Mutlu insan

Prof. Dr. Nurettin Bilici

Çankaya Üniversitesi

Bu yazımla bir mutlu insan tanımı yapmaya çalışacağım.

Mutlu insan her şeyden önce beden sağlığına ihtimam gösteren kişidir. Bedeninin fiziksel ihtiyaçlarını dengeli bir şekilde karşılar. Sağlıklı/dengeli beslenir. Dengeli beslenmek demek, “doku ve organlardaki hücrelerin büyümesini ve devamlılığını sağlamak için gerekli enerjiyi oluşturmak” anlamına gelir. Şekerden, undan, tuzdan ve kızarmış yağdan uzak durur. Akşam yemeklerini az ve erken saatte yer. Vücudun kalesi olan C vitaminini eksik etmez. C vitamini onu özellikle mevsim (sonbahar/bahar) değişikliklerinde yorgunluktan korur; gribe… yakalanmasını önler.

- Mutlu insan uykusuna dikkat eden insandır

Uykunun süresinden çok kalitesinin önemli olduğunu bilir: Gereken uyku miktarı kişiden kişiye değişir. Çoğu insan yedi saat uykuya ihtiyaç duyarken bazıları dokuz, bazılarıysa sadece dört-beş saat uyur.

- Spor yapar

Egzersiz damarların genişlemesini ve güçlenmesini sağlar. Böylece kalp, kanı vücudun diğer bölgelerine daha rahat pompalar. Vücut ve zihin yorgunluğunu gidermek için en iyi ilaç her gün 45 dakika yapılacak spordur. Spor morali yükseltir; yaşantıya keyif, coşku, huzur katar. Sağlıkçılar “her gün; paslanmamak için 5 bin, kilo almamak için 7 bin 500, sağlıklı yaşlanmak için ise 10 bin adım atmalısınız” derler. Yürürken doğaya dokunur; rüzgârı yüzünde, güneşi teninde hisseder. Yürürken; ağaçların, çiçeklerin bin bir türlü renklerinin farkına varır. Rastladığı kuşların cıvıltılarından; köpek, kedi yavrularının oyunlarından heyecan duyar; gün batımının ihtişamı karşısında büyülenir.

Hintli Guru Osho (1931-1990) Meditasyonlar (2006: 181) isimli kitabında “Ayakkabılarını çıkarıp toprağa bas. Serinliği, yumuşaklığı, ılıklığı hisset. O anda toprağın vermeye hazır olduğu şeyi hisset ve o şeyin içinden akmasına izin ver. Kendi enerjinin toprağa akmasını sağla. Yerle bağlantıda ol. Toprakla bağlantıdaysan, yaşamla bağlantıdasındır.” der.

Mutlu insan, bedenini beslediği kadar ruhunu da beslemesini bilen insandır

Sever, sevilir; takdir eder, takdir edilir. Aşık olur. Sevdiği işi yapar. Sinemaya gider, müzik dinler, futbol maçı izlemeye gider; mahalle hamamında kese yaptırır kendisine… “Seni seviyorum” ifadesini sık kullanır; bir sevgi notunu, bir küçük tatlı sözü, bir demet kır çiçeğini esirgemez sevdiklerinden. Şems-i Tebrizi (1185-1248) tebessüm her kapıyı açar” der. Alman yazar Hermann Hesse (1877-1962); “yumuşak sertten daha güçlüdür; su kayadan daha güçlü, sevgi zordan daha güçlüdür” der.

- Bol bol güler mutlu insan. İnsanları güldürür

Espriler yapar, şaka yapar, fıkra anlatır. Bilir ki gülme kan basıncını düşürür, kasları gevşetir; insanı genç tutar. “Dün için pişman olmaz. Yarın için kaygılanmaz... Bugünü yaşar. Sadece bugünü yaşar. Bugünü sanki en son günüymüş gibi yaşar...”[1]

- Sahip olduklarına değer verir

“Annesini, babasını çok sever. Tüm sahip olduklarını çok sever. Ve kendini çok sever.” Önce “ben” sonra “biz” olur. “Biz bilinci”nin dayanışma, halden anlama, sevgi ve saygı anlamına geldiğini bilir. “Biz” olunca anlamlı, mutlu bir hayat sürüleceğini bilir. İtibarın paradan daha değerli olduğunu da bilir.

- Konuşmasını bildiği gibi susmasını da bilir

Roma imparatoru Claudius (MÖ 1-MS 54)“her bildiğini, düşündüğünü söyleme; her söylediğini bil” demiştir. Sözümüz ağzımızdan çıkana kadar bizim tutsağımızdır. Çıktıktan sonra ise o bizi tutsak alır. Bir Çin atasözü, “Fısıldanan sözler, yüksek sesle söylenenlerden daha uzağa gider.” der. O halde bazen, sesini duyurmak için susmak gerekir. Sessiz kalmak, çoğu zaman, karşı taraftaki insana konuşup kızmaktan daha etkili bir cevap olur. Mutlu insan az konuşup, çok dinlemeyi şiar edinir. Öğretmek yerine ilham verir. Suçlamak yerine anlamaya çalışır; empati yapar. Dertlenmez, çözüm arar; kusur aramaz, kusur örter.

- Mutlu insan, almadan önce vermeyi düşünen insan

İstemek yerine ilgisini, bilgisini, sevgisini paylaşan insandır mutlu insan. Karşılaştığı insanın “iyi günler” demesini beklemeden o“iyi günler” der: Cennetteki biri cehennemi merak etmiştir. Gidip görür: Ellerinde uzun kaşıklar olan insanlar önlerindeki kazandan yemek alıp karınlarını doyurmaya çalışmaktadırlar: yemeği alıp ağızlarına götürmekte zorlanırlar… dökerler, yanındakini rahatsız ederler… Cennete döner; orada da benzeri bir durum vardır: insanların ellerinde uzun kaşıklar, yemek kapları. Bir tek şey farklıdır. Yemeği kaşığına alan yiyeceği kendi ağzına götürmek yerine karşısındaki insana sunmaktadır. O da karşısındakine sunmaktadır… Bu şekilde herkes karnını doyurmaktadır.

Özetlersek; mutlu insan, bilinci yüksek olan insandır: sağlıklı beslenir, egzersiz yapar, güneş ışığından yararlanır, dinlenir, arkadaş dost çevresini gözü gibi korur.

Mutlu insanın mutsuz olduğu zamanlar olmaz mı? Olur. Mutlu insanın mutsuz olduğu zamanlarda sığınacak kendi içinde dingin bir yeri (evi) vardır. Bunaldığı, sıkıldığı vakit oraya çekilir; orada rahatlar, dinlenir; sonra tekrar dışarı çıkar…

Kaynak:

[1] Erdal Demirkıran, Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım, KASHNA Kitap Ağacı, Kitlesel Değişim Serisi:1, 2002, İstanbul, s. 292.

Tüm yazılarını göster