Özal’lı yıllardan günümüze ihracat destekleri

Öğr. Gör. Raif Bakova Arş. Gör. Şerif Yüksel

Türkiye Ekonomisinde son 21 aylık ihracat gerçekleşmelerine bakıldığında 2022 yılı Ağustos ayının dışında aylık ihracatların 18-20 milyar dolarlık bir bant içinde seyir izlediği görülecektir. Aşağıdaki tabloda görüleceği üzere 2022 Ekim – 2023 Eylül döneminde Mart 2023’deki 23 milyar dolarlık sonuç dışında genelde 19-21 milyar dolar bandı aylık ihracat gerçekleştirilmektedir.

İhracatın bu dengeli ve kimi zamanda gerileyen performansının ilk etkilediği ekonomik parametre dış ticaret açığı ve ikinci olarak da ‘cari açık’ değeridir. Ekonomimizin bu iki parametresi ulusal gelirden başlayarak dış borç servisine kadar bir çok ekonomik olguyla yakından ilgili olduğu gibi ekonomimizin güçlülüğünün temel göstergeleridir. En güvenilir döviz girdilerinden olan ihracat gelirlerinin yetersizliği rezervlerden başlayarak dış borçlanma ve maliyetini (CDS’ler ve dış sermaye piyasalarında faizin belirlenmesi gibi) olumsuz etkileyecektir. O nedenle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın 5 Ekim günü ihracat finansmanına desteğini içeren ‘uygulama talimatı’nın önemi çok büyüktür.

Ekonomi yönetimi’nin bu uygulama talimatı hem genel ekonomi hem de dış ticaret sektörüne yararlı bir destektir. Çünkü ihracatımız son iki yılda dünyadaki gelişmelerin de etkisiyle durağan bir seyir izliyordu. Ayrıca ihracatı teşvik eden reeskont kredilerine erişim ve maliyetlerde sıkıntı yaşanıyordu. Ekonomi yönetiminin sıkı para politikası uygularken, seçici kredi mekanizmalarıyla üretim ve ihracatı desteklemesi sektörün oda ve meslek kuruluşları tarafından da olumlu karşılanmış bulunuyor. Talimat kısaca şöyle:

“Bankalara gönderilen uygulama talimatında Merkez Bankası’nın ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredileri faizi hesaplama yönteminde yaptığı değişikliğe yer verildi. Buna göre resskont kredilerinin toplam faiz maliyeti, Merkez Bankası politika faizi seviyesini aşamayacak. Bu kararla ihracatçıların kullandığı kredilerin maliyetinin 15 puan azalacağı öngörülüyor. Merkez Bankası, firma reeskont limitlerini ise KOBİ tanımında yer alan mali kriterin yüzde 50’si kadar belirleme kararı aldı. Karar göre, mikro işletmeler için reeskont limiti 5 milyar lira, küçük işletmeler için 50 milyon lira, orta ölçekli işletmeler için de 250 milyon lira olarak güncellenecektir.”

Böylece ihracatçıların, finansman maliyetlerindeki bu düşüşü önümüzdeki aylarda avantaja döndürerek ihracata ivme kazandırılmış olacak. Ülke döviz girdilerini geçmiş yıllarda da bu yöntemle arttırmak için çeşitli politikalar ve uygulamalar hayata geçirilmişti. Bunlardan en önemlisi yine böyle ekonomik sıkıntılardan sonra uygulamaya konulan programlardır.

Örneğin, 24 Ocak kararları’nın başarısızlığından sonra 1983 yılında kurulan Özal Hükümeti Ekonomik İstikrar Programı’nın ağırlığı ihracat ve tekstil sektörüydü. Her iki sektörün yatırım maliyetleri  büyük olmadığından kolaydı. Ancak her iki sektör de kısa sürede döviz gelirleriyle ülkeyi 70 sente muhtaç olmaktan kurtarabilirdi. Ama, yeterli desteği kamunun/devletin vermesi gerekiyordu. Ayrıca kararların ve uygulamaların hızla gerçekleştirilmesi için önlemler alınmalıydı.

Önce bürokratik yapıdan başlandı ve yeni bir Müsteşarlık kuruldu: Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı. İhracat ve teşvikle ilgili icracı Genel Müdürlükler Müsteşarlığı’nın bünyesine alındı. Ayrıca ihracatçıları kredi, finansman ve vergi konularında desteklediler. İhracat dövizlerini kısaca ‘vergi iadesi’ denilen bir sistemle Hazine tarafından primle desteklediler. Sonradan “hayali ihracata” dönüşen bu yeni sistem, çok yararlı oldu ve bir süre sonrada kaldırıldı.

Keza, Türkiye’nin Rodos Adası kadar olan turizminin yatak kapasitesini arttırmak için de Kalkınma Bankası aracılığı ile turizm kredilerine yüzde 90’lara kadar teşvikler verildi. Bugünlerde milyona ulaşan turizm sektörü yatak kapasitesi o günlerin yatırım ve teşvik politikasının sonucudur. Turizmde bu yılın döviz geliri hedefi 50 milyar dolar ve gelecekte 100 milyar dolardır. Böylece dış ticaret açığı ve cari açık iyileştirildi.

Sonuç olarak 1983-1987 yılları Türkiye’nin ekonomik parametrelerinin (milli gelir, ticaret ve döviz dengeleri) hızla ve güçlü biçimde iyileştiği yıllar oldu. Umarız son uygulama talimatı ile Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın ‘İhracatçı Adımı’ da böylesine sonuçlar oluşturur.

Tüm yazılarını göster