Nermin Abadan Unat

28 Ekim’de başlayacak olan 40. Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’nın bu yılki Onur Yazarı Türkiye'de iletişim bilimlerinin oluşumuna katkı veren öncü isimlerden, yazar, çevirmen, hukukçu, sosyolog, siyaset ve iletişim bilimci gibi birçok unvana sahip Prof. Dr. Nermin Abadan Unat olarak belirlenmişti. İstanbul Kitap Fuarı’nın bir kültür hizmeti olarak kendisi için “Cumhuriyetin 100. Yılında Cumhuriyeti Yaşayan Asırlık Çınar Nermin Abadan Unat” kitabını hazırladım…

Bugünkü Odak’ta, o hazırlama hikâyesini anlatmak istiyorum:

Çok heyecanlıydım; nasıl olmayayım ki?! Hazırlayacağım bu kitap için Nermin Abadan Unat’ın evine gidiyordum. Yani çok şanslı, çok ayrıcalıklıydım. Randevu saatimizden epey önce binanın önündeki bahçe duvarına oturdum, gözüm saatte beklemeye başladım. Onu çok yormadan hazırlayıp bitirmeliydim kitabı. Oysa çalışma haftaları birbirini izledikçe o bana “sizi çok yorduk Faruk Bey!” demeye başlayacaktı. Asla çalışmaktan yorulmadığını; çalıştıkça, antrenman yapan bir sporcu gibi forma girdiğini fark edecektim…

Kapıyı çaldım, asistanı Ayla Yüksel açtı. Toto da beni karşılamış, sevinçle etrafımda dönmeye başlamıştı. Ayla Hanım’la bu randevu öncesi, epey telefonlaşmıştık. Yedi yıldır 7/24 yanındaydı. Beni, kitap hazırlıkları boyunca çalışacağımız salona aldı. Biraz sonra Hoca’nın elini sıkıyordum. İşte, bir efsane, Nermin Abadan Unat tam karşımdaydı…

O, koltuğuna geçti, Toto hemen kucağına atladı, ben de bir sandalye çekip tam karşısına oturdum. Klimaların, vantilatörlerin yetmediği sıcak bir yaz günüydü. Daha o günden Ayla Hanım’ın Hoca’ya sevgisine, saygısına, ihtimamına hayran kalmıştım.

Nermin Hoca, kulaklık taktığı halde duyma problemi yaşıyordu, ama bu durum onun çevresine ilgisini asla azaltmamıştı. Evet, Hoca’nın yanındaki stajım başlıyordu…

Ayla Hanım’la konuşmalarımda evde müthiş bir fotoğraf albümü daha doğrusu albümleri olduğunu öğrenecektim. Hoca, çalışma hayatının bütün yoğunluğu arasında geçmişin görüntülerini biriktirmiş, kimi fotoğrafların arkasına hatırlatıcı notlar yazmıştı. Ama onlara pek gerek yoktu çünkü isim isim, sene sene zaten hatırlayacaktı.

Ama ilk olarak bir “kazı” çalışması yapmalıydık. Hocanın daha önce “Kum Saatini İzlerken” adıyla yayınlanan kitabının genişletilmiş yeni baskısını “Yüz Yıllık Umut” ismiyle yayına hazırlayan Ayla Hanım’la birlikte albümleri salondaki masanın üstüne yığıp bakmaya başladık. Daha doğrusu o, bir ön seçim yapıyor, daha sonra bu fotoğraflar arasından hangilerini kullanabileceğimizi belirliyorduk. Kitap çalışmasına başlamadan önce “Yüz Yıllık Umut’un yanında Sedef Kabaş’ın hazırladığı söyleşi kitabı “Hayatını Seçen Kadın: ‘Hocaların Hocası’ Nermin Abadan Unat”ı da okumuştum. İki kitaptan da çok yararlandım, yazarlarına çok teşekkür ediyorum. Ayla Hanım’a, bu kitabı hazırlarken verdiği destek için ayrıca bir kez daha teşekkür ediyorum.

İkinci aşamada Nermin Abadan Unat’ı seven dostları, yetiştirdiği öğrencilerden bu kitaba özel yazılar istedik, peşpeşe gelmeye başladılar…

Oğlu Mustafa Kemal Abadan, Amerika’da yaşıyordu ve onunla Zoom üzerinden diyalogdaydım. Nermin Hoca koyu bir Atatürkçü’ydü, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Mustafa Kemal Atatürk’e gönülden bağlıydı. Ülkesi için her şeyi yapmaya hazırdı. Mustafa Kemal adı da bu sevgiden geliyordu. O da madde madde annesini anlattığı bir yazıyla kitapta yerini alacaktı.

Artık seçtiklerimizi Hoca’ya göstermenin zamanı gelmişti. Fotoğrafları o yorumlayacak, anlattıklarını onun ağzından, üslûbu değiştirmeden verecek, resimleri mümkün olduğunca kronolojiye sadık kalarak sıralayacaktım.

Çalışmamızın o aşamasında Hoca’ya hayranlığım daha da arttı. Kendisinden yardım rica edene kadar bizi beklerken boş durmuyor iPad’inden haberleri, daha sonra yazılı bir şey görmesin masanın üzerinde duran her şeyi okuyor, okuyordu.

Her şeyi merak ediyordu.

Bu arada, ekranda baktığımız fotoğraf altlarında tashih varsa, ki bazen oluyordu, düzeltmem için işaret ediyordu.

Bir sonraki randevumuzu iple çekiyordum…

Hoca ile akşamüstü çaylarımızı da ihmal etmiyorduk, mutlaka çikolata ikram ediliyor, çayın yanında birkaç tatlı kurabiye oluyordu. Çaylarımızı yudumlarken bile çalışmaya devam ediyorduk. Bu arada Hoca’nın ne kadar esprili olduğunu da fark etmiştim. Her gidişimde mutlaka ince bir zekâyla yaptığı esprileri yakaladığım anlar oluyordu…

Hazırlıklarımızın sonlarına doğru 103. doğum gününü kutlamak için dostları, doktorları, öğrencilerinden oluşan küçük bir grupla bir araya geldiğimde bu özel akşamın, kitabın başlarında yer alması gerektiğine karar verdim. Hoca’ya gösterilen sevgi ve saygı, o akşam bir kez daha somutlaşmıştı. Böyle özel bir gece her zaman belleğimde kalacak.

Aldığı onlarca ödülden kimilerini, yazdığı çok sayıda kitaptan bazılarını da koyduğumda kitabın tamamlandığını hissettim. Sıra, yaz aylarında yanında aldığım eğitim için Hoca’ya şükran duygularımı ifade etmeye çalıştığım bu yazıya gelmişti. Kitabın oluşumunu biraz olsun anlatabildiğimi umuyorum.

Nermin Abadan Unat için bir kitap yapmak benim için büyük onur. Hocam çok yaşayın, nice nice senelerde sizinle sohbetler etmek istiyorum. Öğreneceğim daha çok şey var. Emin olun, evinizin önündeki bahçe duvarına oturmayı bile çok özleyeceğim…

Tüm yazılarını göster