2018 yılında başkanlık seçimi sonrasında, dokuz politika kurulundan ve dört ofisten oluşan danışmanlık sistemi bekleneni veremedi. Örneğin Ekonomi Politikaları Kurulu, kur düzeylerinin ve yıllık enflasyon oranlarının yükselmesi sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kısa sürede etkili sonuçlar verecek bir ekonomik politikalar demeti öneremedi. Kurul, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda da politika üretemedi. Bu dönem için önemli diğer bir kurul olan Bilim Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu ise bir vizyonun temel direği olabilecek 2035 Teknoloji Öngörüsü’nü iki yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen kamuoyuna sunamadı. 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda hazırlandığı belirtilen bu öngörü 2023 Programı’nın yayınlandığı Ekim 2022’ye kadar tamamlanamamıştı. Diğer kurulların ve dijital dönüşüm, finans, insan kaynakları ve yatırım konularında kurulan dört Cumhurbaşkanlığı Ofisi de bekleneni veremedi.
Genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı başarı sağladığı takdirde, kurul ve ofis sisteminin yeniden yapılandırılması, bu aksamalar nedeniyle gündeme gelebilir.
Millet İttifakı seçimleri kazandığı takdirde ise Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde yer alan “Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki kurulları ve ofisleri lağvederek görev ve yetkilerini ilgili bakanlık ve kurumlara devredeceğiz” vaadini uygulayacak.
Danışmansız olmaz
Politika kurullarından ve ofislerden oluşan mevcut danışmanlık sistemini tümüyle kaldırmak yerine yenilemek daha akılcı bir yol olabilir. Çünkü cumhurbaşkanının veya başbakanın sosyal ve ekonomik sorunların tüm ayrıntıları, ayrıca bilim ve teknolojinin her dalı konusunda bilgi sahibi olmasına imkânsızdır. Bir lider, YÖK’ün mezun istatistiklerinde yer alan ve sayısı 73’e ulaşan doğal ve sosyal bilimler ile mühendislik mesleklerinin tümü hakkında temel bilgilere iyi işleyen bir danışmanlık sistemi olmadan ulaşamaz.
Danışmanlık sistemi, toplumun geleceğini etkileyecek kronik sorunların çözümü için de gereklidir. Lider, iç ve dış politikanın güncel sorunları ile uğraşırken ekonomiyi kalkındıracak ve toplumu refaha kavuşturacak orta ve uzun vadeli önlemler hakkında da ayrıntılı bilgiye ihtiyaç duyacaktır. Bu tür bilgi ve çözüm önerileri, liderin sosyal- ekonomik tablonun bütününü görebilmesini ve bakanlıklar arasında eşgüdümün sağlamasını da kolaylaştırır.
Danışmanlık sistemi neden iyi işlemedi
Danışmanlık sisteminin nasıl yenileneceği sorusuna cevap ararken önce mevcut sistemde son beş yılda ortaya çıkan ve aşağıda özetlenen sorunları gözden geçirmek gerekir:
- Kurulların üye sayısı fazlaydı: Dünya ülkelerinde başkanların ve başbakanlıklara danışmanlık hizmeti veren komite ve kurullar üç ile beş kişiden oluşurken, Türkiye’de bu sayıların üstüne çıkıldı. Beş ile 11 arasında üyenin bulunduğu kurullarda sağlıklı bir politika üretimi gerçekleştirilemedi.
- Liyakata dikkat edilemedi: Bazı kurullarda konunun uzmanları azınlıkta kaldı. Örneğin Ekonomi Politikaları Kurulu’nda makroekonomi konusunda bilgi birikimi ve deneyimi olan üyelerin sayısı üçten fazla değildi. Çoğunluğu işletmecilerden, finans uzmanlarından ve bir mühendisten oluşan kurul konuyla ilgili kararnamede belirtilen görevlerin önemli bir bölümünü yerine getiremedi.
