Ödemeler dengesi; aynı tas, aynı hamam!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Ödemeler dengesinde değişen bir şey yok!

✔ Yine yüksek cari açık, bu açığın yine borçlanma ve rezerv kullanılarak finanse edilmesi...

✔ Yine doğrudan yatırım yok, yine portföy yatırımı yok, hele hele martta portföy yatırımı kaleminden çok yüklü çıkış var.

Bir ay önce 12 Nisan’da ödemeler dengesinin şubat gerçekleşmesini irdelerken gidişatın iyi olmadığına vurgu yapmış ve bakın o günkü yazıyı nasıl bitirmişiz:                

“Girişte dedik ya gidişat iyi değil diye...                  

Kastımız hem cari açığın giderek büyüyor olmasıydı, hem de bu cari açığın neredeyse tümüyle borçlanılarak, üstelik pahalı borçlanılarak finanse edilmesiydi.                

Yine girişte belirttiğimiz gibi mart ayında da en az şubattaki kadar, hatta bir miktar daha fazla cari açık verildiği tahmin ediliyor. Bu açığın finansman kaynaklarında da kayda değer bir fark söz konusu olmayacak.              

Enerji başta olmak üzere uluslararası alandaki emtia fiyatları hızla aşağı gelmediği sürece ithalat yüksek seyretmeye, biz de ağırlıkla bundan kaynaklanmak üzere yüksek cari açık vermeye devam edeceğiz. Üstelik yaz aylarında bu olumsuz gidişatı tersine çevirecek en önemli potansiyel olan turizmle ilgili hesaplar da büyük ölçüde şaşacak.                 

Bütün bunlar dövize daha çok ihtiyaç duyulması demek. Ekonomi yönetimi de zaten bunu görüyor ama önlem olarak KKM’nin kapsamını genişletme dışında pek bir adım atmıyor.”   

Aradan bir ay geçti ve işte mart verileri açıklandı. Mart için tahmin ettiklerimizle gerçekleşme neredeyse örtüşüyor:             

- Cari açık şubattaki tutardan az da olsa daha fazla.          

- Cari açık yine borçlanmayla ve “gerçekte olmayan” Merkez Bankası rezerviyle finanse edildi.             

Geçen ay mart ayı için yaptığımız değerlendirmeden biraz farklı olarak bu kez nisan için şu değerlendirmeyi yapabiliriz:          

- Nisan ayında ilk üç aydakine göre daha düşük cari açık verilecek.      

- Cari açığın finansmanı pek değişmeyecek; açık yine borçlanma ve rezerv kullanımıyla finanse edilecek.

HEP BERABER İZLİYORUZ!

İlk çeyrekte 18 milyar dolar açık verildi; yıllıklandırılmış açık da 24 milyar dolar düzeyinde. Türkiye geçmişte de bu düzeyde, hatta daha fazla açıklar verdi. Ama gelecekte işlerin daha iyi gideceğine ilişkin planlar, programlar vardı, bir umut vardı.      

İşte şimdi kaybettiğimiz o!             

Umut yok oldu!              

Çünkü bu kötü gidişi durdurma uğruna hiçbir şey yapılmıyor. Öyle anlaşılıyor ki (en azından mevcut yaklaşıma göre) seçime kadar da hiçbir şey yapılmayacak, kayda değer bir adım atılmayacak.             

Vatandaş da, karar alma konumunda olanlar da seyrediyor. Ama bir farkla; vatandaş çaresizce seyrediyor, karar alabilecek durumda olanlar ise ellerindeki araçları kullanmadan...             

TIKANACAĞIZ!

Türkiye bazı ürünlerin ithalatını değil durdurmak, kısamaz bile. Petrolü, doğalgazı, ara malları, gıda maddelerini ithal etmeme şansımız var mı? Dolayısıyla ithalatta öyle kayda değer bir gerileme olmaz.              

Peki döviz açığını aşağı çekecek şekilde gelirlerimizi artırabilir miyiz? Pek kolay değil. Örneğin ihracatı bugünden yarına artırmak mümkün olabilir mi?             

Ya diğer döviz gelirlerini; turizmi, taşımacılığı, yurtdışı müteahhitlik hizmetlerini? Bunlar arasında en büyük gelir kalemi olan turizmde bu yıl umulan olmayacak, bu da kesin.      

Dolayısıyla döviz gideri pek düşmeyecek ama gelir gidere ayak uyduracak boyutta artmayacak. Hele hele yurtdışında fiyatlar yükseldiği sürece bu sefer aynı miktar ithalata daha fazla döviz ödeme durumu ortaya çıkacak.           

Dövizde açık devam edecek; hatta çok muhtemeldir ki büyüyerek devam edecek.              

Mevcut durum zaten sıkıntılı ve Merkez Bankası döviz bulabilmek için adeta taklalar atıyor; sonra da kendisine ait olmayan bir paranın değerini zapt edebilmek için olmadık yöntemlere başvuruyor. Oysa elinde çok güçlü bir silah var; ama onu kullanması yasak!         

Yani sonuç!                 

- Döviz talebi devam edecek.

- Döviz bollaşmayacak.

- Dövizde arz-talep dengesi talep lehine bozulacak.

- İktisatın birinci kuralı işleyecek; arzı kıt olan her ürün gibi dövizin fiyatı da artacak.

- İktisat kitaplarını yeniden yazmaya hevesli olanlar bir de bakmışız şapkadan tavşan sandıkları ekonomiyi kemiren bir başka yaratık daha çıkaracak.

KKM’YE İKİ AYDA 16.3 MİLYAR LİRA...

Kur korumalı mevduat uygulaması çerçevesinde Hazine tarafından hesap sahiplerine nisan ayında da 4 milyar 555 milyon lira ödendi. Bu çerçevede mart ayındaki 11 milyar 700 milyon liralık ilk ödemeyle birlikte iki aydaki ödeme 16 milyar 256 milyon liraya ulaştı.                

Hazine’nin yaptığı 16.3 milyar liralık ödeme, TL cinsinden açılan hesaplara ilişkin kur farkını gösteriyor.              

Bu tutara DTH’den dönerek hesap açtıranlara Merkez Bankası tarafından yapılan ödemeler dahil değil. Merkez Bankası’nın yaptığı ödemeye ilişkin olarak 8 Nisan’a kadarki tutar belli ve o tutar 1.6 milyar lira. Sonrasını bilmiyoruz ve Merkez Bankası bu tutarı açıklamıyor.              

Kur korumalı mevduatın kamuya yükü yalnızca fark ödemeleri de değil. Bu uygulama çerçevesinde yaklaşık 11 bin mükellefe DTH’den KKM’ye geçtikleri için kambiyo karı kaynaklı vergi muafiyeti tanındı. Bu şekilde vazgeçilen vergi tutarı da 10.2 milyar lira.            

Yani toplam yük 30 milyar liraya doğru gidiyor.          

Üstelik kurdaki her artış, TL cinsi açılan hesaplar için Hazine'nin daha fazla ödeme yapması demek.               

BÜTÇE AÇIĞI 50 MİLYAR LİRA

Bu arada bütçe nisan ayında 50 milyar lira açık verdi. Bütçe açığı geçen yılın aynı ayında yaklaşık 17 milyar liraydı.             

İlk dört aydaki açık ise 19 milyar lira olarak gerçekleşti. Bütçede geçen yılın aynı döneminde açık değil yaklaşık 6 milyar lira fazla verilmişti.

Tüm yazılarını göster