İsveç'in NATO üyeliğine yönelik vetoyu AK Parti hükümeti resmen kaldırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Vilnius'teki NATO zirve toplantısında, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in kolaylaştırıcılığında İsveç Başbakanı ile görüştükten sonra, konunun TBMM'ye gönderileceğini açıkladı.
BAHÇELİ'NİN TAVRINA DİKKAT!
Ancak TBMM'deki süreç üzerinde durmaya değer; Erdoğan'ın İsveç'in NATO üyeliğinin Meclis'e sevkedileceğini açıkladığı saatlerde, İttifak ortağı olan MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin TBMM Grup konuşmasındaki sert çıkışını dikkate almak gerekli. Bahçeli'nin İsveç'in üyeliği konusunda "Milli varlığımızı tehdit eden, kanlı terör örgütlerine kucak açan, bunların terörist devşirmesine kendi başkentinde göz yuman bir ülkeyle bir güvenlik mimarisinin bünyesinde nasıl buluşacağız. Bunu nasıl hazmedeceğiz. Sadece F-16 ile ilgili parmak sallanıyor diye tamam mı diyeceğiz" sözleri, aslında AK Parti hükümetinin nasıl "ilerleyeceğine" ilişkin de ipuçları içeriyor.
Tıpkı ABD yönetiminin, "biz F-16 satmak istiyoruz ama Kongre onaylamıyor" yaklaşımına karşı, AK Parti hükümetinin de "İsveç'in NATO üyeliğini onaylayacağız ama, TBMM geçit vermiyor" kartını ortaya atması büyük ihtimal.
Sadece Bahçeli değil; TBMM'de temsil edilen muhalefet partilerinde de İsveç'in NATO üyeliğini onaylamak konusunda pek bir heves yok. Üstelik son seçimlerin ardından AK Parti'nin TBMM'de, MHP olmadan çoğunluğa sahip olmadığı da bir gerçek.
Bunları alt alta toplayınca, İsveç'in üyeliğinin TBMM'de, ABD'nin F-16 tavrı netleşinceye kadar "takılması" ihtimal dahilinde.
VİLNİUS'TA NE KAZANILDI?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Vilnius zirvesi için yola çıkmadan hemen önce ise NATO genişlemesi ile Türkiye'nin AB üyeliği arasında paralellik kuran açıklaması ışığında, elbette Vilnius'ta Türkiye adına somut olarak "ne kazanıldığına" da bir bakmak gerek;
▶Erdoğan'ın "NATO'ya karşı AB" çıkışına, ne Avrupalılar, ne de Amerikalılar -deyim yerindeysepabuç bırakmadı. Almanya Başbakanı Scholz açık açık iki konunun alakası olmadığını söylerken, Beyaz Saray resmen "NATO NATO'dur, AB ise AB'dir" açıklaması yaptı.
▶ Erdoğan ile İsveç Başbakanı'nın üzerinde uzlaştığı mutabakatta, İsveç'in Türkiye'nin AB üyeliğine destek vereceği kayda geçirildi. Ancak İsveç her zaman AB içinde Türkiye'nin üyeliği tarafında duran ülke olduğundan, bu vaat "zaten yapılanın tekrar taahhüt edilmesinin" önüne pek geçmedi.
▶ Erdoğan'ın uçağıyla Vilnius'ta giden Türk gazeteciler, "PKK'nın yanısıra, PYD-YPG ve FETÖ'nün de NATO belgelerine girdiğini" iddia ettiler. Ancak durum pek öyle görünmüyor; PKK'nın uluslararası kuruluşların belgelerinde resmen terör örgütü tanındığı zaten bilinen gerçek. Ancak PYD-YPG ve FETÖ konusunda böyle bir durum yok. NATO Genel Sekreteri'nin kolaylaştırıcılığında Türkiye ve İsveç'in üzerinde uzlaştığı mutabakatta aynen şöyle deniyor; "İsveç, PYD-YPG'ye ve Türkiye'de FETÖ olarak anılan organizasyona destek vermeyeceğini taahhüt eder". Bu ifade ile İsveç'in bile PYD-YPG ile FETÖ'yü resmen "terör örgütü" olarak tanımadığı aşikar. Kaldı ki, mutabakat metni İsveç ve Türkiye arasında. NATO'nun herhangi bir taahhüdü yok. Nitekim Türkiye ile İsveç arasında daha önce varılan benzer mutabakatın "NATO belgesi olmadığı" bizzat NATO Genel Sekreteri Stoltenberg tarafından açıklanmıştı.
▶ Türkiye'nin F-16 alımı konusundaki beklentisinde ABD yönetimi "biraz daha çaba harcarız" sözünü verdi, ama nihai sonuç için topu yine Amerikan Kongresi'ne attı.
▶ Türkiye'nin NATO müttefiklerinin birbirlerine "ambargo uygulanmaması" yönündeki talebi NATO bildirisine girdi; Ancak önemli bir nüansla. Bildirinin ilgili 30. maddesindeki ifade aynen şöyle; "Taahhütlerimiz, mükellefiyetlerimiz ve süreçlerimize uygun şekilde, Müttefikler arasındaki savunma ticareti ve yatırımına ilişkin engelleri, münasip olması halinde, azaltacak ve ortadan kaldıracağız..."
"Münasip olması halinde" ifadesi kritik önemde. Çünkü mesela ABD'nin Türkiye'ye koyduğu CAATSA yaptırımları, Amerikan yasaları uyarınca gerçekleşti. Dolayısıyla ABD, NATO bildirisindeki "münasip olması halinde" ifadesine dayanarak, "yasalarım bunu öngörüyor. Yaptırımı kaldırmam mümkün değil" diyebilir. Yani yaptırım konusunda da Türkiye, müttefiklerinden herhangi somut ve yazılı bir garanti alabilmiş değil.
Kısacası Vilnius'ta İsveç'e veto kalkarken, Ankara'nın ne İsveç'ten, ne de diğer NATO müttefiklerinden herhangi bir "taviz" alınabildiğini söylemek zor...