"Normalleşme” çıkmaza girdi…

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Türkiye'nin son dönemde Ortadoğu ülkeleri ile başlattığı "normalleşme" politikası sıkıntıda;

AK Parti hükümeti, bölgesinde hemen hemen herkesle gerilim yaşanmasına neden olan "değerli yalnızlık" politikasından, Mısır'la normalleşme görüşmeleri yaparak, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri liderlerini Saray'da ağırlayarak, İsrail'le ise karşılıklı büyükelçi atayarak vazgeçtiğini ortaya koymuştu.

Ancak Ankara'nın attığı "normalleşme" adımları Arap dünyasında beklenen etkiyi vermemiş olacak ki, Cezayir'de yapılan Arap Birliği zirvesinde "hedefteki" ülkelerden biri de Türkiye oldu.

ARAP BİRLİĞİ ZİRVE SONUCU

Zirvede görüşülen ve kabul gören bildiride, Türkiye'nin adı doğrudan hiç geçmedi. Ancak bildiride Irak, Suriye ve Libya'nın toprak bütünlüğünün korunmasına ve bu ülkelerdeki yabancı güçlerin çekilmesine yönelik ifadelerle, Türkiye'ye de dolaylı mesaj verildi.

Mısır'la normalleşme görüşmelerinin Kahire yönetimi tarafından bitirilmesinin etkisi, tüm Arap Birliği zirvesi sırasında yaşandı. Mısır yönetimi, Arap ülkeleri üzerindeki etkisini kullanarak bildiride Türkiye'nin doğrudan hedef alınması için elinden geleni yaptı. Nitekim Arap basınına sızan taslak metinde, Türkiye'nin adı birkaç yerde birden geçiyordu. Şark El Avsat gazetesinin "Cezayir'deki Arap Birliği zirvesinin taslak metni" olarak yayınladığı belgede, Türkiye'nin "Arap ülkelerini istikrarsızlaşmaya çalışan aşırı gruplara topraklarında güvenli alan sağlamakla" bile suçlandığına ilişkin bir paragraf vardı.

Ancak zirve sırasında Ankara'nın yaptığı diplomatik girişimler ve Arap Birliği içindeki Katar gibi Türkiye'ye yakın duran ülkeler sayesinde, çok sıkıntı yaratabilecek bu ifadeler metinden çıkarıldı.
Cezayir'deki Arap Birliği zirvesi sonuç metni, daha önceki zirve bildirilerine bakıldığında, Türkiye'nin "başarısı" hanesine yazılabilir.

TAHIL ANLAŞMASI BELİRSİZLİĞİ

Türkiye'yi sıkıntıya sokan ikinci uluslararası gelişme, Rusya'nın tahıl koridoru anlaşmasından çekilmesi oldu. Bu durum, Ankara'nın BM'yi de devreye sokarak uzun uğraşlardan sonra Ukrayna ve Rusya imzaladığı eş zamanlı anlaşmalarla oluşturulan sistemin bir ayağının çökmesi anlamına geliyor.

Ancak Moskova'nın anlaşmadan çekilirken yaptığı "Ukrayna, tahıl koridorunu askeri amaçlarla kullanıyor" suçlaması ile, "gerekirse kargo gemilerini vururuz" tehdidi, anlaşmanın Kiev'le imzalanan ayağının da fiilen uygulanamaz hale getirmiş durumda.

AK Parti hükümeti, anlaşmayı kurtarmak için kolları sıvadı. Erdoğan'ın dün yaptığı açıklama, tahıl koridorunun-şimdilik- kurtarılacak gibi olduğunu gösteriyor. Ama verilen bu küçük ara bile durumun ne kadar hassas oulduğunu gösteriyor.

"SUDAN'DA TARIM" SIKINTIYA GİRDİ

Tahıl koridorunda yaşanan bu iniş-çıkışlar, bundan en çok etkilenecek kesimi oluşturan Arap dünyasında da, Türkiye'yi dolaylı olarak olumsuz etkiliyecek bir karar alınmasına yol açtı üstelik;

AK Parti hükümeti, Sudan'la boş duran geniş arazilerinde tarım yapılması için daha önce bu ülke ile anlaşma imzalamıştı. Ancak Arap Birliği zirvesinde, bu toprakların bizzat Arap ülkeleri tarafından kullanılması yönünde karar çıktı. Sudan topraklarının zengin Arap ülkelerinin finansman, diğerlerinin ise işgücü ve teknik destek sağlayarak ekilmesi karara bağlandı. Araplar, Sudan topraklarından  yılda 40 milyon tonluk hububat rekoltesi bekliyorlar. Bu da Türkiye'nin bu ülkedeki tarım yapma hamlesini fiilen "kadük" hale getiriyor elbette.

İSRAİL SEÇİM SONUÇLARI; ANKARA'YLA GERİLİM KAPIDA

İsrail'den gelen haberler de Ankara'nın "normalleşme" hamlesi açısından çok sıkıntılı görünüyor;

İsrail'de son seçim sonuçları, Başbakan olduğu dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sert polemiklere giren Binyamin Netenyahu'nun yeniden hükümet kurma yolunun açıldığını gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce Kaşıkçı cinayetinin azmettiricisi olduğunu ima ettiği Suudi Veliaht Prensi ile de, 15 Temmuz darbesinin "finansörü" olmakla suçlanan Birleşik Arap Emirlikleri Lideri ile de,  dış politika söylemlerinde yaptığı keskin dönüşler sayesinde "barışmayı" başarmıştı. Yıllarca bizzat Erdoğan tarafından "darbeci/katil" diye anılan Mısır Lideri Sisi ile normalleşme çabalarına girişen AK Parti hükümeti, son olarak Suriye'deki Esad yönetimi bile diyalog yolunu açma işaretleri vermeye başladı.

Bu açıdan bakınca, Erdoğan'ın Netenyahu ile olan gergin ilişkilerinde de yeni bir sayfa açabileceğini söylemek yanlış olmaz.

Ancak İsrail konusundaki sıkıntının Netenyahu'dan çok, kuracağı koalisyon hükümetinde yer alacak aşırı sağcı partilerden kaynaklanma ihtimali büyük; İsrail'in 120 sandalyelik parlamentosuna 14 vekil sokmayı başaran Ben Gvir'in, Netenyahu'nun koalisyon ortağı olacağına ve kilit bakanlıklardan birine getirileceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Ben Gvir, seçim sonuçlarına ilişkin açıklama yapmak kürsüye çıkarken, partililerinin hep bir ağızdan "Araplara ölüm" sloganı atmaları durumun vehametini somut şekilde ortaya koyuyor. Böylesine ırkçı söylemlere sahip bir partinin koalisyon ortağı olduğu İsrail'de, Filistin meselesinin kaosa/çatışmaya dönüşmesi işten bile değil.

2023 seçimlerine giderken, özellikle muhafazakar seçmenin hassas olduğu Filistin meselesinde AK Parti yetkililerinin "ne kadar susabilecekleri" de büyük bir soru işareti.

İşin özeti;

Türkiye 2023 seçimlerine giderken, "normalleşme" ve "dünya lideri" imajı, AK Parti hükümetinin elinden çıkmış görünüyor.

 Yeni bir "yalnızlık" kapıda...

Tüm yazılarını göster