NATO’nun 11-12 Temmuz’da Vilnius’ta gerçekleşecek zirvesi öncesinde Türkiye, -deyim yerindeyse- el yükseltti.
Vilnius zirvesinin kamuoyunda en çok konuşulan konusu İsveç’in üyeliği. Ancak zirvede, çok da kamuoyuna yansımayan başka kritik kararlar da alınacak. Bunlardan biri de NATO’nun yeniden yapılandırılmış savunma planlamaları.
İsveç’in NATO’ya tam üye olarak kabul edilmesine veto koyan Ankara, şimdi de NATO’nun savunma planlamalarında Boğazlar ve KKTC üzerinden yeni bir adım attı. NATO savunma planlamalarında hem Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nın ismi, hem de KKTC’nin konumu üzerinden bir tartışma açtı;
“TÜRK BOĞAZLARI” TALEBİ
Türkiye, NATO planlamalarında şimdiye kadar “Boğazlar” olarak geçen ismin, “Türk Boğazları- Turkish Straits” olarak kullanılması için İttifak’a resmi öneride bulundu. Ayrıca, Kıbrıs Adası’nın bulunduğu coğrafi alanda yapılacak NATO savunma planlamalarında KKTC’nin Kıbrıs Rum Kesimi’yle ayrı anılacak şekilde isimlendirilmesini de istedi. Bu öneriler, NATO içinde “kıyametin kopmasına” yol açtı. Türkiye’nin isim konusunda diretmesi, NATO’nun yeniden yapılandırılmış savunma planları üzerinde İttifak’ın Vilnius öncesinde uzlaşmasını zora soktu.
Şimdilerde gerek İngiltere, gerek ABD, İsveç’in üyeliği dışında bu çıkmaza dabir çözüm bulmak için harekete geçmiş görünüyorlar.
Nitekim ABD’nin, Boğazlar için İttifak içindeki planlamalarda hem Türkiye’yi memnun edecek şekilde “Türk Boğazları”, hem de Yunanistan’ın kabul edebileceği Boğazlar’ın Latince isimleri olan “Dardanelles” ve “Bosphorus”un aynı anda, iki isim olarak kullanılmasını önerdiği basına sızdı. Ancak Batı basınına göre, Amerikan önerisi hem Atina, hem de Ankara tarafından anında reddedildi.
Ancak Ankara’nın Boğazlar çıkışı, Türkiye’de seçim sonrasında oluşan yeni hükümetin izleyeceği dış politika açısından pek çok sinyal barındırıyor. Belli ki 3. Cumhurbaşkanlığı döneminde Erdoğan yönetimi, Batı ile daha “kıran kırana” bir pazarlığa girmeye kararlı.
UZLAŞILAN KONULAR
NATO zirvesi öncesinde İttifak üyesi ülkelerin üzerinde anlaştıkları konular da var; Mesela NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in görev süresinin, en azından 2024’teki NATO Washington zirvesinde kadar uzatılmasına kimseden şimdiye kadar aykırı bir görüş gelmedi.
Yine Ukrayna meselesinde de uzlaşma var; NATO’nun bu ülkeyle işbirliğinin geliştirilmesi adına, hâlihazırda İttifak içinde kurulu olan “Ukrayna komisyonu”nun, NATO üyeleri ve Ukrayna’yı eşit ortaklar olarak bir araya getirecek “Ukrayna Konseyi”ne dönüştürülmesi konusunda da anlaşmaya varılmış durumda. Nitekim NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Ukrayna Lideri Zelensky’yi Vilnius’a davet etti bile.
Görünen, 11-12 Temmuz’a kadar Türkiye’nin dış politikasındaki ana gündemin NATO konusu olacağı.
ABD Başkanı Joe Biden’ın zirve öncesi İsveç Başbakanı’nın Beyaz Saray’da ağırlamasını bu açıdan Ankara’ya mesaj olarak okumak mümkün. Soru çok; Temmuz’un ilk iki haftasında Ankara-Brüksel-Washington hattında yaşanacak yoğun diplomasi trafiği Vilnius Zirvesini “kurtarabilecek” mi?
NATO’nun 31 üyesinin tüm dünyaya “uzlaştıklarını” gösterebilecek mi? Hangi ülke nereden, ne taviz verecek ya da vermeyecek?
Yanıtları hep birlikte göreceğiz...