Ortadoğu'da Suudi Arabistan-İran normalleşmesi, dengeleri değiştirmeye aday.
Normalleşmenin ilk etkisi, Yemen'de yaşanıyor; İran destekli Husiler'e karşı yıllardır topyekun bir savaş yürüten Suudi Arabistan, Yemen'de barış için harekete geçmiş durumda. Geçen hafta Yemen'e gidip, Husilerle bizzat görüşmeye başlayan Suudi heyetinin ziyareti, barış için kritik önemdeydi. Gerisinin gelmesi, Yemen'de önce ateşkes, sonra barış sağlanması artık sadece zaman meselesi.
SURİYE'NİN ARAP BİRLİĞİ YOLU AÇILDI
Riyad ile Tahran arasındaki normalleşme, Suriye'deki iç savaşın resmen bitirilmesinin de önünü açmakta;
İç savaşın başında Esad yönetimine karşı muhalif güçleri destekleyen Arap ülkelerinin ilk yaptığı, Arap Ligi'ndeki Suriye koltuğunu muhalif güçlere tahsis etmek olmuştu. Ancak Araplar arasındaki "Esad'ı dışlama" politikası, Suriye'deki iç savaşın uzaması ile dağılmaya yüz tuttu. Esad yönetimi ile ilk ilişki kuran Birleşik Arap Emirlikleri oldu. Ardından diğer Körfez Arap ülkeleri birbiri ardına Şam'la temasa geçmeye başladılar.
Körfez'deki küçük Arap ülkelerini Mısır izledi. Deprem yardımlaşması ile başlayan Kahire-Şam temasları, Mısır Dışişleri Bakanı Şükri'nin bizzat Suriye'ye giderek Beşar Esad'la görüşmesine kadar vardı.
Mısır'ın da Esad yönetimine karşı tavrını yumuşatmasının ardından, gözler Arap dünyasının diğer önemli ülkesi Suudi Arabistan'a döndü.
Suudiler, Esad yönetiminin İran'la olan yakın ilişkisi nedeniyle bugüne kadar Şam yönetimi ile "barışmayı" öteliyorlardı. Ancak İran ile Suudi Arabistan arasındaki normalleşme, Riyad'ın Esad yönetimiyle tümüyle barışmasının yolunu açmış görünüyor. Suudi Arabistan'da Cuma günü, bölge ülkelerinin katılımıyla Suriye temalı bir toplantı gerçekleşecek. Toplantıda, Suriye'de Esad yönetiminin yeniden Arap Ligi'ne katılımı tartışılacak. Büyük ihtimalle de, toplantıdan Beşar Esad'ın 19 Mayıs'ta Riyad'da yapılacak Arap Ligi zirve toplantısına davet edilmesi yönünde karar çıkacak.
ORTADOĞU'DA TAŞLAR YERİNE OTURUYOR
ABD'nin Başkan Trump döneminde "kotardığı" Abraham anlaşmaları, İsrail ile Arap ülkelerinin normalleşmesinin önünü açmıştı.
İlginçtir; ABD'nin küresel anlamda en büyük rakibi Çin de, Ortadoğu'nun bir bir diğer büyük meselesi, İran-Suudi Arabistan barışmasını sağladı. Böylece, bölgedeki en derin iki fay hattında çok önemli adımlar atılmış oldu.
Bu adımların atılmasında, Suudi Arabistan'ın fiili yöneticisi Veliaht Prens Muhammed Bin Salman'ın "vizyon 2030" projesini hayata geçirme isteği de büyük rol oynuyor. Suudi Arabistan'ı bir petrol ülkesi olmaktan çıkarıp, uluslararası bir ticaret ve yatırım merkezi haline getirmeyi amaçlayan vizyon 2030 için, Ortadoğu'nun çatışma ile değil, "barış" ile anılması gerekiyor. Atılan adımlar da bunun önünü açıyor.
TÜRKİYE DE ORTADOĞU POLİTİKASINI "BARIŞA" AYARLIYOR
Ortadoğu'da normalleşmeye yönelik bu kritik adımlar, Türkiye'de de etkisini göstermeye başladı bile;
Cumhur ittifakının Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan, son dönemde başta Suriye ve Mısır olmak üzere, Ortadoğu ülkeleri ile barışmak için adım üzerine adım atmakta.
Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun, iftarda bir araya geldiği İslam ülkeleri temsilcilerine anlattığı OBİT (Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı) projesi ise, AK Parti hükümetlerinin savrulan Ortadoğu politikalarına göre, daha derli toplu bir barış vizyonu olarak öne çıkıyor.
Seçim sonucu ne olursa olsun, Türkiye'nin daha şimdiden kendisini Ortadoğu barışına "adapte ettiğini" söylemek yanlış olmaz.