“Müziğin Yüce Gönüllü Şövalyesi”

Ağustosta tam dört sene olacak 1965 yılından itibaren Ankara'nın en önemli müzik etkinliklerinden biri olan Ankara Müzik Festivali'ni yürüten, yüzlerce müzik öğrencisine karşılıksız burs sağlayan ve daha pek çok sanatsal etkinliğin düzenlenmesini üstlenen ve destekleyen Sevda Cenap And Müzik Vakfı başkanı Mehmet Başman’ı yitireli…

Neredeyse çocukluk yıllarımdan, annemle ve babamla gittiğim günlerden itibaren her Ankara yolculuğumuzda, Kavaklıdere’de Kuğulu Park’ta soluklanmaya çalışırdık. Bir vahaydı benim için orası. Kuğuları ve ördekleri seyrettiğim güzel bir bahçe, kafamı dinlediğim sakin, huzurlu bir mekân…

Adı gibi zamanında oraları kavaklıkmış, bir de dere akarmış. Semt ismini onlardan almış. Yıllar içinde farkındalıklarım arttıkça, Kuğulu Park’ı sevmemin bir nedeni daha oldu; Kavaklıdere’nin sahibi Cenap And'ın 1955'de yaptırdığı Sevda ve Cenap And Evi’nin orada bulunması. Rüstik mimarisiyle bir İsviçre kır evini andıran And’ların bahçesi, yemyeşil ağaçları, rengârenk çiçekleri ile beni kendine çağırırdı.

Yarım asrı aşkın bir süredir gittiğim Kuğulu Park’ın yanından dört yıldır geçmek bile istemiyorum. Çünkü, içimden gelmiyor… Çünkü, tanımaktan onur duyduğum Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Başkanı Mehmet Başman’ı artık o evde ziyaret edemeyeceğim…

Neredeyse çeyrek asır önceydi, o yıllarda Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin basınla ilişkilerini yürüten Pınar Alpay (halen Vakıf Genel Sekreteri) tanıştırmıştı beni Mehmet Başman’la… Ankara seyahatlerimin nedenlerinden birisi olan festival günlerinde Mehmet Bey’i ziyaret, kendisiyle sohbet de Kuğulu Park’la birlikte vazgeçilmezlerim arasına girmişti. 20 küsur sene sonra, 2016’da o ritüel bitti! Bir daha da asla yaşanmayacak!

“Kavaklıdere Şarapları Yönetim Kurulu Başkanı ve Sevda Cenap And Müzik Vakfı Başkanı Mehmet Akman Başman, 22 Ağustos Pazartesi günü sabahın erken saatlerinde vefat etmiştir. Hayatı boyunca mütevazı bir hayat süren Mehmet A. Başman, kendi isteği doğrultusunda sadece aile bireylerinin bulunduğu sade bir törenle, aynı gün Cebeci Asri Mezarlığı’na And Ocağı kabristanında defnedilmiştir” diye başlayan Başman ailesinin gönderdiği yüreğimi cızlatan e-postayı okuyunca öğrenmiştim vefatını. Anılar, anılar hücum etmiş, bu köşede bir yazı kaleme almaya çalışmıştım…

Geçtiğimiz günlerde Ankara’dan gelen “Müziğin Yüce Gönüllü Şövalyesi Mehmet Başman” kitabıyla yine anılara daldım… Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nın yayınları arasından çıkan armağan kitabı, Şefik Kahramankaptan hazırlamıştı… Benim, kendisiyle yaptığım söyleşilerden cümleler de yer alıyordu. Bakın ne demişti Mehmet Bey bana bu sene 37 yaşına giren festivalin 24. yılında:

“Yarınlara iyi bakmıyorum. Benim dostlarım da bugün festivale destek veriyorlarsa Mehmet Bey’in hatırı kırılmasın diye 10 bin lira, 15 bin lira veriyorlar. Böyle olmaz, böyle festival yürümez. Ben de Mehmet Bey olarak ‘e gelsin’ diyorum, ama ağrıma gidiyor. Bu böyle sürmez. Ankara, bütün sanat kültür faaliyetlerinin başıdır… Fidelerin dikildiği yerdir. Onlar başka yerlerde çiçek açıyor olabilirler, bu da güzel bir şey. Ancak, bugün Ankara’da konuşulacak nitelikte bir opera binası, bir konser salonu yapılırsa daha farklı gelişebilir her şey.”

Ve kavga etmeyi hiçbir zaman sevmeyen Mehmet Başman, “Zamana bırakıyorum, anlayışa bırakıyorum.” diye bitirmişti sözlerini. Ne yazık ki zaman da, anlayış da arzu edildiği gibi gelişmemişti. O, nesilleri tükenmekte olan sanat koruyucularından (mesenlerinden) birisi olarak belki de duyarsızlıklardan duyduğu üzüntü nedeniyle bu dünyayı terk etmişti tıpkı yaşadığı gibi mütevazı bir biçimde…

Sözlerimi, ardından yazdığım yazının son cümleleriyle bitirmek istiyorum:

Nasıldı Behçet Necatigil’in dizeleri:
“Adı, soyadı / Açılır parantez / Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / Kapanır, parantez.”
Mehmet Bey’in parantezinin onu sevenlerce kapatılmayacağına inanıyorum. Çünkü o, bir aydın olarak ülkesine, yaşadığı kente bir şeyler katabilmek için çok didindi, bunu vicdani bir görev olarak gördü. Yaptıklarını unutmak mümkün değil.
Yüce gönüllü şövalye; daha çok yazılar, kitaplar hak ediyor…

Tüm yazılarını göster