Öcalan çıkışı ve “alan temizliği”

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya çok zor; Kuzeyde “kazananı olmayan” bir savaşa dönüşmüş olan Ukrayna meselesi, güneyde nereye evrileceği belirsiz Ortadoğu kaosu. 

Buna bir de Türkiye’nin içinde bulunduğu sistemsel sıkıntıları da eklemek gerek elbette; Türk vatandaşlarının içinden geçmekte olduğu ekonomik kriz de, hukuk sistemindeki çöküş de, yeni doğmuş bebekleri rant kapısı haline getirmeye kalkan çeteler de “Türk tipi başkanlık” adı altında Türkiye’ye giydirilmiş olan ve işlemeyen yönetim sisteminin sonuçları.

Şimdi bu sistemden çıkışı tartışmak yerine, sistemi daha da kilitleme potansiyeline sahip yeni adımlar atılıyor iç siyasi arenada. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin PKK elebaşı Abdullah Öcalan üzerinden yürütülmesini tavsiye ettiği, terör sorununu çözme odaklı yeni çıkışı da aslında mevcut sistemin “deliklerinden” sadece birini kapatıp, yola eskisi gibi devam etmeyi öngören bir yaklaşımdan başka bir şey değil. 

Kuzey ırak’taki seçimler

Bahçeli’nin çıkışı sadece içerde yaşananlarla ilgili değil elbette; 20 yıldan fazladır Türk dış politikasına yön veren AK Parti hükümetinin dışardaki sıkışmışlığı ve yeni çıkış arayışlarıyla da yakından ilgili. 

Çok kalabalık ve karmaşık Türkiye kamuoyunun pek dikkatini çekmese de geçen hafta Kürt meselesiyle de yakından ilgili bir gelişme yaşandı Irak’ta; Ülkenin kuzeyindeki Kürdistan özerk bölgesinde seçimler yapıldı. Seçim sonuçları ise Türkiye’yi pek memnun edecek cinsten olmadı. 

Türkiye’nin PKK terör örgütüyle ilişkisi nedeniyle yaptırım uyguladığı Talabani aşiretinin kontrolündeki KYB, bölgedeki etkinliğini korumayı başardı, hatta vekil sayısını az da olsa arttırdı. Son dönemde Türkiye ile ilişkilerini geliştiren Barzani aşiretinin partisi KDP ise seçimleri yine birinci parti olarak bitirmeyi başardı. Daha önce “azınlık kotasından” yararlanan Iraklı Türkmenler ise, bu seçim öncesinde Irak Yüksek Mahkemesi’nin kıtayı kaldırması nedeniyle hiç varlık gösteremedi. “Türk” adı giderek silikleşiyor Irak’ta. 

Talabani’nin partisi KYB’nin Türkiye’nin adımlarına rağmen siyasetten silinmemiş olmasını biraz da İran’a bağlamak mümkün elbette. Türkiye ile İran henüz doğrudan olmasa da, dolaylı olarak karşı karşıya gelmeye devam ediyorlar bölgede. 

Esad’la barışma umudunun silikleşmesi

Tüm bu gelişmelere, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı ısrarlı çağrılara rağmen Suriye’deki Esad yönetiminin hala Ankara ile normalleşmeye yeşil ışık yakmamasını da eklemek gerek; Ankara’nın Fırat doğusundaki PKK terör örgütü bağlantılı ve ABD destekli “devletçik” yapılanmasını Esad’la birlikte bertaraf etme planları akamete uğramış durumda. Üstelik AK Parti hükümetinin PYD-YPG kontrolündeki bölgelere olası bir operasyonuna sadece ABD değil, Rusya da sıcak bakmıyor. 

Belli ki Ankara, Irak’ta silinemeyen, Suriye’de ise giderek yapısını güçlendiren PKK varlığının, Ortadoğu’da İsrail’in estirdiği kaos rüzgarı çerçevesinde güçlenip, Türkiye’ye karşı ciddi bir “düşman karargahına” dönüşmesinden endişeli. Bahçeli’nin ağzından AK Parti hükümetinin yaptığı çıkışı en çok bu denklemi bozmaya çabası olarak görmek mümkün. 

Tek kişiyle demokrasi olur mu?

Ortadoğu’da ABD eksenli, ancak İsrail eliyle gerçekleşen “alan temizliğinin” nerelere varamayacağını kestiremeyen Ankara’nın hamlesi, “kendi evini temizlemeye çalışmak” olarak da okunabilir bu çerçevede. 

Ancak burada da soru şu;

Tek kişiyle “temizlik” mümkün mü? MHP Lideri Bahçeli’nin çıkışı, AK Parti cephesinin tüm “alan temizliğini” sadece PKK elebaşı Öcalan üzerinden kurgulamaya çalıştığını işaret ediyor. 

Oysa ne Türkiye’nin tek derdi Kürt meselesi, ne de Öcalan Kürt denkleminin tek karar vericisi artık. 

Öcalan’ın “konuşturulmasının” önerildiği Meclis kürsüsünden, Türkiye’nin seçilmiş, hakları da Anayasa Mahkemesi tarafından tanınmış milletvekili Can Atalay’ın konuşturulmadığı bir ortamda “alan temizliğinden” bahsetmek mümkün mü?

Daha önce tek kişi üzerinden kurgulanan “çözüm sürecinin”, yine seçim hesapları üzerinden yine “tek kişi” tarafından yıkıldığı henüz hafızalarda. Topyekûn bir sistem değişikliği olmadan ne Kürt meselesinde, ne de Türkiye’nin ağır diğer sorunlarında çözüm mümkün görünmüyor.

ABD desteğiyle İsrail Ortadoğu haritasını yeniden şekillendirirken, Türkiye ne yazık ki “aynı suda yeniden yıkanma” görüntüsünden başka bir şey vermiyor…

Tüm yazılarını göster