İdeal bir orta vadeli programdan beklenen güçlü bir perspektife sahip olması, sağlam bir ana kurgu üzerine inşa edilmesi ve doğru temel öncelikleri taşımasıdır. Ancak bunlara rağmen bir programın başarısı için en kritik faktör arkasındaki siyasi iradenin programı uygulama kararlılığıdır. Dün açıklanan orta vadeli programın kaderini belirleyecek olan da bu “kararlılık” faktörüdür.
Programda çeşitli noktalar dikkati çekiyor. Mesela geçen yıl açıklanan 2023-25 OVP’si Türkiye Ekonomi Modeli (TEM) ile uyumlu hazırlanmıştı. Eğer ben kaçırmadıysam dün açıklanan 2024-26 OVP’si sunumu sırasında TEM’den söz edilmedi.
TEM resmen 2021 Aralık ayında açıklanmıştı ama fiilen 2021 Eylül ayından itibaren uygulanmaya başlandı. Model kapsamında faizler hızla aşağı çekildi. Seçici bir şekilde kredilendirme başladı. Liralaşma adı altında Kur Korumalı Mevduat hayatımıza girdi. Ancak sonuçta ne dolarizasyon önlendi ne de TL’nin hızlı değer kaybının önüne geçilebildi. Merkez Bankası rezervleri zayıfladı. Cari işlemler dengesinde hedeflenen kalıcı iyileşme sağlanamadı; yüksek katma değerli üretimde kayda değer bir artış gözlenmedi. Ve en önemlisi enflasyon düşmek bir yana program başladığındaki seviyesinin çok üzerine çıktı. Model Türkiye ekonomisini borç-faiz-kur sarmalından kurtarma iddiasıyla başlamıştı ama aradan geçen yaklaşık 2 yılın sonunda sarmalın aynı şekilde sürdüğü görülüyor. Model başladığında yüksek diye nitelendirilen yüzde 20 faiz şimdiki faizlere göre çok düşük kaldı. Kur seviyeleri birkaç kat arttı. İşsizlik tarafında da bir iyileşme olmadı. Yani model çalışmadı, istenilen sonuçları üretmedi. Yeni OVP’nin TEM’e dayalı değil, yeni bir kurgu ile hazırlanması başarı şansını arttıracaktır.
Yeni OVP’de tekrarlanan bir mali disiplin vurgusu var. Depremin tek seferlik etkileri hariç bütçe açığının milli gelire oranının Avrupa Birliği standartlarında sürdürülmesi hedefleniyor. Fiyat istikrarını sağlama iddiası taşıyor. Ve yapısal reformları öngörüyor. Bu haliyle bakıldığında afet vurgusu dışında aşağı yukarı önceki programlar ile benzer bir içeriğe sahip. Yapısal reformlar ve takvimin ayrıca sıralanmış olması bir yenilik ama listede 7 ayrı başlık altında yer alan adımların neredeyse tamamına yakını önceki programlarda ve diğer dokümanlarda da yer almıştı. Yani yeni çok fazla şey yok ama yeni şeyler olması da gerekmiyor. Çünkü bizim sorunumuz “yeni bir şeyler” olmaması değil, olanın uygulanmamasıdır.
Eğer 2024-26 OVP’si de 2021 yılında açıklanan 2022-24 programında olduğu gibi birkaç ay içinde geçerliliğini kaybeden bir program haline gelirse Türkiye son iki yılda yaşadığı ekonomik sorunları yaşamaya devam eder.
OVP’ler temel politika dökümanlarıdır. Bütçe hazırlama sürecini başlattıkları için diğer birçok şeye girdi teşkil ederler. Kamu kurumlarının bütçelerinin hazırlanmasında, yasal ve idari düzenlemelerin gerçekleştirilmesinde, karar alma ve uygulama süreçlerinde esas alınırlar. Normalde olması gereken OVP’de yer verilen amaç ve önceliklerle tam uyumun sağlanmasıdır. Eğer siyasi irade OVP’nin arkasında durursa bu uyum sağlanır. Aksi takdirde farklı yöne koşan atların çektiği bir at arabası gibi savrulur dururuz.
İnandırıcılık açısında programdaki hedefler gerçekçi belirlenmişler. Çok iddialı değiller. Bu biraz da son birkaç yılda ekonominin yediği şokun büyüklüğünü ve hasarın giderilmesinin zaman alacağını ortaya koyuyor. Büyüme 2026’ya kadar yüzde 4-4,5 civarında öngörülüyor. Yüzde 5’e ancak 2026’da ulaşılıyor. Programa göre enflasyon 2026 yılında kadar azalsa da yüksek seviyede kalmaya devam ediyor. Biz tek haneyi ancak 2026 sonunda görüyoruz. 2023 tahmini bile yüzde 65 ile Merkez Bankası’nın daha dumanı üzerinde tüten tahmininin üzerinde. Bütçe açığı da Maastricht düzeyine ancak üçüncü yılda geliyor. İşsizlik yüzde 10 civarında yani dünya standartlarına göre yüksek seviyede kalmaya devam ediyor. İhracat 3 yılda ancak yüzde 18 artıyor.
Kısacası; OVP’ler bir dizi makro ekonomik büyüklüğün sıralandığı ve “tutsa da olur tutmasa da” gözüyle bakılan hedeflerin yer aldığı bir program olarak görülmemelidir. Programın amacına ulamasını sağlayacak olan da siyasi iradenin arkasında durması ve onun “kararlılıkla” uygulanmasıdır.