Nereye gizlendi bu korona işsizleri?

İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI

Zaten yıllardır en önemli sosyal ve ekonomik sorun haline gelen kronik yüksek işsizlik, korona krizi ile birlikte çok daha yakıcı ve yıkıcı bir hal aldı. Sorun bu kadar devleşerek karşımızda dururken, TÜİK’in açıkladığı nisan dönemi verilerine göre işsizlik oranı, korona krizi koşullarında artmak bir yana geçen yıla göre 0.13 puan azalarak yüzde 12.84’e inmiş. İşsiz sayısı da artmamış geçen yıla göre 427 bin kişi ve yüzde 10.16 azalmış. Tüm bunlar mart, nisan, mayıs aylarının ortalaması, yani korona krizinin bütün şiddetini yaşadığımız dönemde olmuş. Üstelik işsiz sayısı istihdamda 2.59 milyon kişi ve yüzde 9.17’lik bir düşüş olmasına rağmen.

Hepsini üst üste koyunca inanılmaz bir manzara ortaya çıkıyor

Bu garip durumun bir nedeni işgücü ve işsizlik hesaplamalarının uluslararası metodolojisi. Verileri doğru yorumlayabilmek için bu metodolojiyi ve bunun istatistik sonuçlarına etkisini bilmek ve verilerin ayrıntılarını bu gözle değerlendirmek gerekiyor.

Korona krizi öncesinde de işgücü istatistiklerinde açıklaması zor çeşitli yönler zaten vardı ve bu TÜİK’in uygulamasından kaynaklanan ölçüm sorunları olabileceği sorusunu ortaya çıkartıyordu. Bu da ikinci bir neden olabilir.

Durum kaçınılmaz olarak işgücü ve istihdam verilerini yorumlamayı, buna bakarak gerçek durumu ve eğilimleri değerlendirmeyi güçleştiriyordu. Korona kriziyle manşete yansıyan işsizlik verileri ile gerçek durum arasındaki makas iyice açıldı.

Dolayısıyla konuyla ilgilenen herkes, gerçek resmi daha net görebilmek için verilerin ayrıntılarını deşelemek zorunda kalıyor. Doğal olarak yapılan her hesaplama bir diğerinden çeşitli farklılıklar gösteriyor.

Biz de geçen ay olduğu gibi bu ay da TÜİK verilerinin ayrıntılarına bakarak işsizliğin gerçek boyutunu anlamaya çalışacağız.

Korona krizinin işsizlikte yarattığı tahribatın boyutunu anlayabilmek için geçmiş yıl eğilimlerini dikkate alarak üç noktaya farklı bir şekilde yeniden bakmak gerekiyor.

Birincisi istihdamda gözükmesine karşın işbaşında olmayanların sayısındaki olağanüstü sıçrama. İkincisi çeşitli nedenlerle iş aramaktan vazgeçerek işgücü hesabı dışına çıkanların sayısındaki yüksek artış. Bir de çalışmaya devam edenlerin ortalama çalışma saatlerindeki azalmanın dolaylı işgücü ve gelir kaybı etkisi.

İstihdamdaki 2.59 milyon kişilik büyük düşüşe rağmen, istihdamda gözüküp de işbaşında olmayanların sayısı bir yıl öncesine göre 4.52 milyon kişi birden artmış. Oysa önceki yıllarda işbaşında olmayan sayısındaki yıllık artışlar sadece 50 bin kişi dolayında. Bizim varsayımımıza göre gizli korona işsizlerinin 4.5 milyonu istatistiklerin bu kaleminde yer alıyor. En iyimser varsayımlarda bile bu rakam 3.6 milyonun altına inmeyecektir.

Gizli korona işsizlerinin en kolay izlendiği yer, çalışmaya hazır olduğu halde iş aramadığı için işgücü dışında sayılanların sayısındaki artış. Buradaki yıllık artış 2.17 milyonu buluyor. Korona etkisinin hiç olmadığı ocak dönemi ile etkili olduğu nisan dönemi arasındaki artış ise 1.67 milyon. Hastalık, ailevi nedenler ve diğer nedenlerle iş aramayanların sayısındaki ocak-nisan farkı da 1.7 milyon dolayında. Bu iki gruptaki ani artışın da gizli korona işsizlerinden oluştuğunu düşünüyoruz. Toplamda 3.5 milyon dolayında gizli korona işsizinin de bu şekilde işgücü dışında sayıldığını varsayıyoruz.

Bu varsayımlar altında gizli korona işsizleri dahil işsiz sayısı 14.5 milyonu aşıyor. İşsizlik oranı da yüzde 40.8’i buluyor.

Dönüşümlü çalışma ve kısa mesai saatlerine bağlı dolaylı bir istihdam ve iş kaybı da var. İstihdam ve işsizlik konusuna değerlendirirken bunu da dikkate almak gerekiyor. Geçen yıla göre hem fiilen çalışan sayısı, hem de çalışılan ortalama saat miktarı ciddi ölçüde düştü. Fiilen çalışan sayısı 7.1 milyon kişi ve yüzde 25.79, haftalık ortalama çalışma süresi de 5.1 saat ve yüzde 11.43 düştü. Bu haftalık toplam çalışma süresinde 421 milyon ve yüzde 34.28’lik bir azalma demek. Bu da kabaca 2 milyon kişilik bir iş kaybı anlamını taşıyor.

Tüm yazılarını göster