Biz içine girdiğimiz faiz-döviz-enflasyon üçgeninden çıkmaya çalışırken dünyada bambaşka şeyler konuşuluyor.
Geçen hafta CNBC-e Araştırma Masası’ndan İdil Ertürk’e sordum, “Dünya neyi konuşuyor?” diye. Bana iki Amerikan şirketi arasındaki soluksuz yarışı anlattı. Bu yarış aslında teknolojideki küresel dönüşümün ve henüz başlamakta olan yapay zekâ devriminin de bir sembolüydü. Aynı zamanda bizim bir şeyler kaçırmakta olduğumuzu da bize anlatıyordu.
Yarışan şirketlerden birini çok iyi tanıyoruz: Apple. Diğeri ise çoğumuzun adını bile telaffuz etmekte zorlandığı Nvidia. Yirmi yıllık bir geçmişi olan Kaliforniya merkezli bir teknoloji şirketi. Yarışın konusu kimin daha değerli olduğu.
Bir zamanlar imalat sektöründeki firmalarla dolu olan “dünyanın en değerli şirketleri” listesini bir süredir teknoloji firmaları işgal ediyor. Geçen yılsonu itibariyle listedeki ilk 10’un 7’si teknoloji şirketleriydi. Listenin başında ise Microsoft bulunuyor. O da teknoloji aleminin bir devi. Toplam piyasa değeri 3,2 trilyon dolar dolayında. Hayalimizin ötesinde bir rakam bu. Türkiye’nin en değerli şirketinin tam 100 katından bile daha fazla. İkinci sırada Apple yer alıyor. Onun piyasa değeri ise 2,9 trilyon dolar dolayında seyrediyor. Hemen arkasında ise 2,85 trilyon dolar ise Nvidia yer alıyor.
İki şirketin 15 yıl önceki değerlemeleri ile karşılaştırıldığında son 15 yıla damgasını vuran teknolojik dönüşümün boyutunu da görmek mümkün. Bundan 15 yıl önce Apple’in değeri 70 milyar dolarken Nvidia’nınki 3,9 milyarmış. Bu muazzam sıçrama onların ne kadar hızlı büyüdüğünü ortaya koymakla birlikte aynı zamanda bizim gibi ülkelerin bazı kritik şeyleri kaçırdığının da göstergesi.
Apple-Nvidia yarışının sonu az çok belli. Büyük ihtimalle Nvidia önümüzdeki haftalarda ya da aylarda Apple’i geçip ikinci sıraya yerleşecek. Bu yarış her iki şirket hissesine yatırım yapanlar için önemli ancak ülkeler için daha da önemli. Dünyanın en değerli şirketleri listesinde teknolojinin artan ağırlığı ve teknoloji şirketleri arasındaki kıyasıya yarış bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerde de istikametin ne olması gerektiğini gösteriyor.
Türkiye dramatik bir durumda olmasa bile bu yarışta geri kalıyor, küresel rekabet gücünü kaybediyor. En iddialı olduğumuz alanlarda mesela hazır giyimde bile küresel çapta bir marka yaratmadık. Bilgi teknolojileri pazarında oyuna bir türlü dahil olamadık. Mevcut üretim yapısı ile bizim gibi bir ekonominin geleceği yer bellidir. Ötesine geçebilmek için üretimin teknolojik içeriğini artırmamız ve chip üretimi gibi yeni alanlarda üretimi teşvik etmemiz gerekiyor. Dünyadaki teknoloji yarışının dışında kalmayıp bir şekilde dahil olmalıyız.