Otomobil sirki

Okan ALTAN OTOMOTİVİN İÇİNDEN

Hızla gelişen, fakat halen gelişmekte olan pazarlar listesinden kurtulamayan ülkemiz, gerçekten otomobile aç bir ülke… 10 kişiye iki otomobilin bile düşmediği pazarımızda, piyasa belirsizlikleri ve enflasyona karşı parasını korumak isteyenlerin ilk aklına gelen yatırım aracı da otomobil oluyor…             

Yani, “artık eskidi, değiştirmek gerek” ya da “bu yenisi de çok güzelmiş” gibi düşünenler hariç, “yarın daha pahalı olacak, erkenden yenileyelim” veya “alalım, kâr edip satarız” diyenler, olumsuz şartlara rağmen tüm paralarını ve kredilerini otomobile harcıyorlar…O sebeple de, ekstra hiç bir pazarlama çalışması ve satış kampanyası yapmadan istisnasız tüm markalar, tam bir yıldır “yok satıyor”!..           

Bırakın, ekonomik modellere olan adeta “saldırı”yı; normalde showroom’larda bir yıl sadece tozu silinen en pahalı egzotik otomobiller için bile, iki yıl sonraki üretimleri için sıra yazılmaya başlandı…         

Rolls-Royce’tan Bentley’e, Ferrari’den Aston Martin’e bile, eskiden “yanında şunu da verelim” diyerek primlerle satılmaya çalışılan onlarca milyonluk araçlar için şimdi, “önce kapma” kavgaları yaşanıyor…          

Dolayısıyla da, uzun süre tesbih çekmiş lüks “grey market” de, sabırsızlara, Türkiye teknik uyumu olmasa bile oradan buradan fahiş fiyatla otomobil getirip, yeniden köşe dönmeye başladı…         Türkiye üretimi Fiat, Renault ve Hyundai tarafında da, fabrikadan çıkan araçların, dağıtım yoluna çıkmadan kapışıldığını gözlemlemeye devam ediyoruz… Bazı “gözü doymayan” bayilerin de, bu coşkuyu fırsata çevirip, “ekstra aksesuar işi”ne girdiklerini ve sıra beklemek istemeyen müşterilerin acelelerinden faylalandıklarını duyuyoruz…            

Sonuçta, sirke dönmüş otomobil piyasamızda, bir tarafta göstere göstere kandıran illüzyonistler, diğer tarafta yüksek adetlere ulaşmanın sarhoşluğuyla kendilerine aşırı güvenerek uçuşa geçen trapezciler, başka bir yanda tüm teşkilatlarına araç yetiştirmeye çalışan akrobatlar ve bizim tarafta da bütçelerini otomobillere yetiştirmeye çalışan biz cambaz müşteriler, bir çılgın parti içindeyiz… Bu arada palyaçolardan bahsetmedim!.. Onlar, başka bir yazının konusu…        

Tüm bu sirkten, sigortacılar, yakıt istasyonları, bir süre sonra servisler, arada bir lastikçiler, yıkamacılar, paralı yol ve köprüleri işletenler nemalansa da; asıl para kazananın, aşırı vergilerin yığıldığı “resmi kasa” olduğunu unutmayalım!..         

Böylece; her gün daha çok sıkışan trafik, içten yanmalıların daha çok havayı kirletmesi, ithalattaki yoğunluğun artmasıyla yurt dışına daha çok dövizin buharlaşması v.b. sıkıcı yan etkilerle de eğlencenin tadı kaçmaya başladı…        

Fakat, 5 kişiye 1 otomobil bariyerini aşıp, gelişmiş ülkeler seviyesine doğru otomobillenme niceliğimizin artması, “her şeye rağmen” kötü bir bonus değil!..

Tüm yazılarını göster