Naci İRİS
Elektrik Yüksek Müh. & İşletme Bilim Uzmanı
Son dönemde toplumlar genelde teknoloji, özelde yapay zekâ ile sınav oluyorlar.
Yapay zekâ araçlarını önce Google başta olmak üzere arama motorları ile navigasyon uygulamalarıyla sonra siri asistanlarla ve son dönemde de direkt yapay zekâ uygulamaları ile çok aktif bir şekilde hayatımıza soktuk.
Aslında bu araçlar akıllı telefon kullanan herkes tarafından sorgusuz sualsiz kullanılıyor, hiç kimse bu ücretsiz uygulamaları kullanırken nasıl bir risk üstlendiğini çok fazla düşünmüyor.
Tabii navigasyon uygulamaları büyük şehirlerde gideceğimiz yerlere ve hatta tüm şehirlerde bilmediğimiz lokasyonlara ulaşabilmek için çok büyük kolaylıklar sağlıyor. Bu teknoloji ile muhatap olduğumuzda mevcut düşünce sistemimizle çatışan bir değer oluşmuyor, yani bu uygulamaları kullanırken dini, ahlaki veya kültürel bir stres yaşamıyoruz. Bu uygulamaları kullanırken teknolojiden en uzak olanlar bile kolayca kullanabiliyor. Bunu yaparken de, uygulamayı kendi şahsi cihazında bulundurmak veya cihazındaki mevcut uygulamayı kullanma hususunda bir bedel ödemiyor. Bütün bunların yanında bu tür uygulamaları aktif kullananlar toplum içerisinde itibar görüyor.
Navigasyon uygulamalarında olduğu gibi, anlık gerçek bilgileri harmanlayarak bize daha iyi daha doğru yönde yönlendirebiliyor. Bilhassa navigasyon uygulamaların ilk kullanıldığı dönemlerde varacağımız noktanın varacağımız gideceğimiz noktaya varış saatimizi en güncel haliyle tespit edebilmesi bende bir hayranlık uyandırmıştı; sanki mevcut trafik, bir uydu üzerinden takip ediliyor ve bir hesaplama ile benim önüme net sonuçlar konuluyor diye düşündürüyordu. Ancak kullandıkça aslında her birimizin veri alırken diğer taraftan da veri oluşturduğumuzu ve başkalarının verilerine destek sağladığımızı da görmüş olduk.
Hatta bu uygulamaları aktif kullananların mekânlar veya uygulamalar üzerine yaptıkları yorumlar daha az aktif kullananlara göre daha ön plana çıkıp bizi yapay zekâ uygulamalarına karşı daha fazla teşvik eder bir hal almaya başladı.
Yapay zekânın yan kolu diye nitelendirebileceğimiz makine öğrenmesi büyük miktarda veri toplamak ve işlemeyi mümkün kılmaktadır.
Yapay zekâ uygulamaları kullanmak hatta daha basite indirgeyecek olursak akıllı telefon kullanıyor olmak birçok eşyadan vazgeçebilme imkânı da bize sağlamakta. Geçtiğimiz günlerde izlediğim bir filmde akıllı telefonunu bir sebeple kullanmaktan vazgeçen bir kişi markete gidip akıllı telefon vasıtasıyla normalde ihtiyaç duymadığı çalar saat, not defteri, harita, fotoğraf makinesi, ajanda, hesap makinesi, radyo/müzik çalar gibi birçok ev eşyası ve tüm bunları yanında taşımak için bir kol çantası almak durumunda kalmıştı. Aslında bir akıllı telefonla birçok ev eşyasını da yanımızda taşımak zorunda da kalmıyoruz. Bunlara toplu taşıma kartı, banka ve kredi kartlarını da eklemek mümkün.
***
Geçtiğimiz gün küresel olarak yaşadığımız dijital aksaklık tüm bildiklerimizi ve kabullerimizi yeniden gözden geçirmemize neden oldu. Birikimlerini bir bankada tutanlar, o bankanın dijital servisine ulaşamayınca büyük panik yaşadı. Tüm sistemin yok olduğunu var saysak elinde birikiminin ne kadar ispatlayabilecek hiçbir veri olmadığını fark etti. Ne bir banka cüzdanı, ne bir defter, ne o, ne bu…
Evet, teknolojik her yenilik beraberinde yeni risklerle beraber geliyor. Siber Güvenlik kavramı gelişen bu teknoloji ile beraber gündemimize girdi. Küresel dijital dünya birçok siber saldırıya da açık ve sistemi kuranlar sistemin güvenliğini sağlamak için devamlı bir çaba içinde. Ancak yaşadığımız her olay, alınan tedbirlerin yetersizliğini tekrar gözümüzün içine sokuyor. İnsanın hasta olup tedavi olması gibi bu konu da teknoloji kullanıldıkça başımızı ağrıtmaya devam edecek.
Dünya Ekonomik Forumu 2024 Küresel Riskler Raporu’nda göre, önümüzdeki yıllarda siber güvenlik ve yanlış bilgilendirmeler ilk dört riskin içinde yer alıyor.
Teknoloji kullanan her fert veya kuruluş, kendi ölçeğinde tedbirini alması gerekiyor.