Edip Cansever’in şiirindeki gibi “suyu tutmak gibi bir şeydi hepsi” diyeceğimiz günleri yaşamak istemiyoruz. Çünkü, tıpkı hayat gibi akıp gidiyor sular, yerlerine koyulamıyor kesilen ormanlar…
Her yıl Mart ayının sonunda Dünya Ormancılık Günü ve Orman Haftası ile Dünya Su Günü kutlanıyor. Her geçen yıl önemi daha iyi anlaşılan tabii kaynaklarımız bu bağlamda çeşitli etkinliklerde konuşuluyor; açıklamalar yayınlanıyor.
TEMA Vakfı da “Hayat çizgimiz: Orman ve Su” başlığıyla yaptığı açıklamada bu iki doğal varlığın, özellikle salgın döneminde unutulmaması gereken önemine dikkat çekti. Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç son bir yılda ormanları tahrip etmenin çeşitli hastalık ve salgınları beraberinde getirdiğini, yeterli ve temiz suya erişimin öneminin bir kez daha anlaşıldığını belirtti.
Ülkelerin yeterli suya sahip olup olmadığının değerlendirilmesinde kullanılan Falkenmark göstergesine değinen Ataç “bu göstergeye göre yıllık kişi başına yararlanılabilir su miktarı 1.700 metreküpten fazla olanlar su stresi olmayan, 1.000-1.700 metreküp arasında olanlar su stresi çeken, 500-1.000 metreküp arasında olanlar su kıtlığı olan, 500 metreküpten az olan ülkeler ise kesin su kıtlığı çeken ülkeler sınıfında yer almaktadır. Türkiye, 2020 yılı kişi başına düşen su miktarı yaklaşık 1.350 metreküp oranı ile su stresi çeken ülke konumundadır” dedi.
Geçtiğimiz günlerde yapılan Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde de uzmanlar suyun önemine ve geleceğine dikkat çekti. Finish sponsorluğunda gerçekleşen “Suyun Geleceği” oturumunda, tüm dünya için hayati bir kaynak olan suyun toplum ve insan için önemi ve geleceği masaya yatırıldı. Reckitt-Benckiser Yönetim Kurulu Üyesi Tarık Bayar’ın moderatörlüğündeki panelde
Doç. Dr. Aslıhan Kerç, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin su kaynaklarına da yansıdığını söyledi.
TSKB Genel Müdürü Ece Börü ise finans sektöründe sürdürülebilirlik alanında artık sadece finansal fizibilitenin değil, çevresel ve sosyal yönetişim kıstaslarının ön plana çıktığını belirtti. Börü, “bundan sonra hayatımızda su ve iklimle olan riskler ön planda yer alacak, biz de bunlara çözüm bulmaya çalışacağız. Farkındalığı geride bıraktık, artık somut faydaya odaklanmamız lâzım” dedi.
Suyun miktarının ve kalitesinin geleceğimizi belirlediğine dikkat çeken BSH Türkiye CEO’su Gökhan Sığın, “özellikle endüstride kullanılan suyun deşarj edildiğinde diğer su kaynaklarını kirletmemesi, ekosistemi bozmaması lâzım. Su tasarrufu musluk kapatmanın ötesine geçti, endüstrilerde bu alanda yapılacak çok şey var. Biz bu farkındalığa sahibiz, tüm endüstrileri de bu bilince davet ediyoruz” şeklinde konuştu.
16 milyon nüfusa sahip İstanbul’un Türkiye’de su kullanımının yüzde 20’sine imza attığını söyleyen İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu ise “şu an rezervlerimiz geçen yıl aynı döneminin beş puan üstünde. Yine de suyumuz var, istediğimiz gibi kullanalım diyemeyiz. Burada tasarruf bilinci öne çıkıyor. Beş dakikada takılan bir tasarruf cihazını kullanmak inşası, su tutması en az beş yıl sürecek bir baraj inşa etmekten daha çok fayda sağlıyor” dedi.
Orman Haftası için bir açıklama da Adel Kalemcilik’ten geldi. Tüm iş süreçlerinde çevreye duyarlı bir anlayış benimsediklerinin altını çizen Adel Kalemcilik Genel Müdürü Evrim Hizaler; “50 yılı aşkın tecrübemizle sektörün öncü firması olarak, iş yapış şeklimizin çevreye duyarlı olmasına çok önem veriyoruz. Çocuklara daha güzel bir dünya bırakmak için tüm iş süreçlerimizde doğa dostu bir anlayış benimseyerek ve sürdürülebilirlik ilkelerine uygun hareket ederek geleceğe iz bırakıyoruz” dedi.
Nestlé Waters da Dünya Su Günü’nde sürdürülebilir su kaynakları için “suya değer verelim” çağrısı yaptı. Nestlé Waters Türkiye Genel Müdürü Michel Beneventi açıklamasında suyun ve temiz bir dünyanın gelecek nesiller için en önemli miras olduğunun altını çizdi. Beneventi, kolektif bir bilinç oluşturmak, yaşam kalitesini artırmak ve sağlıklı nesillere katkıda bulunmak misyonuyla Nestlé Waters bünyesinde 2018 yılında hayat geçirdikleri “Caring For Water – Suya Değer Vermek” inisiyatifi hakkında da bilgi verdi.
Pınar Su ve İçecek ise “iklim krizi ile mücadele” ve “suyun korunması” çerçevesinde 2020 yılında fabrikalarında sahip olduğu teknoloji ile karbon emisyon yoğunluğunu 2010 yılına göre yüzde 33 azalttıkları açıklamasını yaptı. Şirketin Su ve İçecek Genel Müdürü Hüseyin Karamehmetoğlu “nüfusun yaklaşık üçte ikisi olan 4 milyara yakın insan, yılın en az bir ayında şiddetli su kıtlığı yaşıyor. Üretim hatlarımızda gerçekleştirdiğimiz otomasyona dayalı uygulamalarımızla atık su miktarını azaltmaya devam ediyoruz. Enerji verimliliği, enerji tasarrufu ve operasyonel iyileştirme çalışmaları ile birim ton üretim başına ortalama karbon emisyonumuzu her yıl daha da azaltma hedefi ile faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. ‘Çevreye iyi bakmak’ hedefi ile faaliyetlerimizden kaynaklanan çevresel etkileri azaltmak için sorumlu üretim yaklaşımı ile çevre dostu uygulamaları hayata geçiriyoruz” dedi.
Görünen o ki doğal kaynaklarımızın korunması konusunda farkındalığımız giderek artıyor. Edip Cansever’in şiirindeki gibi “suyu tutmak gibi bir şeydi hepsi” diyeceğimiz günleri yaşamak istemiyoruz. Çünkü, tıpkı hayat gibi akıp gidiyor sular, yerlerine koyulamıyor kesilen ormanlar. Orman ve su, olmazsa olmazımız…