OECD Türkiye’yi nasıl görüyor?

Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Dünya ekonomisinin gidişatını izleyen ve değerlendiren uluslararası kuruluşlar arasında önemli bir yeri olan OECD, Dünya Ekonomisinin Görünümü Mayıs 2021 raporunu dün açıkladı. OECD’nin dün açıkladığı son tahminler, dünya ekonomisinin pandemiden çıkış sürecine girdiği varsayımına dayanıyor.

OECD’ye göre 2020’de %3,5 küçülen dünya ekonomisinin 2021’de %5,8 büyümesi, büyüme hızının ABD’de %6,9’u, Euro Bölgesi’nde %4,3’ü, Japonya’da %2,6’yı, Çin’de %6,5’i bulması bekleniyor. OECD, dünya ekonomisinin 2022’de de %4,4’lük bir büyüme hızına erişebileceğini ancak tüm bu tahminlerin gerçekleşmesi halinde bile dünya ekonomisinin toplam büyüklüğünün pandemi öncesinde  öngörülen hedefin altında kalacağını belirtiyor.

Enflasyon ve Yükselen Pazar ülkeleri

OECD ülkelerinde geçen yıl %1,5 olan enflasyonun ise 2021’de %2,7’ye yükselmesi bekleniyor ve OECD enflasyondaki yükselme eğilimini önemli bir risk faktörü olarak görüyor. OECD raporu, enflasyonun gelişmiş ülkelerde tırmanışa geçmesi ve faiz artışlarını gündeme getirmesi halinde bu gelişmenin öncelikle dış finansman kaynağı bulmakta zorlanan, kırılgan konumdaki Yükselen Pazar ülkelerini olumsuz etkileyebileceğini vurguluyor. Söz konusu ülkelerden sermaye çıkışları yaşanabileceğini ve bunun ülke paralarının değer kaybetmesine ve varlık fiyatlarında yeni değer kayıplarının yaşanmasına yol açabileceği belirtiliyor.

OECD’ye göre Türkiye de ne yazık ki ekonomisi bu konumda bulunan ülkeler arasında yer alıyor ve bu çerçevede değerlendiriliyor. OECD 2020’de %1,8 büyüyen Türkiye ekonomisinin de 2021’de %5,7 büyüyeceğini, 2022’de ise büyümenin %3,4’e düşeceğini öngörüyor. Geçen yıl %12,3 artış gösteren tüketici fiyatları enfasyonunun ise 2021’de %16’ya yükseleceği ve 2022’de %12,8’e düşeceği tahmin ediliyor. OECD’nin bu tahminlerinin şu anda Türkiye’de yapılan tahminlere göre iyimser kaldığını söyleyebiliriz.

Türkiye yanlış yolda

IMF ve OECD gibi uluslararası kuruluşlar üyeleri olan ülkelerin gidişatı konusunda değerlendirme yaparken çok dikkatli davranmaya, incitici bir dil kullanmamaya özen gösterirler ama misyonları gereği gördükleri gerçeği ifade etmekten da kaçınmazlar.

OECD’nin raporunun Türkiye ile ilgili bölümü çok önemli bir saptamayla başlıyor ve raporda aynen şöyle deniyor: “Türkiye’nin 2020’nin son aylarında uygulamaya başladığı sürdürülebilir nitelikteki makroekonomik politikalardan 2021’in ilk çeyreği biterken vazgeçmesi, piyasalarda oluşmaya başlayan olumlu havayı ve iyimser beklentileri bozmuştur.”  

2020’nin Kasım ayı başında Berat Albayrak’ın görevden affını istemesi ve Naci Ağbal’ın Merkez Bankası Başkanı olması sonrasında benimsenen politika çevrevesinin uluslararası piyasalarda doğurduğu olumlu izlenimi ben de bu köşede vurgulamıştım. Bu politika çerçevesinin sürdülmesi mümkün olsaydı dünyanın ve piyasaların Türkiye’ye bakışı büyük ölçüde değişmiş olacak ve OECD de Türkiye ekonomisinin geleceği konusunda çok daha olumlu bir değerlendirme yapma olanağını bulacaktı her halde. Türkiye de ekonomideki çıkmazının temelinde yatan dış kaynak sorununu çözme yolunda çok daha iyi bir noktada bulunacaktı.

Ne yazık ki Türkiye’yi yönetmekte olan zihniyetin bir çuval inciri mahvetme kapasitesinin hayli yüksek olması bu olasılığın gerçekleşmesini engelledi ve OECD de Türkiye ekonomisinin sürdürülemez bir yolda ilerlemekte olduğunu vurgulamak zorunda kaldı. OECD raporunda Türkiye için yapılan öngörülerin, pandemiyle mücadele cephesinde yaşanabilecek olan gelişmelerden, izlenecek makroekonomik politikalardan ve dünyadaki kredi koşullarından etkilenebileceği hatırlatılarak ülkenin dış kaynak ihtiyacının önümüzdeki dönemde GSYH’nın %30’unu aşabileceği de belirtiliyor.

Çöküşün neresindeyiz?

Yazılarında veri kulanmayı seven arkadaşımız Abdurrahman Yıldırım’ın Habertürk online da yayınladığı tabloda Türkiye ekonomisinin 2011 yılındaki verileriyle 2021 verileri karşılaştırılmış. 2011 yılında Türkiye’deki tüm finansal varlıkların toplam değeri 326 milyar dolarmış. On yıl sonra bugün gelinen noktada tüm finansal varlıkların değeri ise 322 milyar dolar. “Muhafazakar” iktidarın yarattığı büyüyen, zenginleşen Türkiye aslında yerinde saymayı bile başaramamış.  Sözcü Gazetesi’nde yer alan bir tabloda da BİST 100 endeksinin 2010’daki değeriyle 2021 Mayıs sonundaki değeri karşılaştırılmış. Bu verilere göre 2010’da 5,10 cent eden BİST 100 endeksi şimdi 1,7 cent ediyormuş.

Çöküşün hangi noktasındayız acaba?

Tüm yazılarını göster