Bloomberg’de dün yayımlanan haberde; HSBC, Deutsche Bank, JP Morgan, Standard Chartered bankalarının ekiplerinin, toplantılar için Türkiye’ye geldikleri yazıyordu. Bu temsilcilerin, ekonomi yönetiminin geçen hafta New York’ta yaptığı görüşmelerin ardından gelmelerine dikkat çekiliyordu.
Yabancı büyük bankaların çoğunun Türkiye ofisi vardır. Bir adresleri olmasa da, Türkiye’den haftalık olarak görüştükleri finansçılar, ekonomistler olur. Londra’da ve New York’ta mukim fon yöneticisi arkadaşlarımla, ekonomi ve piyasalar üzerine düzenli sohbet ederiz. Ekonomik gelişmeler konusunda fikir alırlar. Açıkçası, bir şeyleri öğrenmek için kimsenin buraya gelmesine gerek yok. Türkiye’de on altı aydır doğru bir ekonomi politikası uygulanıyor. Bu dönemde seçim de yapıldı. Seçim öncesinde türlü çeşit spekülasyon oldu. Seçimden sonra ekonomi yönetiminin değişeceğini, uygulanan politikadan vazgeçileceğini, dolar kurunun 40-50 olacağını söyleyenler vardı. İktidar yerel seçimde mağlubiyet almasına rağmen, ekonomi programı devam etti. Buna rağmen, yabancıları finansal varlıklarımıza yeterince çekemedik. Özellikle de hisse senetlerimize.
Geçen haftaki ‘‘Çin denkleme girerse’’ başlıklı yazımda, yılbaşından beri sessiz kalan Çin yönetiminin hamlelerinin piyasalara ekstra moral vereceğini yazdım. Zaten politika yapıcılardan bunun sinyalleri geliyordu. Arka arkaya teşvikler açıklandı. Şangay Endeksi’nde dört günlük yükseliş yüzde 20 oldu. Fed’den 25 baz puanlık bir indirim daha bekleniyor. Avrupa Merkez Bankası’ndan, yılsonuna kadar 50 baz puanlık iki indirim fiyatlanıyor. Gelişen ülkeleri destekleyici bir piyasa ortamı olacak.