Küresel piyasalarda aşılama çalışmalarının başlaması, ekonomi ve şirket karlılıklarının iyileşeceği beklentileri ve büyük ölçekli yeni teşvik adımlarının desteğiyle yeni rekor seviyeleri test eden riskli varlık sınıfında yer alan hisse senetlerinde, yukarı hareket etkisini sürdürüyor. 2021 yılının ilk çeyreğinde, küresel büyüme görünümüne dair artan iyimserlik ve tahvil faizlerindeki yükseliş ön plandaydı. Nisan ayında ise tarım dışı istihdam ve rekor seviyedeki ISM Hizmet endeksi gibi güçlü makro verilerin etkisiyle pozitif momentumla başlayan piyasalarda, dolar endeksi ve tahvil faizlerinin geri çekildiğini, sert yükselişler ardından düzeltme eğiliminin etkili olduğunu gördük. ABD’de piyasa beklentilerinden korkulduğu kadar sapma göstermeyen Mart ayı TÜFE verisi de bu görünüme destek oldu. İlk çeyrekte son bir yılın en yüksek seviyelerini gören ABD 10 yıllık tahvil faizi zirve seviyeden 20 baz puan civarı, Kasım 2020’den bu yana en yüksek seviyeleri test eden dolar endeksi ise yüzde 2 civarı geri çekilmiş durumda. Yılbaşından bu yana baktığımızda Dow Jones sınai endeksi yüzde 11,7 oranında, S&P 500 endeksi yüzde 11,4 oranında, Russell 2000 endeksi yüzde 14,6 ve teknoloji endeksi Nasdaq ise yüzde 9 oranında yükselişte.
Ekonomilerin açılması, teşvik ödemeleri ve bahar aylarının gelmesi, dolayısıyla hizmet sektörünün tekrar devreye girmesiyle birlikte ABD verilerinin, güçlenme sinyalleri üretmeye devam etmesini bekliyoruz. Büyümeye ve istihdama yönelik güçlü verilerle birlikte enflasyonda da yaz başında belirgin bir hızlanma görebiliriz. Dolayısıyla düzeltme hareketi ardından tahvil faizlerindeki yukarı eğilimin devam edeceğini düşünüyoruz. Cuma günü açıklanan Michigan Tüketici Güven Endeksi Mart ayında 84,9’dan 86,5'e bir yılın en yüksek seviyesine yükseldi. İstihdamdaki toparlanma, artan aşılama oranları, düşük faiz oranları ve mali teşvikler güçlü görünüme destek olurken, ankette yüzde 3,7 seviyesine yükselen yıl sonu enflasyon beklentisi dikkat çekiciydi.
Daha önce de altını çizdiğimiz gibi, FED’in Haziran ayındaki toplantıda projeksiyonlarında yapacağı revizyonların önemli hale geldiğini düşünüyoruz. FED’in son toplantısında FOMC üyelerinin faiz beklentilerinin yer aldığı dot plotta medyan beklentiye göre üyelerin çoğu 2023 sonuna kadar faiz artışı öngörmese de faiz artışı bekleyenlerin sayısında artış olduğunu görmüştük. Ayrıca büyüme ve enflasyonda yukarı yönlü revizyonların olduğunu takip etmiştik. Dolayısıyla Haziran toplantısına yaklaştıkça piyasalarda “taper tantrum” tartışmalarının, parasal genişlemeden daha erken çıkılabileceğine dair beklentilerin gündeme geleceğini görebiliriz. Bu görünüm ise riskli varlıklara yönelik soru işaretlerine neden olabilir. Nitekim FED Başkanı Jerome Powell’ın geçen hafta Washington Ekonomi Kulübü’nün düzenlediği sanal etkinlikteki açıklamaları dikkat çekiciydi. Powell, FED’in faizleri artırmayı düşünmeden önce tahvil alımlarını azaltacağını vurgulayarak: “Aralık ayındaki sözlü yönlendirmemizde açıkladığımız hedeflere doğru daha fazla somut gelişme görmemiz durumunda varlık alımlarını azaltacağız, bu, çok büyük ihtimalle faizleri artırmayı düşünmemizden önce gerçekleşecek” dedi.
Bu doğrultuda bu haftaya baktığımızda büyüme ve enflasyon sinyalleri arayacağımız Euro Bölgesi ve ABD’de Nisan ayı öncü PMI endeksleri, Avrupa Merkez Bankası toplantısı, ABD’de konut verileri ve haftalık işsizlik maaşı başvuruları ve İngiltere’de TÜFE verileri takip edilecek. Nisan PMI verilerinde güçlü görünümün devam etmesi beklenirken, ABD’de olumsuz hava koşulları nedeniyle sert düşüş gördüğümüz konut verilerinde Mart ayında toparlanma görebiliriz. Makro verilerdeki güçlenme sinyallerinin ABD tahvil faizlerindeki yukarı eğilime ve yeniden 1,75 zirve seviyelerinin test edilebilme potansiyeline destek olacağını belirtmek istiyoruz. Diğer taraftan Perşembe günkü Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantısında ise herhangi bir politika değişikliği sinyali beklemiyoruz. ECB’nin manşet enflasyondaki artışı geçici olarak vurgulamaya devam etmesini ve genişlemeci duruşunu korumasını bekliyoruz. Dolayısıyla yeni ekonomik tahminlerin yayınlanacağı ve varlık alım hızının yeniden değerlendireceği Haziran ayı toplantısına kadar güçlü bir büyümeden kaynaklanmadığı sürece tahvil faizlerindeki yükselişe yönelik bir değerlendirmede bulunmasını beklemiyoruz.