Nasıl bir Ekonomi?

Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Gazetemizin yeni adı “Nasıl Bir Ekonomi”. Bugün dünyanın gündeminde öne çıkan ve yanıtlanması hiç de kolay olmayan bir soru bu.

Küreselleşmenin yükseliş sürecinde bu sorunun cevabına hayli yaklaşıldığı izlenimi doğmuştu. Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’da öngördüğü gibi, kapitalizmin küresel bir sistem haline gelme hayalinin gerçekleşmesi yolunda 1980’lerde atılan adımlar dünya ekonomisinde büyük bir dönüşümün yolunu açmıştı. Kapitalizmin beşiği olan Avrupa ve ABD’nin küresel şirketleri, Çin ve Hindistan gibi daha önce kapitalizme yüz vermeyen ülkelerin bu büyük dönüşümde dünya ekonomisine eklemlenerek hızla kalkınmasında başrolü oynamıştı.

Bu büyük dönüşüm ülkeler arasındaki gelir uçurumlarının kapanmasında da etkili olmuş ve 2000’li yıllara büyük umutlarla girilmişti. Küreselleşme sanki herkesin kazançlı çıktığı bir süreç olarak algılanmaya başlamıştı. ABD ve İngiltere’de solu temsil eden siyasi partiler de bu sürece katkıda bulunmuştu. “Nasıl bir ekonomi?” sorusunun cevabı bulunmuştu sanki.

Küreselleşmeye dur diyen Batı oldu

Küreselleşme sürecini tetikleyen Batı’nın küresel şirketleri memnundu ama üretimin küreselleşmesi,  Batılı emekçi ordusunun karşısına yüz milyonlarca doğulu rakibin çıkması Batı ülkelerindeki dengeleri bozmuş, eşitsizliği artırmıştı. Küreselleşmenin işleyişini sorgulayan kitleler sistemden yararlanan elitlerin karşısına çıkarak kendilerini savunacak yeni siyasi liderler aramaya başlamıştı.

Bu süreci hızlandıran bir faktör de dijital dönüşümün birçok alanda yeni teknoloj şirketlerinin doğmasına yol açması oldu. Bu şirketlerin iyi eğitim almış yeni nesil girişimcilerin yönetiminde roket hızıyla yükselmesi de toplumun geniş kesimiyle yükselen elitler arasındaki uçurumun genişlemesine yol açtı. Bu ortamda “nasıl bir ekonomi?” sorusuna farklı cevap verenlerin sayısı çoğaldı ve onlar kendi siyasi liderlerini buldu. 

Finans dünyasında yeni dönem

Küreselleşme döneminin ilk büyük şoku 2007 yılında ABD’de başlayan büyük finansal krizin Batı’nın finans sistemini ciddi biçimde tehdit etmesiyle yaşandı. Finansal krizin büyümesi devlet müdahalesiyle önlendi ama teknolojinin yeni keşifleri bu alanda da yeni fırsatlar yarattı.

Bu olanaklar bir yandan Elon Musk gibi kısa sürede trilyoner olan ve dünyayı kendi oyun bahçesi gibi gören şımarık ve küstah kapitalistler yarattı, diğer yanda eşitsizliğin yeni boyutlar kazanmasına yol açtı. Kriptopara dalgasında kendilerine tanınan geniş alanda büyük kumar oynayanların milyar dolarlık maceraları da birbirini izlemeye devam ediyor.

Bu süreçte başarılı olamayan geniş kesimin tepkisi ise birçok ülkede liberal demokrasiyi sorgulayan popülist liderlerin yükselmesine ortam   hazırladı.

Nasıl bir ekonomi?

Bütün bu faktörleri ve bunlara ilaveten iklim değişikliğini de hesaba katarak “nasıl bir ekonomi” sorusunu sorduğumuzda, teknolojinin sağladığı olanaklarla en geniş kesimi en kısa sürede refaha ulaştıracak ve dünyamızın yaşanabilir halde kalmasını sağlayacak bir ekonomi cevabını verebiliriz.

Bu rüyanın gerçekleşmesi hiç de kolay görünmüyor ama böyle bir hayal kurmadan yarını düşünmek de kolay değil.                                  

          

Tüm yazılarını göster