Tüm dünyada COVID-19 salgını birçok sektörü etkiledi, ancak otomotiv ve ulaşım endüstrileri, en çok etkilenenler arasında. Fakat, ilginçtir, Türkiye’deki otomobil satışları hariç!..
Dünyanın dört bir yanındaki tüketiciler, ciddi sağlık ve mali kaygılar ile karşı karşıya kalmaya devam ediyor ve birçok yerde mobilite sınırlı kalmaya devam ediyor. Türkiye’de pek olmasa da, gelişmiş ülkelerde bile birçok otomobil bayisi kapandı ve otomobil alımları durma noktasına geldi; satışlar, Çin’den ABD’ye ve Avrupa’ya halen tam olarak toparlanamadı.
Aynı şekilde, birçok kişinin evden çalıştığı ve yolculuk yapmak zorunda olanların sağlık endişeleri nedeniyle toplu taşıma araçlarından uzak durduğu için, hareketlilik davranışı büyük ölçüde değişti.
Satın almada da, dijital daha önemli hale geliyor; genç tüketicilerin çoğu, bir bayide yüz yüze alışveriş yapmak ve servislere kendileri gitmek istemiyor. Temassız hizmetlerle daha da fazla ilgileniyor, hatta “ayaklarına kadar gelecek” hizmetler için fazladan ödeme yapmayı bile göze alıyorlar. Tüm dünyadaki anketlerde COVID-19 öncesine göre daha az seyahat edildiği ortaya çıkıyor. Fakat, COVID-19 sonrası, tüketicilerin salgın hastalık öncesi alışkanlıklarına dönme olasılığı da çok yüksek. Ancak, kesin olan; artık mikro-mobilite, bisiklet ve hatta yürüyüşün potansiyel olarak daha popüler hale geleceği...
Ayrıca herkesin, artık şehirlerarası seyahat için uçak ve trenden özel araçlara geçtiğini de görebiliyoruz.
Ancak, Türkiye’de tüketicilerin, COVID-19’dan daha öncesinde de kendilerine ait bir otomobile sahip olmaya çok değer verdiklerini biliyoruz.
Yine de bizdekilerle, tüm dünyadaki tüketicilerin seyahat etme, araç satın alma ve servislerle ilgili davranışları, ekonomileri değiştirecek, bilinen ve gelecekte beklenen tüketici hissiyatı yeniden tanımlanacak. Şimdi, piyasalar umarız yakın vadede yeniden açıldığında, otomotiv üreticileri, otomobil satıcıları ve hükümet yetkililerinin, toparlanmanın ne kadar süreceğini ve “bir sonraki normal”in neye benzeyeceğini tahmin etmeleri gerekiyor. Fakat, farklı bölgelerde ve çeşitli göstergelerde önemli iyileşme işaretlerini şimdiden görüyoruz. Aslında Türkiye’deki otomotiv piyasasını 2019’a göre değil de 2017 ve öncesine göre değerlendirmemiz gerekiyor. Otomobil satın alma potansiyelinin, bu yılın şaşırtıcı yüksek satışlarına rağmen hala en az yüzde 10 aşağıda olduğunu unutmamalıyız. İkinci çeyrekteki COVID-19 karantina döneminde alokasyon problemleri, Haziran sonundan itibaren iyileşince; üçüncü çeyrekle birlikte satışlar zirveye ulaşmıştı. Yeni ve kullanılmış otomobil satın alma niyeti, 3 yıl öncesine doğru yükseldi. Yani; Türkiye, COVID bozulmasını diğer ülkeler gibi yaşamadı, diyebiliriz.
Satın alma, özellikle yüksek gelirliler arasında artarken; üstelik indirim beklemeden, renk ve donanım beğenisi bile yapamadan bayilerde ne varsa satın alan müşteriler ortaya çıktı.
Oysa Çin hariç tüm dünya, hala COVID öncesine göre daha az harcama yapmak istiyor. ABD, Avrupa, İngiltere ve Japonya’da tüketicilere çok yüksek indirimler sunulmasına rağmen, oransal olarak Türkiye’nin çok gerisinde kaldılar. Umarız, pandemik kriz daha fazla derinleşmeden, otomotivdeki yükseliş trendi devam eder. Herkesin yüzü güler.