Ülkemizde merkezi yönetim bütçesinin hazırlanma sürecini başlatan Orta Vadeli Program (OVP), makro politikaları, ilkeleri, hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyüklükleri, gelecek üç yıla ilişkin toplam gelir ve gider tahminlerini, bütçe dengesi ve borçlanma durumu ile kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını içeren politika dokümanıdır.
Her sene Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nca üç yıllık bir perspektif ile hazırlanan OVP, Cumhurbaşkanı Kararı’yla resmileşmektedir. Program dönemi süresince, kamu kurumlarının bütçelerinin hazırlanmasında, yasal ve idari düzenlemelerin gerçekleştirilmesinde, karar alma ve uygulama süreçlerinde OVP’de yer verilen amaç ve önceliklerle tam uyum sağlanması esastır.
OVP’de küresel, bölgesel ve ulusal ekonomideki gelişmeler analiz edilmekte, bu analizler çerçevesinde belirlenen makroekonomik hedefler ile ekonomik ve sosyal alanlarda izlenecek politikalar kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Bu yönüyle OVP, gerek kamu kesimi gerekse özel kesim için öngörülebilirliği artıran bir yol haritası niteliği taşımaktadır.
OVP (2023-2025), temel olarak On Birinci Kalkınma Planı esaslarını dikkate almaktadır. Uygulama dönemi itibarıyla program aynı zamanda hazırlıkları başlatılan On İkinci Kalkınma Planı (2024-2028) dönemine geçiş süreci için de önem arz etmektedir. Bununla birlikte program makroekonomik ve finansal istikrarı güçlendirmeyi, yüksek katma değerli üretimi teşvik etmeyi, cari işlemler dengesinde kalıcı iyileşmeyi sağlamayı, verimlilik artışları ve ihracat artışı ile birlikte enflasyonu düşürmeyi amaçlayan Türkiye Ekonomi Modeli ile uyumlu hazırlanmıştır.
OVP’de büyüme ve istihdam odaklı alanlarda izlenecek politikalar ve bu politikaları hayata geçirecek öncelikli tedbirler yer almaktadır. Programın ilk yılında uygulanacak politikalara ve somut tedbirlere ayrıntılı olarak 2023 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer verilecektir.
2020 yılında COVID-19 salgınının olumsuz yansımalarıyla tarihsel düzeyde daralan dünya ekonomisi, 2021 yılına gelindiğinde genişletici para ve maliye politikaları uygulamaları, hane halklarını ve şirketleri destekleyici önlemler ve yaygınlaşan sağlık tedbirleri sayesinde belirgin bir toparlanma kaydetmiştir. Söz konusu toparlanmaya rağmen, 2022 yılında gözlenen yeni gelişmeler küresel ekonomi üzerindeki belirsizlikleri artırmıştır. Nitekim Rusya ve Ukrayna arasında başlayan savaş fiyat, tedarik zinciri ve ticaret kanalları aracılığıyla enerji ve gıda sektörleri başta olmak üzere küresel ekonomiyi olumsuz etkilemektedir. Hâlihazırda etkisi sınırlı kalmakla beraber yeni COVID-19 varyantlarının ortaya çıkması, Çin’de uygulanan “sıfır vaka” politikasının küresel tedarik zincirleri ile talebe ilişkin belirsizlik oluşturması, sıkılaşma politikaları ve tarihi seviyelere ulaşan enflasyon oranları ve küresel finansal koşullara yönelik endişelerin sürmesi nedeniyle salgın sonrası dönemdeki toparlanmanın hız kesmesi beklenmektedir.
Bu süreçte, ABD, Euro Bölgesi, Çin, Hindistan ve Rusya ekonomisinin öngörülenden zayıf bir ekonomik performans sergilemesi ve salgın, savaş ve finansal koşullar kaynaklı olumsuz etkilerin sürmesi, dünya hasılasındaki artış hızının belirgin ölçüde ivme kaybedeceğine işaret etmektedir. Söz konusu olumsuz koşulların beslediği bir ortamda uluslararası kuruluşların büyüme öngörülerinde de kayda değer şekilde aşağı yönlü güncellemeler yapılmıştır. 2021 yılında küresel ekonominin yüzde 6,1 oranında büyüdüğünü belirten Uluslararası Para Fonu (IMF), Temmuz ayı itibarıyla 2022 ve 2023 yıllarına ilişkin tahminlerinde aşağı yönlü olarak sırasıyla 0,4 ve 0,7 puanlık güncellemeler kaydederek 2022 yılı için yüzde 3,2, 2023 yılı için ise yüzde 2,9 büyüme tahminleriyle nispeten yavaşlayan bir küresel ekonomik görünüme işaret etmekte.
