Nimeti üleşenler külfeti de bölüşebilmeli

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

En büyük yardımlaşma kurumu, ailedir. Kimlerle paylaşacağımız da aileden ne anladığımıza bağlıdır. Nimeti de külfeti de üleşmek kolaydır ve esastır. Ancak aile büyüdükçe çok daha zorlanırız bölüşmekte…

İşyeri, daha büyük bir ailedir. Patronu, yöneticisi, çalışanı ile koca bir aile… Bildik anlaşma şudur; çalışan, zamanının bir bölümünü işyerine kiralar. İşyeri de ona genişletilmiş alım gücü sağlar… Bu, artık eskimiş bir ahittir. Korona bize gösterdi ki yeni bir anlaşma yapma zamanı gelmiştir.

Markanın müşteriyle ilişkisindeki zımni anlaşma da eskimiştir. Müşteri; velinimet olmuştur. Markanın parasını cebinde taşıyan insan değildir. “Cebinden parasını al ve ondan kurtul” mantığı; köhneleşmiştir.

Korona sürecinde gördük ki, patron ile çalışan, marka ile müşteri, alan ile satan, aynı ekosistemin parçalarıdır. Ekosistemin ürettiği değeri paylaşmanın ötesine geçebilecek anlaşmalara ihtiyacımız var. O da bu ekosistemin bekasını sağlamaktır.

Nimet, çıktıdır, kârdır, üretimdir. Külfet, krizlerin, salgınların, durgunluğun bizlerin sırtına yükledikleridir. “Ben çalışsam da çalışmasam da maaşımı isterim” tutumu, eskimiştir. “Kiracım iş yapsın yapmasın, ben kiramı isterim” düşüncesi de bayatlamıştır.

Külfet, nimetin maliyetidir. Nimetin paydaşları, külfeti de pay edebilmeli kihayat, kendine yol bulabilsin.

İNSANLI EKONOMİ İNSAFLI EKONOMİ

Korona, ekonominin insan boyutunu ön plana çıkardı. Artık insanı dışarıda bırakan hiçbir sistemin hayatta karşılığı olamıyor. İnsanlı ekonomi aynı zamanda insaflı ekonomidir.

İnsaf; ortadan ikiye bölmek demektir. (nıfs=yarı yarıya) Eğer salgın ile başımız dertte ise; “çekemem bu derdi, bölek seninle…” Yarı yarıya bölelim ki insanı yaşatalım, insafı yaşatalım, devleti yaşatalım.

Tüm yazılarını göster