Ne kadar dış kaynak, o kadar büyüme!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Son on beş yılın verilerini çıkardık baktık. Hani şu ara ara faiz lobisi ilan ettiğimiz, en büyük düşmanımız gibi gördüğümüz, bizi batırmak için ellerinden geleni yaptıklarını ileri sürdüğümüz yabancılar var ya, ne zaman ki Türkiye’ye döviz getirmiyorlar, büyümemiz düşüyor, hatta küçülüyoruz.

Hiç başka şansımız, hiç “Gelmezlerse gelmesinler, döviz getirmezlerse getirmesinler” deme lüksümüz yok!

Yabancı döviz getirecek, biz de büyüyeceğiz. Mevcut tablo bu.

Hep söylüyoruz, bu değişmez bir kural değil. Biz dış ticaret yapımızı değiştirir ve ihracatımızı ithalata bağlı olmaktan büyük ölçüde kurtarırız; turizm gelirlerimizi ikiye katlarız; yeni maden yatakları, doğal kaynaklar keşfederiz ve bunlar sayesinde döviz yaratmaya başlarız, o zaman tabii ki yabancının dövizine ihtiyacımız kalmaz.

Var mı ufukta bu yönde bir gelişme? Yok!

Öyleyse yabancı döviz getirecek ve biz de büyüyeceğiz.

Bağlantı çok belirgin

GSYH artış ya da azalışını belirleyen tek etken yurt dışında yerleşiklerin ya da kısaca yabancıların getirdiği ya da çıkardığı dövizin miktarı değil kuşkusuz. Büyümeyi etkileyen bir dizi faktör var. Ama en önemli faktör dış kaynak bulup bulamadığımız.

Ayrıca yabancıların döviz getirmeleri ya da daha önce getirmiş oldukları dövizi götürmeleri sonucunu veren faiz gibi, hisse senedi fiyatı gibi, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi koşullar gibi bir dizi etken var. Dolayısıyla bunlar da büyüme- döviz girişi bağlantısını koparabilir.

Ama yine de çok somut bir bağlantı olduğu açık.

Portföy yatırımlarının iki önemli kalemini, hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedine yapılan yatırımları büyüme hızıyla bir araya getirdik. Grafikte bu iki büyüklük arasındaki paralelliği gözlemek çok kolay.

Son on beş yılı esas aldığımızı girişte belirtmiştik.

2005 yılından itibaren dış kaynak girişinin nasıl azaldığı ve buna paralel olarak büyümenin nasıl hız kestiği çok somut olarak gözlenebiliyor.

Ekonomi 2008 ve 2009 yıllarında dibe oturuyor, yabancı bir yılda 4 milyar dolardan fazla para çıkarıyor. Küresel krizin sona ermesiyle birlikte bu kez çok yüklü bir döviz girişi yaşanıyor; 2009’daki rekor küçülmenin yarattığı baz etkisi sayesinde de yeniden hızlı bir büyüme sürecine giriliyor.

2011-2016, dalgalı büyüme ve inişli çıkışlı döviz hareketi gerçekleşen bir dönem. 2017’de büyümede oldukça yüksek bir gerçekleşme sağlanıyor, o yıl yine yüklü miktarda bir döviz girişi söz konusu.

2018 yılıyla birlikte iniş başlıyor. Hem artık döviz girişinden değil, net çıkıştan söz ediyoruz, büyüme de belirgin ölçüde hız kesiyor.

2019’a geliyoruz, son on beş yılın üçüncü en yüksek döviz çıkışı gerçekleşiyor. Ayrıca büyüme hızındaki yüzde 0.5'lik tahmin, 2009’daki küçülmeden sonraki en kötü performans anlamına geliyor.

İyi güzel de dövizi nasıl çekeceğiz!

Yabancı yatırımcı “ceketini alıp çıkabileceği” yer arar.

Biz yıllardır içinde yaşadığımız için kanıksadık ama Türkiye bir ateş çemberinde ve biz söndürmek için çaba göstermek yerine ateşi ha bire körüklüyoruz.

Suriye problemimiz var ve giderek büyüyor, mülteci sorunumuz var, sınır ötesi harekatların biri bitiyor biri başlıyor; şimdi buna deniz aşırı bir askeri operasyon daha ekliyoruz: Libya!

Sanıyor musunuz ki bunlar yabancı yatırımcıyı ürkütmüyor.

Yabancı fonlar ülkenin yalnızca o anda içinde bulunduğu ekonomik durumla mı ilgilenir!

Bir yabancı fon yöneticisi olarak gözünüz Türk menkul kıymetlerinde. Türkiye'de faiz geçen yıl düşmüş olmakla birlikte yine de iyi, en az yüzde 10 kazanç söz konusu.

Ama bu kazanç getirdiğiniz döviz TL’ye karşı yüzde 10’dan az değer kazanırsa söz konusu.

Bir milyon dolar getirdiniz, dolar/ TL kuru 6 lira, elinize altı milyon lira geçti, yüzde 10’dan bir menkul kıymete bağladınız. Bir yıl sonra paranız 6.6 milyon lira...

Buraya kadar iyi. Bir yıl sonra dolar/TL 6.6 olmuşsa çıkarken yine bir milyon dolarınız var, kar sıfır! Doların getirisinden mahrum kaldığımız için aslında bir miktar zarar da var.

Dolar/TL örneğin 6.3’te kalmışsa, kardasınız. Yok eğer dolar/TL 7’ye çıkmışsa anaparanız bile eksildi.

Şimdi tablo böylesine yalın. Doların bu yıl TL'ye karşı ne kadar değer kazanacağını öngörmek mümkün mü? Bırakın yabancıyı, bunu ekonomi yönetimimiz, bankacılarımız öngörebilir mi? Böylesine ateş çemberindeki bir ülkenin parası ne kadar değer yitirecek, kim bilebilir ki?

Şu koşullarda nasıl döviz bulacağız öyleyse?

Zorlanacağız, bu kesin. Geçen yılki gibi bir yabancı hareketi görürsek şaşırtıcı olmaz.

Bu köşede dün büyümede bu yıl yüzde 5’i yakalamanın çok zor olmadığını yazdık. Bugün yazdıklarımızla bir çelişki varmış gibi görünebilir. Ama dikkat, yüzde 5 büyümeyi sağlayabilecek en büyük etken bizim yeni bir şeyler yapmamız değil ki, baz etkisi...

Tüm yazılarını göster