Arz sorunları, para politikası uygulamaları ve enerji kısıtları nedeniyle gelişmiş ekonomilerin IMF tahminlerine göre 2022 yılında yüzde 2,5 oranında büyümeleri beklenmektedir. Yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerin ise başta Çin ve Hindistan’ın ılımlı büyüme performansları neticesinde 2022 yılında yüzde 3,6 oranında büyüme kaydetmeleri öngörülmektedir. Bu dönemde, savaşın yaşandığı bölgeyi kapsayan yükselen ve gelişmekte olan Avrupa ekonomilerinin ise büyük ölçüde Rusya ekonomisindeki daralmanın etkisi ile yüzde 1,4 oranında küçülmesi beklenmektedir.
Kısa dönemli ekonomik göstergeler incelendiğinde, küresel düzeyde imalat sanayiinde yaygın bir yavaşlama eğilimi gözlenmektedir. Gelişmiş ülkelerde Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) imalat sanayii ve hizmet sektörlerinde eşik değerlerin üzerinde seyretmekle birlikte, PMI göstergelerinde düşüş eğilimi, güven endekslerinde ise zayıf görünüm devam etmektedir.
Enflasyon oranlarındaki artışın yanında durgunluk işaretlerinin sadece imalat sanayii ile sınırlı kalmayacağı ve yılın kalan döneminde hizmetler sektörüne de yansıyabileceği değerlendirilmektedir. Tedarik zincirindeki aksaklıkların devam etmesi, jeopolitik risklerdeki artış ile para politikalarındaki sıkılaşma eğilimi küresel düzeyde kısa vadeli görünümü olumsuz etkilemektedir.
Önümüzdeki dönemde, jeopolitik sorunlar, COVID-19 salgınının seyri, enerji ve gıda piyasalarındaki olası dalgalanmalar, küresel tedarik zincirlerindeki gelişmeler, mal ve hizmet ticaretinde ürün ve pazar çeşitlenmesi ve parasal sıkılaşma kararlarının boyutu ülkelerin büyüme performansları üzerinde etkili olacaktır.
2022 yılında küresel ekonomik aktivitedeki yavaşlamaya paralel olarak dünya ticaret hacminde, yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerde daha kuvvetli olmak üzere ivme kaybı öngörülmektedir. Bu dönemde sıkılaşan finansal koşulların küresel ticareti yavaşlatması beklenmektedir. 2022 yılında mal ve hizmet ticaret hacminin küresel düzeyde yüzde 4,1, gelişmiş ülkelerde yüzde 5.3, yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerde ise yüzde 2.2 oranında artış kaydetmesi öngörülmektedir. 2023 yılında ise küresel mal ve hizmet ticaretindeki artış hızının yavaşlayarak yüzde 3.2 olması beklenmektedir.
Rusya-Ukrayna savaşı küresel iktisadi faaliyetteki yavaşlamayı hızlandırmıştır. Savaşın ve Rusya’ya karşı birçok alanda uygulanan yaptırımların enerji fiyatlarında dalgalanmaya yol açması küresel düzeyde fiyat baskılarını artırmıştır. Bu dönemde, Rusya’ya yönelik yaptırımlar ve bu yaptırımlara karşı Rusya’nın attığı adımlar özellikle doğal gaz tedariki ve fiyatına yönelik belirsizlikleri beslemiştir. Gıda ve enerji başta olmak üzere bazı sektörlerde arz güvenliğini sağlamayı amaçlayan ticaret yasakları ile artan belirsizlikler, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir ve taşımacılık maliyetlerindeki yüksek seviyeler küresel ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarında artışlara yol açmıştır. Tedarik zincirlerindeki aksamaların yanı sıra işgücü piyasalarından kaynaklanan maliyet baskılarının da etkisiyle yüksek enflasyon eğilimi birçok ekonomide belirgin hale gelmektedir.
Yavaşlayan ekonomik aktiviteye rağmen, artan gıda ve enerji fiyatları nedeniyle uluslararası kuruluşlar küresel enflasyon tahminlerini yukarı yönlü revize etmişlerdir. IMF 2022 yılında, enflasyonun gelişmiş ekonomilerde yüzde 6,6 ve yükselen piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 9.5, küresel enflasyonun ise bir önceki tahmine göre 0.9 puan yukarıda yüzde 8.3 oranında gerçekleşeceğini tahmin etmektedir. Enflasyonun dünya genelinde 2024 yılı sonunda salgın öncesi seviyelere geri dönmesi beklenmektedir.
Küresel düzeyde gözlenen enflasyon artışı, alım gücünün düşmesine ve hane halklarının yaşam standartlarının gerilemesine yol açmaktadır. Enflasyonla mücadele kapsamında sıkı para politikası uygulamalarının devam etmesi halinde, üretimde azalışa ve işsizlik oranlarında artışa yol açarak dünya ekonomisinde başka önemli sorunlara yol açması muhtemeldir. Bu dönemde, kırılgan kesimlere yönelik muhtemel mali desteklerin yanı sıra merkez bankaları tarafından geliştirilen yeni destekleyici araç ve uygulamalara ilave olarak iyi tasarlanmış makro ihtiyati politikaların küresel düzeyde sorunların hafiflemesine yardımcı olabileceği değerlendirilmektedir.