Yeni ekonomi yönetimi başa geçtiğinden bu yana üç ay geçti. 6 Kasım’dan bu yana süreci değerlendirdiğimizde ülke risk primi 514’den 313’e geriledi. Dolar/ TL 8,58’den 7,15’e düştü. Borsa 1.191’den 1.516’ya yükseldi.
Piyasanın 3 kritik göstergesi gelişmelerin olumlu yönde fiyatlandığını gösteriyor. Bu, sıkı para politikası adımlarının etkisi… Peki ya reel kesim? Enflasyon %11,89’dan %14,60’a yükseldi. Faiz %10,25’ten %17’ye çıktı. Piyasalarda sıkılaştırma sağlanırken maliyeti arttı.
Geldiğimiz aşamada aşırı tırmanmış risk primi ve kurun yüksek seviyelere yerleştiğini, aşırı düşen borsanın da bir miktar değer kazandığını ancak dolar bazında 2013’teki 505 seviyesindeki zirveden hala çok uzak olduğunu (şimdilerde 200$) görüyoruz.
Para politikası? 1-Şeffaflık, öngörülebilirlik, hesap verebilirlik kredibilite sağladı. 2-Merkez’in ekonomi alanında geleneklere, genel kabul görmüş görüşlere bağlı olan uygulamalara dönmesi güven oluşturdu. 3-İletişim kalitesinin artması diyalog kurulmasını sağladı.
TCMB’nin riskleri? 1-Enflasyon birkaç ay daha yüksek kalacağı için gerek yerli-yabancı piyasa aktörleri faiz artır baskısı yapacaktır. Bunu nasıl yöneteceğine dair iletişim çalışması yapmalı. 2-Salgın ve aşılama süreci devam ediyor. Küresel dalgalanmalara karşı kırılganlık sürüyor. Bu bir risk faktörü... 3-Rezervler hala ekside. Tüm kurumsal yatırımcılar bunu izliyor.
Riskleri yönetemediğimizde krizleri yönetmek zorunda kalıyoruz. Minimum maliyetle salgın krizini atlatabilmek, Türkiye’yi büyüme kulvarında tırmandırır.
EKONOMİ TARAFINI BEKLEYEN ADIMLAR
1-Enflasyon yükseldi, nisan ayına kadar yüksek kalabilir. Bunun iletişimi eksik kaldı.
2-Reformların devreye girmesi gerekiyor. Altyapıları tamam ama devreye alınmalılar, geç kalıyoruz.
3-Faizin yükselmesi ile ekonomi yavaşlıyor, tedbir şart.
4- Döviz mevduatları 236,1 milyar $ ve çözülme başlamadı. Güven istikrar algısı ve halkın enflasyonun düşeceğine inancıyla TL’ye güveni geri gelmesi lazım.