Özel Çevre Koruma Bölgesi kararı liman ve tersanelerin gelişmelerinin önünü kapattı  

Aydın ERDEMİR / DENİZLERİN KAPISI 

Tekfen Holding - Torosport Ceyhan & Samsun

2021 yılı yazında mevsim normallerinin üstündeki sıcaklarla birlikte Marmara Denizi’nde yoğun bir şekilde ortaya çıkan müsilajın ya da deniz salyasının en önemli nedeni Marmara’nın etrafındaki kentlerin ve sanayinin atıklarının yeteri kadar ileri biyolojik atık tesislerden geçirilmeden direk denize deşarj edilmesiydi. TÜİK’in 2022 yılı nüfus sayımına göre Marmara’nın etrafında 26,6 milyon (toplam nüfusun %31’i) insan yaşıyor. Denize deşarj edilen azot-fosfat miktarının artması küresel ısınmayla da birleşince, artan su sıcaklığına bağlı olarak yoğun derecede müsilaj salgılanmasına neden oluyor. Müsilajla ortaya çıkan çevre felaketinin yarattığı kamuoyu baskısıyla da 04.11.2021 tarihli, 4758 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Marmara Denizi ve Adalar “Özel Çevre Koruma Bölgesi” (ÖÇK) ilan edilmişti.

Belek, Fethiye-Göcek, Gökova, Göksu Deltası, Kaş-Kekova, Köyceğiz-Dalyan, Salda Gölü  doğal alanlarımızı ve zenginliklerimizi koruyan ÖÇK mevzuatı kapsamına Marmara Denizi’nin dahil edilmesiyle birlikte Marmara’nın da bütünüyle bu doğal alanlarla eş tutulduğu bir durum ortaya çıkmış oldu. Böylelikle Marmara’daki limanlar, tersaneler ve diğer kıyı yapılarıyla ilgili imar planları, ÇED, kiralama ve diğer izinlerin verilmesi işlemleri de Tabiat Varlıkları Genel Müdürlüğü’ne (TVKGM) geçti. TVKGM’nin asli görevlerine baktığımızda; tabiat varlıkları ve doğal sit alanları ile özel çevre koruma bölgelerinin tespit, tescil, onay, değişiklik ve ilanına dair usul ve esasları belirlemek, yönetmek ve yönetilmesini sağlamak, her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını yapmak, yaptırmak, değiştirmek, onaylamak, uygulamak veya uygulanmasını sağlamak gibi görevlerinin de olduğunu görüyoruz. Bu görevlerin Marmara’nın mevcut durumu açısından yönetilebilir ya da uygun olamayacağı, ortaya çok büyük sıkıntıların çıkacağı da zaten sektörel kuruluşlar tarafından da ifade edilmişti.

Konuya limanlarımız açısından bakarsak; kapasite olarak Marmara Denizi limanlarımızın neredeyse %50’sine ev sahipliği yapıyor. 2023 sonunda Türkiye’de elleçlenen 521 milyon tonun %40’ı (210,2 milyon ton) burada elleçlendi. Akdeniz bölgesi ise %32,5’i (169,4 milyon ton) ile ikinci. Konteynerde ise 2023 yılında elleçlenen 12,5 milyon TEU’nun %62,6’sı (7,9 milyon TEU), transit konteynerdeki ise neredeyse %82’si Marmara’da elleçleniyor. Bölgenin ülkemizin toplam GSYİH içindeki payı ise %50’ye yakın. Bölge tam anlamıyla Türk sanayisinin kalbi olduğu gibi, 75’i işletme aşamasında olmak üzere toplam 98 OSB’nin olduğu, bu OSB’lerde 33 bin 724 fabrikanın üretim yaptığı, yaklaşık bir milyon kişiye de istihdam sağlandığı biliniyor. Türkiye’nin 81 ilindeki tüm OSB’lerindeki yaklaşık 67 bin fabrikanın yarısı, 2,5 milyonluk toplam istihdamımızın da %40’ı bu bölgede. Bölgedeki OSB’ler Türkiye’deki tüm OSB’lerin toplam üretiminin %35’ini gerçekleştiriyor. Marmara’daki limanlarının Konya, Ankara, Eskişehir dahil çok geniş bir hizmet hinterlandı bulunduğu için dış ticaretimizin de kalbi burada atıyor. Kısaca bölgedeki limanların başta Marmara’da beklenen deprem riski nedeniyle öncelikli olarak güçlendirilmeleri, Türkiye’deki gelişmelere ve göre zamanında kapasitelerini artırmaları, büyüyen gemiler için daha yüksek derinlikli rıhtımlara ve hızlı liman ekipmanlarına sahip olmaları çok önemli. Bu çalışmaları da bu yıllarda başlamaları gerekiyor.

Fakat Marmara için ilan edilen ÖÇK kararı limanlar ve diğer kıyı yapılarıyla ilgili süreçleri maalesef durdurmuş durumda. Göcek koyu ya da Salda gölü gibi doğal zenginliklerin korunması için çıkarılan ÖÇK’nın Marmara’da çok daha büyük sorunlara yol açacağı zaten ilk çıkarıldığında değerlendirilmişti. TVKGM, limanlar ve diğer kıyı yapılarıyla ilgili imar planları, ÇED, kiralama ve diğer izinlerin verilmesi işlemlerinin ilave bir “Ekolojik ÇED” raporlarıyla sorunsuz bir şekilde yürütüleceği ifade etmiş olsa da uzun süredir bu konuda işler yürüyemiyor. Son bir yılda başta İMEAK DTO ve TÜRKLİM gibi kuruluşlarımız bu sorunları dile getiren raporlarını ve çözüm önerilerini ilgili bakanlara ve kurumlara sunmuşlardı fakat bir ilerleme yaşanmadı. Marmara’ya özgün yeni bir düzenleme yapılamaması halinde kıyı tesisleri, tersaneler ve limanlardaki geleceğe ilişkin tüm çalışmaların duracağını gelişmeler bize gösteriyor. Sadece tarama izinleri ve döküm alanlarıyla ilgili geçici süre uzatımları dışında limanların imar planları, ÇED, kiralama ve diğer izin çalışmalarının neredeyse durduğu, bu konuda da çok sayıda şikâyetin dile getirildiği gözlerden kaçmıyor. Bugün konu acil bir çözüm bekliyor.

Tüm yazılarını göster