Türkiye’nin gündemi hep kalabalık; ekonomik kriz, terörle mücadele ve sınır ötesi operasyonlar, çalınan sınav soruları, işsizlik filan derken, sıra nükleer enerji konusunu pek tartışılmadı.
Bunda, AK Parti hükümetinin Türkiye’nin ilk nükleer enerji santrali olacak Akkuyu’yu “yerli ve milli” kelimelerini sık sık kullanarak, kamuoyuna lanse etmesi de; Akkuyu hakkında muhalefet tarafından sorulan tüm soruların ya “ticari sır” ya da “güvenlik” gerekçesiyle hep geçiştirilmesi de etkili oldu.
Türkiye’nin ilk nükleer enerji santrali olacak Akkuyu hakkında toplumda yapılması gereken tartışma böylece, AK parti hükümetinin “bilinmesini istedikleri” ve “halı altına süpürmeye çalıştıkları” arasında kayboldu gitti.
Peki neler “bilinmesi istenenler” ve “hiç bahsedilmeyenler”;
- Mesela, Akkuyu hakkında kamuoyunun bildiği santralin işletmesinin Rusya’da olacağı, “yap, işlet” sistemiyle inşa edileceği. Bilmediği ise, işletme aşamasının ardan “devret” aşamasının hiç gelmeyeceği. Akkuyu’nun Türkiye sınırları içinde bir Rus santrali olarak çalışacağı.
- Yine kamuoyuna açıklanan bir başka bilgi, “yerli ve milli” kısımla ilgili; Santralin inşaatını bir Türk şirketi yapıyordu. Hiç konuşulmayan ise, Türk unsurunun sadece “inşaat” ile sınırlı olduğu, işletme konusunun tümünün Ruslar’a ait olduğu idi. Şimdi inşaatı yapan Türk şirket de devre dışı bırakılınca, işletmenin yanı sıra, inşaat konusu da Rusya’ya geçmiş oldu.
- Santralin maliyetinin yaklaşık 20 milyar dolar olacağı da biliniyor. Bunu Ruslar karşılayacak. Karşılığında en az 60 yıl boyunca Türkiye’ye elektrik satacaklar. Yine pek bilinmesi istenmeyen durum şu ki, elektrik üretiminin ilk 15 yılı fahiş fiyatla satacaklar. Şöyle ki; Türkiye, elektrik üreticilerinden bu yıl 1 kW elektriği ortalama 125 kuruşa satın alıyor. Oysa Akkuyu nükleer şirketine devlet garanti alım fiyatı olarak 15 yıl boyunca 12.35 sent ödemeyi taahhüt etmiş durumda. 1 Doların 18 TL civarında olduğu bugünkü pariteye göre Akkuyu’ya 1 kw elektrik için piyasa fiyatının yaklaşık üç katı ödenecek. Müthiş bir kâr bu.
- Akkuyu hakkında hiç konuşulmasın istenen kritik bir bilgi, santral işletmesi için kurulan Akkuyu A.Ş’nin yönetim kuruluna geçen yıl “off shore hesaplara para gönderme yetkisi” verilmesi. Yani şirket isterse, hesaplarından dünyanın vergi sistemi dışında kalan ülkelerindeki hesaplara para transferi yapabilecek. Bunu da, Akkuyu konusunda yeni ortaya atılan “Ruslar, santral için harcanacak 20 milyar doları toptan gönderecek” bilgisi ile birlikte okumakta fayda var. Acaba o para gerçekten gelecek mi? Gelirse Türkiye’de nerede duracak? Yoksa Türkiye üzerinden başka yerlere bir transfer edilecek? Alın size bir “ticari sır” daha.
MISIR ÖRNEĞİ
Oysa Mısır’da bile nükleer santral söz konusu olduğunda Kahire hükümeti vatandaşlarına çok daha açık davranıyor. Mesela, Mısır’ın da tıpkı Türkiye gibi ilk nükleer santralı, Rus devlet şirketi Rosatom tarafından inşa ediliyor. Mısır’da El Dabaa’da kurulacak nükleer santralin maliyetinin 28 milyar dolar olacağı, bunun 25 milyarının Rusya tarafından kredi olarak kullandırılacağı, Mısır’ın aldığı krediyi yıllık yüzde 3 faizle 22 yılda geri ödeyeceği kamuoyuna açıklanmış durumda.
Ancak El Dabaa’nın Akkuyu’dan farkı, işletmesinin Rusya’da değil Mısır’da olacağı. Ve işletme Mısır’da olduğundan, El Dabaa nükleer santralinde üretilecek elektrik için Ruslar’a “alım garantisi” filan da verilmiş değil.
ROSATOM’A DÜNYADA DA “AYRICALIKLI” MUAMELE
Nükleer enerji meselesine daha yakından bakıldığında, aslında uluslararası ilişkilerde ülkelerin acil çıkarları söz konusu olduğunda, prensiplerin nasıl halı altına süpürüldüğü de ortaya çıkıyor.
Ukrayna savaşıyla başlayan Rusya’ya yönelik Batı yaptırımları bu durumun en somut örneği;
Batı cephesi savaş nedeniyle Rusya’dan petrol alımını durdurdu, doğalgaz alımını sınırlandırdı, önümüzdeki dönemde tamamen bitirmeye çalışıyor. Kömür Ağustos ayı itibarıyla hiç alınmıyor. Ama iş nükleer enerjiye gelince, kimse yaptırımdan bahsetmeyi aklından bile geçirmiyor.
Bunda Rus devletinin nükleer enerji şirketi Rosatom’un ABD ve Avrupa’nın en büyük nükleer yakıt ya da yakıt üretiminde kullanılan nükleer madde tedarikçisi olması etkili Dünyada 32 ülke halen nükleer yakıtını Rosatom’dan satın alıyor. Türkiye ve Mısır da santraller bittiğinde bu sayıya eklenecekler.
Columbia Üniversitesi Küresel Enerji Politikaları Merkezi’nin Mayıs ayında yayınladığı 2021 verilerini içeren rapora göre Avrupa yakıt üretiminde kullandığı uranyumun yüzde 20’sini Rusya’dan alıyor. ABD, kullandığı uranyumun yüzde 16’sını bizzat Rusya’dan, yüzde 30 kadarını da Rusya’ya siyasi olarak yakın duran ülkeler Kazakistan ve Özbekistan’dan alıyor.
Rapor, dünyada bulunan toplam 439 nükleer reaktörün 38 tanesi Rusya’da olduğunun, 42 tanesi Rus nükleer reaktör teknolojisi kullanılarak inşa edilmiş durumda ve 15 tanesi de yine Rus teknolojisi kullanılarak inşa edilmekte olduğunun da altını çiziyor.
Avrupa Birliği’nin enerji ihtiyacı sıkıntısı o kadar kritik düzeyde ki, AB zirve toplantısında oylama yapılıp, nükleer enerjinin “yeşil enerji olduğuna” bile karar verildi.
Kısacası iş nükleer enerjiye geldiğinde, hem dünyada, hem de Türkiye’de kurallar, prensipler eriyip gidiyor, kala kala ortada hamasi nutuklar kalıyor...