Ritm, müzik ve şehirlerarasındaki ilişki ilk kez Fransız filozof ve şehircilik uzmanı Henri Lefebvre tarafından dile getirilmiştir. H. Lefebvre’ye göre, kişi ile onu çevreleyen ortam arasındaki ilişkiyi anlamanın en iyi yolu şehrin ritmini analiz edebilmekten geçmektedir. Ona göre şehir bir senfoni olup her yana yayılan ritmi ile kişinin çevresini anlamasını ve deneyimlemesini sağlamaktadır. Bu yaklaşım bana Prag’da bir tepeye yerleştirilmiş bir metronomu hatırlatıyor; şehrin ritmine, temposuna göre hareket eden bir metronom; tik, tak, tik, tak…
Bazı şehirler yaydıkları ritm, yayınladıkları müzik ile öne çıkmaktadır. Mesela Paris şansonları (günlük ve politik konulara ya da aşk, yaşama sevinci gibi konulara değinen şarkılar) ile, Lizbon fadoları (kayıp denizciler için yakılan ağıtlar) ile, Sevilla ve Granada flamenkoları ile, Trinidad ve Tobago kalipsoları ile, Venedik gondolcuların aryaları ile kalplerde ve zihinlerde yer etmektedir.
Bazı kaynaklara göre müzik şehirlere önemli kazançlar sağlamaktadır:
- İş imkanı ve ekonomiye katkı: Sadece New York şehrinde 570 bin kişi müzik alanında çalışmaktadır. İskoçya’nın Glasgow şehrinde 2 bin 500 kişi müzikle profesyonelce uğraşmakta ve şehir ekonomisine 500 milyon dolar katkı sağlamaktadır.
- Turizm: Müzik tabanlı turizm ziyaretçi sayısını önemli ölçüde etkilemektedir. Elvis Presley’in şehri Memphis’i ziyaret edenlerin %70’i ziyaret nedeni olarak müziği belirtmektedir.
Müzik yaş, ırk, zenginlik-yoksulluk, inanç, sınıf farklarını aşarak insanları bir araya getirebilmektedir. Müzik eğlenceye yön vererek sektörü ve dolayısıyla turizmi kalkındırmaktadır. Bunca önemine rağmen ancak belli bazı şehirler müziği ekonomik, sosyal ve kültürel kazanç kaynağı olarak kabul etmekte ve ona göre stratejiler geliştirerek yönetmektedir. Melbourne “Müzik Şehri” stratejisini her üç yılda bir güncellemektedir. Londra müzik etkinlikleri alanında gelişmeleri periyodik olarak raporlamaktadır. Aarhus (Danimarka) müziğin şehir üzerindeki etkisini içeren bir stratejiyi paylaşmaktadır. Amsterdam, şehrin müzik etkinlikleri ve gece hayatından sorumlu bir gececi (nöbetçi)belediye başkanı atayan ilk şehirdir. New York Belediye Başkanı Bill de Blasio müzisyenler için düşük maliyetli konutlar inşa etme planını açıklamıştır.
Ünlü bir İstanbul türküsü olan “Kâtibim” ya da “Üsküdar’a Giderken” melodisi 1953 yılında o dönemin gözde şarkıcılarından Eartha Kitt tarafından dünyaya tanıtıldı. Üzerinden 67 yıl geçmiş olmasına İstanbul ile ilgili, onun adını içeren bir başka müzik, ritm ortaya çıkarılamadı. Bunca şiirsel özelliğine, dinamiğine rağmen bu önemli şehri müzik ile anma, hatırlatma fırsatı bir daha doğmadı. Bu arada dünya 1944 yılından bu yana “New York, New York!” şarkısına eşlik ediyor; 1951 yılından bu yana da “Sous le ciel de Paris” şarkısı ile vals yapıyor.
Müzik zorlukları aşar, insanları birleştirir, anıları canlandırır. Şehirlerin müzik işkolunu desteklemesi, müzisyenleri yüreklendirmesi ve şehirlerini anımsatacak melodilerin yaratılmasına katkıda bulunması beklenmelidir.
Haftanın Kasabası: BILLUND, DANİMARKA
BILLUND Danimarka’nın Jutland Bölgesinde yer alan 6 bin 700 nüfuslu bir kasabadır. Kasabanın kaderi 1916 yılında Ole Kirk Christiansen’in eski bir mobilya şirketini satın almasıyla değişmiştir. Christiansen burada minyatür oyuncaklar üretmeye başlamış, şirketin adı 1934 yılında “Lego” olarak değiştirilmiştir. İlk plastik Lego parçacıkları 1949 yılında pazara sürülmüştür.
1968 yılında Lego parçacıklarından yararlanarak inşa edilen ilk “Legoland” Billund kasabasında açılmış olup o günden bu yana 50 milyondan fazla ziyaretçi tarafından ziyaret edilmiştir. Bugün dünyanın en güçlü markalarından kabul edilen “Lego” tarafından üretilen oyun setleri dünyada 400 milyon kişi tarafından kullanılmaktadır.