- Tartışma ortamı kurulamadı: Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurullara özellikle kendisi ile aynı görüşte olanları seçtiği için mevcut politikaların daha farklı içeriklerle yürütülmesi veya alternatif politikalar üretilmesi mümkün olmadı.
Bu sorunlar dikkate alınıp üye sayısı azaltıldığı, konu hakkında bilgi birikimi ve deneyimi bulunan kişiler üye olarak seçildiği takdirde politika kurulları liderin ufkunu açacak çalışmalar yapabilir.
“Ya ahmaksın ya da hain”
Danışmanlık sisteminin verimli çalışması yalnız kanun ve kararname maddeleri ile sağlanamaz. Kurula seçilecek üyenin düşüncelerini ve gerektiğinde eleştirilerini çekinmeden lidere iletebilecek medeni cesarete de sahip olması şarttır. Herhangi bir nedenle görüşlerini açıklamayıp suskunluğu tercih eden “evet efendimci” kişiler devlete ve topluma karşı görevlerini yerine getiremez.
Liderin çevresindeki yöneticilerin ve danışmanların sorumluluklarını nasıl yerine getirmeleri gerektiği, tarihin her çağında bu arada Osmanlı döneminde de tartışılmıştı. Bosna Akhisarı’nın (bugünkü Prusac) kadısı Hasan Kâfi, 1595 yılında yazdığı ve yabancı dillere de çevrilen bir eserinde bu sorumluluğu şu öykü ile anlatmıştı: “İskender’in bir veziri var idi. Çok müddet ona vezirlik edip, lâkin onu bir ayıp üzre uyarmış değildi. Bir gün İskender ol vezirine didi: Hizmetine, ya'nî vezirliğine ihtiyâcım yokdur, ya'nî böyle vezirliğin bana gerekmez. Zira tahkik ben insânım, insân ise hatâ ve nisyandan, ayıptan kurtulamaz. Ya’nî bu kadar zamânda benden de bir hata sadır olmuştur. Eğer bu kadar zamânda benim hatâ ve nisyânımı görememiş ve bilememiş isen sen câhil ve ahmak imişsin. Eğer bilip de söylemeyip gizledi isen şimdi sen hâinsin. Zira doğruluk üzre vezirlik etmemişsin.”
Hasan Kâfi, Osmanlı ordusundaki sorunları, bu konuda ilk önlemlerin alındığı 1730’lu yıllardan onlarca yıl önce teşhis edip eleştirmiş basiretli ve cesur bir bilgindi.
Lider ve çevresi
Bir liderin, bir başkanın veya yöneticinin etrafında olup biten her olay konusunda bilgi ve görüş sahibi olması imkânsızdır. Bilgi verme görevini liderin seçtiği ve içinde danışmaların da bulunduğu “çevre” yerine getirir. Bakanlardan ve diğer üst düzey devlet görevlilerinden oluşan bu çevre sorunlar ve aksaklıkları lidere bildirir ve olası çözüm yollarını önerir. Bu çevrenin kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarından üstün tutup lideri yanıltma tehlikesi her dönemde görülebilir. Bu nedenle “Liderimiz iyi ama çevresi kötü” sözü sık kullanılan değerlendirmelerden biridir. Aslında çevredeki insanları da lider seçtiği için bu söz gerçeği yansıtmaz.
Lider, kendi uzmanlık alanına girmeyen konularda danışmanlarının fikrini alarak kararını verir. Danışmanlar, alınacak önlemler ve bu önlemlerin hangi sonuçları verebileceği konusunda lidere bilgi sunmak zorundadır. En yararsız devlet görevlileri ve danışmanlar ise ülkede olanları, gerçekte olduğundan çok daha olumlu bir şekilde anlatanlar ve lidere pembe bir gözlük sunanlardır.
Bu tutum sorunların çözümsüz kalmasına ve ülkenin kalkınma yolunda zaman kaybetmesine yol açar.