Kuşkusuz öğrenciler şehir gelişmesinin stratejik kaynağını ve yarının fikir ve kabiliyet sahibi sınıfını oluşturacaktır. Buna rağmen şehirli nüfusu içerisinde gözden kaçmakta, yerel politika ve karar süreçlerinde sıradan kabul görmektedir. Oysa şehrin rekabet üstünlüğü elde etmesi için insan sermayesini önemseyecek bir şehir yönetiminin öğrencileri dikkate alması beklenmelidir. Kaldı ki öğrenciler şehre renk katacak, canlılık katacaktır. Kültürel etkinlikler ile eğlencelerin baş müşterisidir. Sınırlı da olsa harcamaları ile yerel ekonomiye katkıda bulunacaktır. Hele başka şehirden ya da başka ülkeden gelen öğrencilerin katkısı yadsınamaz. Başka şehirden ailelerin İstanbul’da, Ankara’da okuyan çocukları için yaptığı harcamaları bir düşünün. Bir öğretim yılında yaklaşık 1 milyon öğrenciyi ağırlayan ABD bu alanda dünyada ilk sırada yer almaktadır. Yabancı öğrencilerin ABD ekonomisine katkısının yaklaşık 30 milyar dolar olduğu kabul edilmektedir. Tüm bu olumlu yanlarına rağmen alınan yerel kararlar üzerinde etkisi ve sosyal gelişmede belirgin rolleri olduğu söylenemez.
Ülke özelinde eğitim programları tartışılırken, genellemeler yapılırken işin “şehirli” boyutu ihmal edilmektedir. İnsan sermayesinin çok akışkan olduğu ve şehir tarafından mutlaka cezbedilmesi, hoş karşılanması ve sürecin yönetilmesi gerektiği dikkate alınmamaktadır. Üniversitelerin şehir için “iyi”, şehrin de ünversiteler için “iyi” olacağı peşin kabulü söz konusudur. Ancak, bu “iyi” oluş kendiliğinden gerçekleşmeyecek, şehir yararına yönetilebilirse istenen sonucu verecektir. Yapılan araştırmalar “öğrenci dostu şehir” olmanın gereklerini şöyle sıralamaktadır:
Üniversite sıralamaları- Şehirdeki eğitim kurumlarının kalitesi ve saygın sıralamalara giren okul sayısı belirleyici olmakta.
Öğrenci profili – Şehirdeki yerli – yabancı öğrenci sayısı. Özellikle şehir dışından veya ülke dışından gelen öğrencilerin oranı ile şehrin farklı kültürlere, başkaca farklılıklara bakışı ve hoşgörüsü önemseniyor.
Çekicilik – Şehrin barındırdığı fırsatlar ve güvenlik. Yaşanabilirlik, küreselleşme, çevre kirliliği, kamuda yolsuzluk gibi faktörler önemseniyor. Bunların yanı sıra, sağlık hizmetleri, kültür ve çevre, eğitim, altyapı ve istikrar (çatışma ve suç oranları) şehrin ne kadar yaşanabilir olduğunu kanıtlarken şehrin dünya ekonomisi ile ilişkileri ve bağlarına da dikkat ediliyor. Ebeveynler şehrin güvenliği konusunda kaygılanırken çocuklarının en az risk altında öğrenim görmesini arzu ediyor. Öğrenciler “hayallerindeki şehir” sorulduğunda engellerin olmadığı, ulaşımın düşük maliyetli ve yaygın olduğu bir yer olarak tarif ediyor.
İşverenlerin tutumu – İleri gelen işverenlerin şehirde öğrenim görmüşleri işe yerleştirme konusunda niyet ve tutumları. Özellikle yükseköğrenim gören gençler mezuniyet sonrası başarılı bir kariyeri hayal edecektir. Şehirli işverenlerin başarıları öğrencilerin okul ve bölüm seçimi üzerinde etkili olacaktır. Şehirde en az bir eğitim kurumunun işe yarar, çok başarılı öğrenciler yetiştiriyor olması şehrin konumunu güçlendirecektir; “bu şehir üniversitesinin makine mühendisliği bölümü bir numara!”.
Karşılayabilmek – Finansal anlamda, eğtim giderlerini ve yaşam maliyetini karşılayabilmek, altından kalkabilmek. Öğrencilerin eğitim süresince şehirden
kaynaklı eğitim, barınma, yaşama maliyetlerinin üstesinden gelebilmek şehir tercihinde önemli rol oynamaktadır. Bu ihtiyacı gözeterek organize olmuş bir şehir tercih edilecektir.
Deneyim – O şehirde yaşayan öğrencilerin dile getirdiği deneyimler önemseniyor. “Student Voice – Öğrencinin Sesi” platformları yakından takip ediliyor. Eğer öğrenciler değişim ve dönüşümün uygulayıcıları olarak kabul görüyorsa seslerinin de dinlenmesi gerekiyor. Yaratıcı, yenilikçi ve sürdürülebilir bir gelecek planlanıyorsa öğrencilerin sesine mutlaka kulak verilmelidir, diyor uzmanlar. “Öğrenci Sesi” platformları elde edilen görüşleri her yıl raporluyor. Öğrenci dostu olmayı planlayan bir şehrin bu araştırmaları izlemesi öneriliyor.
Eğer şehrin böyle bir duyurulmuş vizyonu varsa diğer şehirli paydaşları da harekete geçirecektir. Eğer yoksa önemli bir fırsatın heba olma ihtimali güçlüdür. Öğrencilerin barınma gibi önde gelen sorununa katkıda bulunmaya çalışan yerel yönetimler görmekteyiz. Ancak bu iyi niyetli girişimin sadece belediyelerle sınırlı kalmaması gerekir. Biliyoruz ki öğrenci cezbeden İstanbul, Ankara gibi şehirlerimizde öğrencilere mümkünse en kötü konutlar en pahalı şekilde arz edilmekte. Öğrencileri kısa gün kazanç fırsatı olarak gören zihniyetin şehre katkıda bulunamayacağı besbelli. Bunun yanı sıra, öğrencileri gelip geçici görmemek, şehirli ve şehirle bağlarını güçlendirmek gerekecektir. Bunu sağlayacak tanışma, işbirliği etkinlikleri önemli olacaktır. Okul ile şehri bağdaştıran ürün ve hizmetler öğrencilerin kalbini fethedecek, olumlu deneyim fırsatı oluşturacaktır. Yerel medyada okullar ve öğrencilerle ilgili haber ve programlar o şehirle öğrenci arasındaki bağı güçlendirecektir. Okullarda, kampüslerde kurulacak sabit ya da mobil şehir ofisleri şehir kaynaklı bilgi ve katkıların kolaylıkla öğrencilere ulaşmasını sağlayacaktır.
Özetle, şehrin geleceğinin inşasında öğrenim görmekte olan genç nüfusun daha bugünden kalbini kazanmak o şehrin çıkarınadır. Gelecek on yılları öngören bir yerel yönetimin bu fırsatı değerlendirmesi beklenmelidir.