Türkiye'de seçimlere yaklaşık 100 gün kala, muhalefetteki 6 farklı siyasi partinin oluşturduğu Millet İttifakı seçmenin karşısına kapsamlı bir eylem planıyla çıktı. İttifak, mevcut cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yerine öngördüğü güçlendirilmiş parlamenter sistemin tam olarak "ne içereceğini", 9 başlık, 75 alt başlık ve 2 binden fazla madde ile kamuoyuna duyurdu.
Mutabakat metni incelendiğinde, açıkca ortaya koyulan vaatlerin yanında, bir de "satır aralarında" yer alan, ülke açısından kritik unsurlar hemen kendini gösteriyor.
VİZE MUAFİYETİ MADDESİ ALTINDA TERÖRLE MÜCADELE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK SÖZÜ
Metinde en "görünmeyen" unsurlardan biri, 6 siyasi partinin Terörle Mücadele Kanunu'nda toptan bir değişiklik yapacakları vaadi mesela;
Dış politika bölümünde yer alan "AB ülkelerine vize serbestisi sağlanması sürecini öncelikli olarak ele alınacak ve sonuçlandıracağız" maddesi, aslında doğrudan Terörle Mücadele Kanunu'yla ilgili; Vize serbestliği için AB'nin Türkiye'nin önüne koyduğu şartlardan biri de Terörle Mücadele Kanunu'nu AB standardına getirecek şekilde değiştirmek. "Vize muafiyetini sağlayacağız" denildiğinde, aslında kanundaki terör tanımının, dolayısıyla tüm Kanun'un elden geçirileceğinin de vaadinde bulunmuş oluyor Millet İttifakı.
"AİHM KARARLARINA UYACAĞIZ" VAADİ, PEK ÇOK MESELEYİ KAPSIYOR
Yine Mutabakat Metni'nde yer alan "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını uygulayacağız" vaadi de, Türkiye'deki pek çok meseleyi kapsayan unsurlar içeriyor.
AİHM'in Alevi yurttaşların din hürriyetinin sağlanması, mesela Alevi öğrencilerin zorunlu din dersinden muaf olmaları, ya da Cemevleri'nin ibadethane statüsüne alınması yönünde mevcut hükümet tarafından uygulanmayan pek çok kararı var. Millet İttifakı "AİHM kararlarını uygulayacağız" diyerek, bu konuda da topluma kritik bir söz vermiş oluyor.
Keza, AİHM kararlarının uygulanması vaadi, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın da serbest bırakılmasını öngörüyor. AİHM, özellikle Demirtaş kararında daha önce Türkiye için hiç kullandığını bir maddeden hüküm vererek, mevcut hükümeti "hukuku siyasi amaçları için kullanmakla" suçlamıştı. Sadece hukukun yürütme erkinden bağımsızlığının sağlanması bile, müthiş bir kazanım olur Türkiye açısından.
Mevcut iktidarın bizzat HDP'ye, HDP'nin seçilmiş vekil ve belediye başkanlarına yönelik tavrını geriye çevirecek vaatler de var Millet İttifakı'nın Mutabakat Metni'nde; Dokunulmazlıkların kaldırılmasının zorlaştırılması, parti kapatılmasında TBMM'nin izninin şart koşulması, kayyım sisteminin kaldırılacağı vaadi, dolaylı olarak Kürt meselesiyle bağlantısı olan maddeler.
Ancak sadece HDP'yi değil, Türkiye'deki tüm siyasi hareketleri rahatlatacak vaatler bunlar. AK Parti'nin kendisi hakkında bile parti kapatma davası açılmış olduğu hala hafızalarda canlı şekilde yer almıyor mu?
DIŞ POLİTİKADAKİ KRİTİK "SATIR ARASI" VAATLER
Metnin dış politika ve savunma bölümünde de, AK Parti'nin çok eleştirilen uygulamalarına son verileceğine ilişkin vaatler dikkat çekiyor. Bunların kimi açık açık yazılmış, kimisi ise metin dikkatli okunduğunda satır aralarında ortaya çıkıyor.
Mesela AK Parti'ye yönelik, özellikle Arap coğrafyasında "mezhepçi dış politika izlediğine" ilişkin eleştirilere atıf yapan maddeler var metinde; "Bölge ülkelerinin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüklerine saygı duyacak, iç işlerine karışmayacak, aralarındaki sorunlarda “taraf tutan” değil “çözümleri kolaylaştıran” olacağız" maddesi bunlardan biri. Hem Suriye, hem Libya politikalarını bu maddeye dahil etmek mümkün.
Metinde S-400'lerden isim verilerek bahsedilmemiş olsa da, buna atıf içeren maddeler de mevcut. "Türkiye’nin yeniden F-35 projesine dönmesi için girişimlerde bulunacağız" maddesi bunlardan ilki. İkincisi ise biraz daha dolaylı bir ifade içeriyor;
"Büyük savunma tedarik projelerini, kuvvet yapısı ve kuvvet planlamasını bozmayacak şekilde somut güvenlik ortam ve ihtiyacına uygun olarak, ülkenin dış politikası ile çelişmeyen bir biçimde yöneteceğiz" maddesi, isim vermeden S-400'leri adres gösteriyor gibi.
Suriyeli sığınmacılar konusunda da izlenecek politikaların ayrıntısıyla yer aldığı metinde, bu konuda en dikkat çeken madde ise, AB ile yapılan "2014 Geri Kabul Anlaşması ile 18 Mart 2016 Mutabakatı’nı gözden geçirileceği" vaadi. Sözkonusu anlaşmaların altında, o dönemde AK Parti bünyesinde siyaset yapan ve "Başbakan" ünvanı taşıyan Ahmet Davutoğlu'nun imzasının yer aldığı unutulmamalı.
Davutoğlu'nun bir dönem övgüyle bahsettiği anlaşmaların "gözden geçirilmesine ihtiyaç olduğuna" ilişkin maddenin altına imza koyması, 6 siyasi partinin mutabakatının ne çok "karşılıklı taviz içerdiğinin" somut kanıtı gibi. Türkiye yeniden "müzakere etmeyi", karşılıklı tavizler vererek, asgari müşterekte anlaşmayı, kısacası "çoğunlukçuluk" yerine "çoğulculuğu" öğreniyor. Sadece bu bile bir kazanç değil mi?
Son not, "Mutabakat Metni'nde Atatürk'ten bahis yok" eleştirileri konusunda; Metnin yer aldığı, 6 siyasi parti liderinin imzalarının olduğu kitapçık, Atatürk'ün imzasını da içerecek şekilde, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözüyle başlıyor.
Dış politika bölümünde "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine uyulacağına vurgu yapılması ise, doğrudan Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti mirasına sahip çıkmaktan başka birşey değil elbette...