Suriye’de 2011 yılında 22,5 milyon insan yaşıyordu. Sonra iç savaş başladı ve bu insanların yarıdan fazlası yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldı. Bunlardan 5 milyondan fazlası ülkeden kaçtı, büyük çoğunluğu Türkiye olmak üzere 130 ülkeye sığındılar. Dünyada zaten var olan mülteci sorunu daha da ağırlaştı.
Mülteci sorunu şu anda birçok ülkede siyasete yön veriyor, halkın politik tercihlerini etkilemeye devam ediyor.
Jeffrey Sachs’ın Brexit referandumunun hemen ardından kaleme aldığı “Brexit’in anlamı” başlıklı bir makale vardı. İngiliz halkının AB’den ayrılma kararı almasını üçlü bir protesto olarak tanımlıyordu. Ona göre İngiliz halkı Brexit lehine oy kullanarak artan göçe, Londra’daki bankacılara ve AB kurumlarına karşı hoşnutsuzluğunu göstermişti.
Project Syndicate’da yer alan bu makalede benim asıl dikkatimi çeken şey Sachs’ın daha fazla çözülmeyi engellemek için AB’ye yaptığı tavsiyelerdi. Suriye’deki rejim değişikliğinin ardından bu tavsiyelere bir defa daha bakalım.
https://www.project-syndicate.org/commentary/meaning-of-brexit-by-jeffrey-d-sachs-2016-06
Eski Sovyet Cumhuriyetleri ve Afrika’daki birçok ülkenin yanı sıra BM Genel Sekreterlerine de danışmanlık yapan Sachs, kabaca beş ana tavsiyede bulunuyordu:
1) Suriye Savaşı’nı derhal sonra erdirerek mülteci akınını durdurun. Bu, Beşar Esad’ı devirmek için oluşturulan CIA-Suudi ittifakını sona erdirerek gerçekleştirilebilir.
2) NATO’nun Ukrayna ve Gürcistan’daki genişlemesini durdurun. NATO’nun genişlemesini durdurmak Rusya’yla gerilimi azaltıp ilişkileri normalleştirebilir, Ukrayna’yı tekrar istikrarlı hale döndürebilir, Avrupa ekonomisine ve Avrupa projesine olan güveni tazeleyebilir.
3) Ulusal ve AB sınırlarındaki yasadışı göçmen hareketini daha iyi gözetleyin.
4) İşçi sınıfı ve geçim kaynakları baskılananlar için daha adil bir ortam ve fırsatlar yaratın. Daha fazla sağlık, eğitim, meslek eğitimi, çıraklık, aile desteği gibi sosyal harcamalar mümkün olsun. Zenginleri vergilendirerek ve vergi cennetlerini kapatarak bu harcamalar finanse edilebilir.
5) Düşük gelirli ülkelerde kaynaklarınızı savaş yerine ekonomik kalkınma yardımlarına kaydırın.
Sachs’ın önerdiği şey ABD ve Avrupa’da temel stratejinin savaş mantığından sürdürülebilir bir kalkınmaya doğru kaymasıydı. Duvarların ve çitlerin milyonlarca göçmeni durdurmaya yetmeyeceğini, çözümün küresel işbirliği sayesinde sağlanabileceğini söylüyordu.
Sachs’ın bu makalesi 25 Haziran 2016’da yani Brexit referandumundan iki gün sonra yayınlanmıştı. O günden sonra Suriye’deki kriz daha da derinleşti ve Suriye istikrar yerine dört parçalı bir yapının eşiğine geldi. Batı Ukrayna’nın NATO hevesini kaşımaya devam etti ve Rusya ile gerilim arttı, normalleşme yerine işgale ve derin bir krize döndü, Avrupa ekonomisi ciddi yaralar aldı. AB sınırlarına her yıl milyonlarca göçmen yığıldı, kontrol elden kaçtı. Yanlış ekonomi politikaları ile ekonomiler daha da kötüleşti, sosyal desteklerin artması bir yana azaldı. Düşük gelirli ülkeler savunma harcamalarına daha fazla para ayırdı.
Bu süreçten en az Avrupa kadar Türkiye de olumsuz etkilendi. Milyonlarca kişi Türkiye’ye sığındı, ülkenin demografisi ve ekonomisi etkilendi ve dünyanın en fazla sığınmacı barındıran ülkesi oldu.
Esad’ın ülkeyi terk etmesinden sonra Suriye’de hayatın normale döneceği ve ülkeyi terk edenlerin geri döneceği gibi bir beklenti oluşmaya başladı ama Suriye’yi iyi bilen analistler bu beklentiyi aşırı iyimser buluyorlar ve ülkenin görünür gelecekte normale dönmesinin çok zor olduğunu söylüyorlar.
Kısacası; Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyalarda görünüm çok parlak değil. İstikrarsızlık artıyor. Amerika kendisinden binlerce kilometre uzaklıktaki istikrarsızlıktan besleniyor olabilir ama Avrupa, Kafkasya; Afrika ve Orta Doğu’daki ülkeler bu istikrarsızlıktan olumsuz etkilenmeye devam edecekler.