Murphy Kanunları

Burak DALGIN Dünya Penceresi

İyimser bir kişiyim ama bu haftaki konumuz karamsarlık simgesi Murphy Kanunları. 1949’da ABD Hava Kuvvetleri’nin roket deneyinde hiç olmayacak bir şey oldu: sadece iki türlü takılabilen bir parça tam 16 kez yanlış şekilde monte edildi (66 binde bir ihtimal!). Bunun üzerine, genç bir mühendis olan Edward A. Murphy, kendi ismiyle anılan kanunları ortaya attı. Bu hafta, bu ilginç kurallardan iş hayatımıza ilham verebilecek olan birkaç tanesini konuşalım.

‘Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir.’ En meşhur Murphy kuralı. Karmaşık sistemler tasarlarken sıkça başvurulan bu prensibi iş hayatında göz ardı edemeyiz çünkü iş hayatında pek çok şeyin ters gitme ihtimali var. Bilhassa belirsizliğin arttığı dönemlerde, risk analizinde ‘en kötü senaryoda ayakta kalabilme’ konusunu mutlaka ele almanızı öneririm.

‘Bir şeyin ters gitmesini engelleseniz bile, anında yeni bir olasılık ortaya çıkacaktır.’ Bu kuralın kardeşi ‘Çözülen her problem yeni problemler yaratır.’ Günümüzde de ‘mekanizmaları kurduk, artık rahatız’ demek büyük bir hata. Zira, iş yaptığımız piyasa ne kadar dinamikse, sistemlerinizin adapte olma kabiliyeti de o kadar yüksek olmalı. Ayrıca, problemleri çözdüğümüzde bile, bazıları çözümün kendisi sebebiyle oluşan yeni meselelerle karşılaşacağımızı da unutmamak gerek. Ben bu durumu, büyük çaba harcarak tepeyi tırmandığımızda yeni bir ufuk çizgisi ile karşılaşmaya benzetiyorum.

‘Olmuyorsa zorlayın, kırılırsa zaten değişmesi gerekir.’ Bu, özellikle erken aşama girişimlerde ve araştırma-geliştirme projelerinde elzem bir prensip. Şartları zorlamadan gerçekten ‘oyun değiştirici’ (game changer) şeyler ortaya koymak mümkün değil. Büyük ekonomist Schumpeter'in yaratıcı yıkım (creative destruction) prensibi de buna işaret etmiyor mu? Yaratıcı olan yeni eskiyi yıkıyor ve yeniyi bulmak için eskiden vazgeçmek gerekiyor. ‘Her şey yolunda gidiyorsa, kesin bir terslik vardır.’ Bir yıl önce, bu köşede konforun sağladığı tatlı rehaveti, donmakta olanların üzerine çöken ölüm uykusuna benzettik. Elbette, zaman, para ve emek harcadığımız işimizde sorunlarla boğuşmayı hiç birimiz istemeyiz. Ancak her şey çok yolundaysa, bazı risk veya problemlerin gözden kaçıyor olması muhtemel. Aman dikkat!

‘Hiçbir şey göründüğü kadar kolay değildir.’ Kariyerimin başlangıcında, yönetim danışmanlığı yaptığım yıllarda, yaşayarak tecrübe ettiğim bir kural. Elbette şirketler karşılaştıkları sorunları tam anlayamayabilir ve çözemeyebilir. Bunları bazen taze bir bakışla, hızla düzeltmek de mümkün olabilir. Ancak, önemli bir mesele uzunca bir süre kördüğüm olduysa, bunun ‘konuyu anlamama’ veya ‘çözümü bulamama’nın ötesinde sebepleri olabilir. Tavsiyem, analiz ve rasyonel çözüm arayışının ötesinde, organizasyondaki dinamiklere bakmanız kim istiyor/ istemiyor, kimin yetkileri artacak/ azalacak, yapı nasıl değişecek gibi soruları sormanız.

‘Anlattığın bir şeyin dinlenme ihtimali, anlatma isteğinle ters orantılıdır.’ Hepimiz birbirimizden farklı ilgi alanlarına, önceliklere ve kabiliyetlere sahibiz. Bir alana herkesin aynı oranda ilgi göstermesi gerçekçi değil. İşte bu yüzden, aktarmak istediğimiz bir konuda muhataplarımızın heyecanının bizimki kadar yüksek olmayabileceğini baştan kabullenmeliyiz. Bu vesileyle, hem sunumumuzu onlar için daha ilgi çekici hale getirme yollarını arayabilir hem de beklediğimiz ilgiyi göremezsek daha az üzülürüz. Her ikisi de bizim için daha iyi!

Bir iyimser olarak, yazıyı Murphy’nin tam aksini savunan Yhprum Kanunları ile tamamlayayım (Yhprum, Murphy’nin tersten yazılışı): ‘Bir şeyin olma ihtimali varsa mutlaka olur. Çalışabilen her şey, çalışır. Hatta çalışamayan sistemler bile bazen çalışır.’

Tüm yazılarını göster