Küresel ekonominin karşılaştığı uzun vadeli tehditlerin en büyüğünü iklim değişikliği oluşturuyor. Herhangi bir hafifletici önlem alınmadığı durumda, küresel sıcaklıkların 3°C'nin üzerinde artması mümkün görünüyor.
Reasürans şirketi Swiss Re, önümüzdeki 30 yıl boyunca iklim krizinin neden olacağı ekonomik tehditlerin analizini yayınladı.
Swiss Re tarafından yayınlanan Yeni İklim Ekonomisi Endeksi, stres testi analizi doğrultusunda, iklim krizinin dünya ekonomisinin yüzde 90'ını oluşturan 48 ülkeyi ne şekilde etkileyeceğini değerlendiriyor ve bu ekonomilerin iklime karşı dirençliliklerini ortaya koyuyor.
Endekste iklim krizinin yaşanmadığı bir dünya senaryosuyla farklı senaryolar karşılaştırılıyor ve 2050 yılında iklim krizinin küresel ölçekte GSYİH’ye etkisi değerlendiriliyor.
Rapora göre, iklim krizine yönelik herhangi bir hafifletici önlem alınmadığı durumda, önümüzdeki 30 yıl içinde küresel anlamda yüzde 18 oranında GSYİH kaybı yaşanacak.
Paris Anlaşması hedeflerine ulaşıldığı durumda ise GSYİH kaybı yüzde 4 ile sınırlı kalacak.
En fazla Asya ekonomileri etkilenecek
Swiss Re Enstitüsü, dört farklı sıcaklık artışı senaryosu uyarınca, 48 ülkenin ekonomisinin iklim krizinden ne şekilde etkileneceğini değerlendirmek üzere stres testi yöntemini uyguluyor. Küresel ısınma, hava koşullarına bağlı doğal afetlerin etkisini şiddetlendirdiği için, ciddi gelir ve verimlilik kayıplarına yol açabiliyor. Örneğin, deniz seviyesinin yükselmesi, verimli şekilde kullanılabilecek arazilerin kaybına neden oluyor ya da ısı artışı ürün kaybına sebep olabiliyor.
Küresel ısınmanın 3,2°C artış gösterdiği olumsuz senaryoda Çin’in, yüzyılın ortasına kadar GSYİH'sinin yüzde 24’ünü kaybetmesi öngörülüyor. ABD, Kanada ve İngiltere ekonomilerinin hepsinin yaklaşık yüzde 10'luk kayıp yaşaması bekleniyor. Isı artışından Avrupa yüzde 11 ile biraz daha fazla etkileniyor. Finlandiya veya İsviçre gibi ülkelerin ekonomileri yüzde 6 oranında daha sınırlı bir kayıp riski ile karşı karşıya. Fransa veya Yunanistan gibi ülkelerin ekonomilerinde ise yüzde 13’lük bir kayıp yaşanacağı ifade ediliyor.
Türkiye ise Paris Anlaşması’na uyumlu hedefler benimsemesi halinde GSYİH’de kayıp riskini yüzde 2,5 ile sınırlandırabilirken, önlem alınmadığı takdirde, GSHİY’nin yaklaşık yüzde 10,3’ünü kaybetme riski taşıyor.
Taahhütlerin güçlendirilmesi gerekiyor
İklim Ekonomisi Endeksi, Paris Anlaşması’nda belirlenen hedeflere ulaşmak amacıyla kararlı adımların atılması durumunda ise küresel ekonomi üzerindeki baskının azalabileceğini gösteriyor. Bu senaryo, günümüzde sunulan taahhütlerin güçlendirilmesini gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor. Net sıfır emisyonlu ekonomiye geçişin hızlandırılmasında, kamu kurumları ve özel sektöre çok önemli rol düşüyor.
Swiss Re Enstitüsü, ekonomik risklerin yanı sıra, ülkelerin iklim krizinin etkilerine karşı direncini de değerlendiriyor. Bu analiz, iklim değişikliğinin etkilerinden en fazla etkilenen ülkelerin, genellikle artan küresel sıcaklıkların etkilerine uyum sağlamak ya da etkilerini azaltmak üzere en az finansal kaynağa sahip ülkelerle aynı olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda en kırılgan ülkeler arasında Malezya, Tayland, Hindistan, Filipinler ve Endonezya yer alıyor.
Küresel altyapı yatırımlarında %10 artış sıcaklık artışını 2°C ile sınırlamaya yeter
Swiss Re Enstitü’sünün Yönetim Kurulu Başkanı Thierry Léger, “İklim riskleri; toplumların, şirketlerin ve bireylerin tamamını olumsuz etkiliyor. 2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun, özellikle iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerde artış göstererek, yaklaşık 10 milyara ulaşması bekleniyor. Swiss Re Enstitüsü’nün Baş Ekonomisti Jérôme Haegeli ise, “İklim değişikliği sistemik bir risk ve yalnızca küresel ölçekte ele alınabilir. Şimdiye kadar çok az ilerleme kaydedildi. Düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş, ancak kamu ve özel sektörün bir arada hareket etmesiyle mümkün olabilir. Gerçekleştirdiğimiz analiz, net sıfır emisyonlu ekonomilere yatırım yapmanın faydalarını gösteriyor. Örneğin, yıllık 6,3 trilyon dolar değerindeki küresel altyapı yatırımlarının yalnızca yüzde 10 artırıldığı durumda, ortalama sıcaklık artışının 2°C ile sınırlandırılması mümkün. Bu miktar, gerekli önlemin alınmadığı durumda karşılaşacağımız küresel GSYİH kaybının yalnızca küçük bir bölümünü oluşturuyor" yorumlarını yapıyor.