik dünyası olduğu için bu soru aynı zamanda hayli modern ve teknik bir sorudur.
Karl Polanyi piyasanın kurulan/kurumsallaştırılan bir yapı olduğunu yazmıştı –instituted process. Bunun anlamı şudur: Kapitalizm piyasayı kodlar, standartlaştırır ve ekonomiye yeni değerleriyle birlikte bir cebir (algebra) yapısı giydirir. Emek-değerlerin (veya şaşırtıcı gelebilir ama sermaye-değerlerin) aynı zamanda moral değerler olabileceği fikri yeni değildir. Emeğin “değeri” var mıdır sorusu sadece emek-değer kuramı içinde ele alınmayıp daha genel bir ahlak felsefesi çerçevesinde de düşünülebilir. Tıpkı cumhuriyetçi teorinin –ve sonuçta demokrasinin- en geriye gidersek bir Atina icadı, demokrasinin Yunan, cumhuriyetin ise İtalyan şehir-devletlerinin sorunsalı olduğu, “geniş ekonomilerde” yürütülemeyeceği tezi gibi önemli bir iddiadır ve cevap verilmesi gerekir. Madison Federalist Papers 14’te bu soruya demokrasinin ve cumhuriyetin tam tersine geniş arazileri olan –ve sonunda kalabalık bir nüfusa sahip olması beklenen- bir kıtada daha fazla şansı olduğunu söyleyerek cevap vermeyi dener. Amerika’ya Jackson döneminde gitmiş olan Tocqueville de benzer görüşteydi ve geniş arazilerin hem özgürlük hem eşitlik açısından yararlı olduğunu belirtmişti –gerçi Tocqueville tam tersi görüşleri de sıklıkla savunabiliyor. Ancak açık ki gerçekler biraz farklı: Madison bu yazıyı yazdıktan sonraki yıllarda köle sayısı hızla arttı ve 74 yıl sonra iç savaş çıktı. Yüksek bir toprak/işgücü oranının Amerika’da köleliğe, Rusya’da ikinci serfliğe yol açtığını biliyoruz. Amerika’da 19. Yüzyılda beyaz nüfus da göçlerle büyük bir hızla arttı ama eşitlik/adalet konusuna “geniş ekonomi” hipotezinin ne kadar yararı olduğunu söylemek güç. Geniş araziler, kalabalık nüfus eşitlik/adaleti güçlendirir mi yoksa güçlü merkezi idareye ve sıklıkla diktatörlüğe yol açtığı için bir engel midir?
Aynı temsili analitik araçtan devam edelim: Geniş bir ekonomi –çok sayıda aktör/insan/yurttaş ve çok sayıda mal/hizmet/sektör- doğrudan “kardeşleşemeyeceğine” göre âdem-i merkeziyetçi bir mekanizmayla tercihlerini iletecektir. Siyaset bilimindeki karşılığı temsil veya temsili demokrasidir. Böyle bir “geniş” ekonomide “çekirdek” bazı varsayımlarla rekabetçi genel dengeye yakınsar. Burada önemli olan bu neoklasik iktisat temsilinin özgün nitelikleri değildir. Önemli olan şudur: Piyasasız veya sanki-piyasalı, politik veya ekonomik “piyasalarla”, geniş sayıların temsili ve tercihlerini açıklamalarıyla küçük toplulukların açıklamaları arasında nasıl bir ilişki olabileceği sorusu önemlidir. Ölçek önemlidir. Aynı zamanda bu bir kooperatif olmayan oyun ile kooperatif oyunun çözümleri arasındaki bakışımlılık ve ilişki sorusudur. Concordia/Fraternitas kooperasyon sonucu anlaşma ve harmoni olarak yorumlanırsa kapalı bir kardeşlikte, homojen bir siyasal kültürde, ortak enformasyon ile daha kolay mümkün olabilir fakat on milyonlarca nüfus ve geniş topraklar söz konusu olduğunda başka temsiller gerekir.
Eşitlik/kardeşlik ve özgürlük/kardeşlik çiftleri üzerinde ilerledik. Geriye en zor soru olan özgürlük/eşitlik kalıyor: Libertas ve Iustitia. Nasıl uyumlu olabilirler? Açık ki Iustitia Fransız Devrimi sonrası tamamen laiktir. Ne Canon Law ne Geç Orta Çağ’ın parlak siyasal teolojisi, ne de Iustitia’nın aslında bir Pagan tanrıçası (Yunan ve Roma) olduğu gerçeği –kavramın orijinal imgesi olarak- bu noktadan sonra fazla yardımcı olmayacaktır. Aynı temsile geri dönersek, eşitlik ve özgürlüğün bağdaşması bir âdem-i merkeziyetçi tercih belirtme mekanizmasının bir adalet ölçütünü yansıtıp yansıtamayacağı ile ilgili. Bu bir tür “sosyal demokrasi” demek –parti veya dönem anlamında değil; 1914 öncesi Marksist jargonda kullanıldığı gibi, çok geniş olarak, bir kavram olarak sosyal demokrasiden bahsediyoruz ki özgürlükçü bir sosyalizmi de içerir. Bu soruya cevap vermek ilk iki soruya cevap vermekten daha zor. Özgürlük bir geniş ekonomide herhangi bir ayrıcalığın olmadığı bir durum demek olduğu için –ne aristokrasi ve feodal ayrıcalıklar ne tekeller- bir “eşdeğerler değişimi” söz konusu: “Eşitsiz değişim” söz konusu değil. Eşdeğerler değişimiyle –Libertas ve doğrudan anlaşma/harmoni –Concordia- kipleri, küçük topluluğun –şehir; polis, yerel hükümet- iç anlaşması ile politik ve ekonomik değerleri dağıtabilir ve “çekirdek” en uygun dağılımı garantiler. Küçük topluluk –yalnızca sonlu (finite) değil küçük bir cemaat- varsayımı geriye sadece eşitlik/kardeşlik ilişkisini bırakır. Adalet, bir Iustitia/Concordia oyununun boş olmayan “çekirdeğinde” yer alıyorsa sorun en azından “saf teoride” çözülebilir. Dante, ekonomi dilinde söylersek geniş topraklarda ve kalabalık nüfusla heterojen siyasal kültürün varlığında “çekirdeğin” boş küme olması olasılığını –yüksek olasılık- Roma İmparatorluğunu olabilecek en iyi şey ilan ederek aşmaya çalışmış, bir siyasal teoloji çözümü sunmuştu.